“Kar Dağıtan” Vakıflardan Kâr Üstüne Kâr Koyan Vakıflara…

T.C. Vakıflar Genel Müdürlüğü 2007 yılında, daha çok çocuklara ve gençlere yönelik olarak, “İlginç Vakıflar” isimli 68 sayfalık resimli bir kitap yayınlamıştı. İki hafta kadar önce Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne atanan Sayın Burhan Ersoy da zamanın Vakıflar Genel Müdür Yardımcısı ve söz konusu kitabın hazırlanmasında Yayın Kurulu Üyesi olarak bulunduğu için sanırım yazacaklarıma hak verecektir.

Ecdadımız aslında bir Vakıf Medeniyeti kurmuştu. O medeniyetin ürünü olan vakıflar kâr amacı gütmeden, siyasete alet olmadan, ticarete bulaşmadan sivil toplum kuruluşu olmanın günümüzde özlemini çektiğimiz örneklerini vererek yalnızca milletin, garip gurebanın hizmetinde Allah rızası için çalışmışlardı.

Kısaca, “Bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk ve paranın idare edildiği yer” demek olan vakıf anlayışı, bırakılan o mülk ya da para ile vakıf senedine işlenen belli hizmetlerin Allah rızası gözetilerek görülmesini gerektirir. Selçuklu ve Osmanlı Türkleri tarafından kurulan ve günümüzün üniversiteleri olan medreseler, kervansaraylar, hanlar ve aşevleri ile şimdinin hastaneleri olan şifahaneler birer vakıf eseridirler. Bu hastanelerden ya da şifahanelerden en meşhuru Kayseri’deki Gevher Nesibe Hatun Darüşşifasıdır. İstanbul’da Süleymaniye Camii Külliyesi içinde bulunan ve “Darüzziyafe” olarak bilinen aşevi ise bugün özel teşebbüs tarafından ticari bir müessese olarak işletilmektedir.

Osmanlı Türkleri zamanında 26 binden fazla vakıf kurulmuş ve hüküm sürülen üç kıta üzerine yayılmıştır. Ecdattan kalan vakıf eserleri Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün envanterinde büyük yer tutmaktadır. Ancak ne var ki geçen zaman içinde, Darüzziyafe örneğinde olduğu gibi bazı vakıf eserlerinin amacı dışında kullanıldığı ve kullandırıldığı da bir gerçektir.

Sözünü ettiğimiz “İlginç Vakıflar” isimli kitapta, bir bölümü de Cumhuriyet döneminde kurulmuş olan 66 ayrı vakıfla ilgili bilgiler yer alıyor: “Vakfın Adı”, “Kurulduğu Yer”, “Kuruluş Tarihi”, “Akar ve Hayratın Bulunduğu Yer” ve “Vakfiyesi’nde belirtilen Amaç”la ilgili spot bilgiler… Bu bilgiler incelendiği zaman zaten günümüzde sulandırılan vakıf anlayışı ile bir karşılaştırma yapılabilecek, ne demek istediğimiz açıkça anlaşılacaktır.

İşte o kitapta yer alan ve bilgileri verilen 66 vakfın isimleri: Kar Dağıtan Vakıf, Pikniğe Götüren Vakıf, Suyu Soğutan Vakıf, Helva Dağıtan Vakıf, Nefes Aldırmak İçin Kurulan Vakıf, Pabuç Parası Veren Vakıf, Gölleri Temizleyen Vakıf, Yuva Kuran Vakıf, Yetimlere Annelik Babalık Eden Vakıf, Çevre Düzenleme Vakfı, Kayıkçı ve Hamal Dostu Vakıf, At Vakfı, Suyu Çoğaltan Vakıf, Dinlenme İçin Bahçe Vakfı, İftar Veren Vakıf, Ordunun İhtiyacını Karşılayan Vakıf, Âmâlara Yardım Eden Vakıf, Van Gölü’nde Acil Yardım Gemisi Dolaştıran Vakıf, Sanayi Tesisi Kuran Vakıf, Cuma’yı Şenlendiren Vakıf, Hayırda Yarışan Hoca-i Sultani Vakfı, Köprüleri Sellerin Zararından Koruyan Vakıf, Dinlendiren Vakıf, Duvar ve Sokak Temizliği İçin Kurulmuş Padişah Vakfı, Serbest Bırakılan Köleleri Kollayan Vakıf, Fidan Diken Vakıf, Borçlu Dostu Vakıf, Öğrencilere Elbise Veren Vakıf, Meyve Ağaçları Diken Vakıf, Leylek Vakfı, Misafirleri Ağırlayan Vakıf, Gaziantep Mevlevihane Vakfı, Dervişlere Ulaşan Vakıf, Yetim Çeyizi Donatan Vakıf, Herkese Meyve Vakfı, Borcundan Dolayı Hapse Düşenlere Yardım Yapan Vakıf, Kurban Kesen Vakıf, Kandil Vakfı, Esirlikten Kurtulmak İsteyenlere Yardım Eden Vakıf, Denizciliği Geliştiren Vakıf, Dul ve Yetime Ulaşan Vakıf, Esirleri Kurtaran Vakıf, Gezici Sağlık Hizmeti Veren Vakıf, Evleri Yaşanır Hale Getiren Vakıf, Köyleri Koruyan ve Geliştiren Vakıf, Botanik Bahçesi Oluşturan Vakıf, Ormanları Ağaçlandıran Vakıf, Hizmette Hızı Arttıran Vakıf, Gazileri Güçlendiren Vakıf, Şehre ve Tarihine Sahip Çıkan Vakıf, Çocuklara Sahip Çıkan Vakıf, Toplum Huzurunu Sağlayan Vakıf, İstihdamı Güçlendiren Vakıf, Şehri Güzelleştiren Vakıf, Çöplükte Fidan Yetiştiren Vakıf, Ulaşılmaz Yerlere Koşan Vakıf, Çevreyi Yeşillendiren Vakıf, Atık Suları Geri Kazandıran Vakıf, Meraları Islah Eden Vakıf, Çevreyi Koruyan Vakıf, Erozyondan Koruyan Vakıf.

