İz bırakanlarının izini unutan milletler zor zamanlar yaşayacak demektir ki yaşıyoruz…

Vefatının üzerinden çeyrek asır geçen bir merhumu anmaya çalışacağım, bugün.

İçinde ÜLKÜ kelimesi geçen,

İçinde TÜRK kelimesi geçen,

İçinde BİRLİK kelimesi geçen, her sivil toplum kuruluşunda başkanlık yapmış kişiydi O.

Birkaç örnek;

12 Eylül 1980 öncesi Ülkücü Öğretmenler Birliği (Ülkü-Bir) Genel Başkanıydı,

Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliğinde uzun süre Genel Başkanlık yaptı,

Türk Ocaklarında en uzun süre Genel Başkanlık yapanlardandı…

Hey gidi dünya…

Vefat haberini aldığımda doğrudan hastaneye koşmuştum. Yarım saat olmuştu ki hepimiz başucundaydık saygıyla. Ve sen bize sanki “aslanlarım ülkeye, ülküye, birliğe, dirliğe, tarıma sahip çıkın” diyordun.

27 Haziranlarda seni rahmetle anmanın dışında pek hatırlamıyoruz bilesin… Oysa en azından bizler bildiklerimizden utanarak her daim hatırlamalıydık seni.

Muhterem büyüğümüz, her şeye kadir olan Allah bilir, gözlerimizle gördük, kulaklarımızla duyduk ve şahidiz ki sen dünyalık akçeleri ve nice makamları elinin tersiyle ittin. Devleti yönetenlerin sana nasıl saygı duyduklarına, ülke adına taleplerini nasıl emir telakki ettiklerine çokça tanıklık ettik. Çünkü sen gerçek bir devlet adamıydın ve gölgen haşmetlilerin gövdesinden daha ağırdı.

Aslını sorarsan, iyi ki gittin(!) ve sonrasında yaşananları görmedin...

Hani 1970’lerde senin fakültedeki koltuğunu yakan zamanın komünistleri var ya onlardan kapitalizmin doruklarında keyif çatanlar oldu, eski yoldaşlarına inat.

Hani senin araştırma keçini kesip etini zıkkımlanan sosyalistler var ya, işte onlardan da liboşlar türedi, boğazdaki sırça köşklerde edebiyat yapıyorlar, geçmiş söylemlerine tezat.

Hani senin emek verdiğin Ocaklılar var ya, onların da pek çoğu Ocağa uzaklar, uzaklaştırıldılar, bir kısmı Ocağı tenkitle meşguller, bazıları da sessizce kahırlanıyorlar.

Hani senin o namazında, niyazındalar diye sevdiğin gençlik var ya, işte onlardan mücahitlikten müteahhitliğe terfi edip zulmü tek bir tekbir bile getirmeden seyredenler oldu.

Hani senin adam sandıkların var ya onlardan da gıyabında iftirayla arkadaş satanlar çıktı.

İzler birbirine öylesine karıştı ki 2011 yılında yayınlanan “At İzi- İt İzi- Kurt İzi” yazımdan bir kısmını ancak alıntılayabildim. Dün kara denilene bugün beyaz denilmesine razıyız bembeyaz bile denilebiliyor… Anlayacağın Allah korkusu ve utanma duygusu hak getire!...

Efendimizin komşuluğunda Hakkın lütfuna mazhar olman duasındayım. Ebedi ikametgâhında, dünyanın melanetlerinden uzaktasın ya rahat uyu hocam...

Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun, rahmet olsun Prof. Dr. Orhan Düzgüneş’e…