Bu vakıflar Türkiyemizin çeşitli yerlerinde faaliyet göstermişler ve kendi zamanlarının şartlarında önemli hizmetler vermişlerdir. Hiçbirisi ticarete, siyasete bulaşmamış, yalnızca Allah rızası gözeterek amacı doğrultusunda hizmet vermiştir.

Peki, ne oldu da geçmişte bir vakıf medeniyeti kuran milletimiz o yüceliklerden günümüzde yaşanan pespayeliklere düştü? Temelinde safiyanelik, iyi niyetlilik ve menfaat beklemeden insana, insanlığa hizmet düsturu olan vakıf anlayışını Kim, Nasıl, Niçin, Nerede, Ne zaman değiştirdi?

Günümüzde unutulmuş, unutturulmuş olmasına rağmen doğru ve tarafsız habercilikte, iletişimcilikte, gazetecilikte, medya sektöründe “Beş N Bir K” olarak formüle edilen önemli bir kural vardır. “Medya Sektörü” diye anılan gazetecilik ve televizyonculuk öldüğü için ne yazık ki, artık bu kural nerede ise ortadan kalkmış, habercilik büyük ölçüde siyasetin, biraz da ticaret ve hobilerin emrine girmiş durumdadır. Onun için Ne, Nasıl, Niçin, Nerede, Ne zaman, Kim? Sorularının doğru cevabını bulmak zorlaşmıştır.

Bir memlekette kokuşma, çürüme, amacından saptırma başlayınca artık önü alınamıyor. Tıpkı medya sektörü gibi vakıf anlayışı da sulandırıldı, amacından saptırıldı. Kimin Nasıl, Niçin, Nerede, Ne Zaman, Ne yaptığı bilinmiyor. “Zamane vakıfları” adeta vermek için değil almak için kuruluyorlar. Arkalarında mutlaka siyasi bir güç var. İhalelerden ve menfaat karşılığı verilen “bağışlardan” besleniyorlar. Belediyeler ve başka kamu kuruluşlarından ihaleler ve işler alarak varlıklarını sürdüren vakıf görünümlü kâr ve menfaat odaklarından kurtulmamız gerekiyor. O menfaat odaklarına bağış yapan şirketler karşılığında yeni ihaleler alarak, vergi indirimleri ve vergi aflarına uğrayarak/uğratılarak yaptıkları bağışların kat kat fazlası ile nemalanıyorlar. Bundan önceki yazılarımızda bunun örneklerini verdik. Zaten, Başkent Gaz isimli şirketin Kızılay’a, Kızılay’ın Ensar’a, Ensar’ın ABD’de kurdukları TURKEN’e aktardıkları sekiz milyar vesilesi ile bu al gülüm ver gülüm işlerini duymayan kalmadı. İdrak etmeyenler, edemeyenler, duysalar da inanmayanlar olabilir ama tam da yeri geldi işte; “Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu!” Gelin görün ki savcılardan ve vergi denetmenlerinden ses çıkmadığına göre oldu da geçip gitti ne çare? Amma biz inanıyoruz ki asıl hesap görücü olan Allah’ın da bir hesabı vardır ve o hesap mutlaka sorulacaktır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yayınlanan “İlginç Vakıflar” isimli kitaptan alıp yukarıda sıraladığımız 66 vakıftan birincisinin adı “KAR DAĞITAN VAKIF” idi. O vakıf, 1307 yılında; yani buzdolabı ve soğutucuların olmadığı yıllarda sıcaktan bunalanlara, tarlada, bağda bahçede çalışanlara yüksek dağlardan kar getirip dağıtarak ferahlanmalarını sağlıyor, hastalara şifa dağıtarak hayır işliyordu. Günümüzde ise vakıflar ne yazık ki ciğeri yanmışlara kar dağıtıp dertlere derman olmak için değil, kâr üstüne kâr elde edip zenginleşmek için kuruluyor.

Vakıflar Genel Müdürlüğü bunları bizden daha iyi biliyor olacağına göre artık vakıflar üzerindeki denetimlerini mi arttırır, vakıf ruhunu zedeleyen anlayış ve uygulamaları ortadan kaldıracak düzenlemeler mi yapar bilmiyorum. Yoksa vebalden kurtulamazlar da meşhur Vakıf Bedduası vakıfları suiistimal edenlerle birlikte onları da yakar!