Sayın Genel Başkan, dünyamız çok kritik süreçlerden geçmektedir. Bir taraftan insanlığı kıskaca almış olan Covid-19 belası, diğer taraftan ise global ölçekteki doğal afetler, öngörülen kıtlık ve hastalıklar insanlığı tehdit etmektedir. Bunlar azmış gibi, global düzenin yeniden biçimlenme sureci de birçok ülke için ciddi tehditler oluşturmaktadır. Çünkü global sermaye ve uluslararası güç merkezleri arasındaki acımasız mücadele her zaman olduğu gibi, bugün de kural ve sınır tanımıyor. Yani kurdukları sömürü düzeninin devamı için bazen 10 milyonların hayatına kıyan, bazen ülkeleri yerle yeksan eden, bazen biat etmeyen yönetimleri en acımasız komplolar ile deviren bu global çeteler, insanlığı hiçbir zaman rahat bırakmadı. Maalesef bugün bu acı gerçeğin ve amansız mücadelelerin yaşandığı bölgelerin başında ise Orta Doğu ve Kafkaslar gelmektedir. Hedef tahtasına oturtulan coğrafyalar ise İslam ülkeleri ve Türk dünyasıdır.

Sn. Genel Başkan, işte bu yüzdendir ki, sizin işgalden yenice kurtarılmış Şuşa şehrine, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından yaptırmağı planladığınız okul Azerbaycan halkı tarafından derin anlamları olan bir davranış olarak algılanmıştır. Çünkü Anadolu’da olduğu gibi Azerbaycan’da da Türk milliyetçiliği ve Ülkücülük, TURAN ülküsünün simgeleri olarak görülmektedir. Zira bu anlamda Merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’in “Tanrı dağı kadar Türk, Hıra dağı kadar Müslüman’ız” söylemi de sadece Türk ulusunun düşünce ufkuna yapılmış bir hitap değil, hem de Türk manevi coğrafyasının sorumluluk sınırlarını tayin etme çabasıdır.

Sn. Genel Başkan global sermaye savaşlarının taban yaptığı günümüz dünyasında ise sizin, “Türkiye’nin beka sorunu olduğunu” beyan ederek yaptığınız siyasi manevralarınızı da bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Çünkü Orta Doğu, İslam ülkeleri ve Türk dünyası üzerindeki global kıskaç bugün en acımasız hali ile devam etmektedir. Hem de en vahşi yöntemler ile. Bazen ülkeleri karıştırarak, bazen insanları kutuplaştırarak, bazen ekonomileri çöktürerek, bazen hastalıklar veya salgınlar oluşturarak, bazen de kendilerine biat etmeyen insanları saf dişi bırakarak…

Şimdi tam da bu noktada, uzun süreden beri Türkiye’de tutuklu bulunan ve hapsedilmeden birkaç ay önce, https://sozcu.az sayısının 19 Ocak 2020 tarihli yayımında “Ben MHP’nin üyesiyim. Erdoğan’la ilişkilerimiz çok iyidir. O, benim abimdir ve ona saygım sonsuzdur. Lakin ben AK partili değil, MHP’liyim” diyen ünlü iş adamı Mübariz Mansimov akla geliyor. O, Mansimov ki, “Sn. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı abim olarak görüyorum ve onun dediklerini emir olarak telakki ediyorum” diyerek milyarlarca dolarlık servetini Avrupa’dan Türkiye’ye getirmiş.

O, Mansimov ki, 10 binlerce insanımıza iş ve aş imkânı sağlamış.

O, Mansimov ki, milyonlar harcayarak yaptırdığı binaları Türkiye Devletine bağışlamıştır.

O, Mansimov ki, Azerbaycan’da bile halk kahramanı ve mazlumların hamisi olarak tanınmaktadır.

O, Mansimov ki, Azerbaycan’ı yağmalayan kanı bozuk memur sürüsüne karşı hak sesini açıkça yükseltti ve ezilen halk kitlelerinin yanında yer aldı.

Sn. Genel Başkan şimdi ise “Ben MHP’liyim, Türk milliyetçisiyim” diyen o, Mübariz Mansimov bu onurlu duruşunun, bu hakperest tutumunun bedelini ödemektedir. “Türk milliyetçiliği benim ruhumdur” diyen Mansimov terör örgütüne üye olmak iftirası ile uzun süreden beri hapis yatmaktadır. Hem de hiçbir kanıt olmadığı halde. Hatta aksi yönde deliller olmasına rağmen.

Ayrıca, bu yüz karası olayın en fazla yürek yakan yönü ise Mansimov’un hapsinde, Azerbaycan’ın 100 milyarlarca servetlerini yurt dışına kaçıran kanı bozuk memurların yaptığı komplo ve tuzakların belirleyici olduğu fikrinin hem Azerbaycan hem de Türkiye kamuoyunda hakim olmasıdır.

Bu ise bu sadece MHP ve Ülkücü camiaya karşı yapılan bir haksızlık değil hem de birileri tarafından Türkiye devletine karşı güvensizlik oluşturmak ve zaten 2 kardeş ülke arasında soğuk rüzgârlar estirmek için pusuda bekleyenlere fırsat vermektir.

Sn. Genel Başkan, bu yüzden Mübariz Mansimov’a yapılanlar tekçe Türk milletinin evrensel gayeleri veya cihanşümul hedeflerine yapılan saldırı değil hem de Türkiye ve Azerbaycan’ın omzunda ki ağır bir vebaldir. Bu vebal hem Mübariz Mansimov’un şahsında tüm mazlumların sembolleşmiş vebalidir. Bu vebal bu yönü ile bir milletin, bir ümmetin ve de mazlum insanlığın hak ve hukukuna girme vebalidir. Bir başka açıdan ise bu vebal hem de MHP ve AK Parti’ye, mazlumların haklarını koruyasınız diye size destek vermiş, milyonlarca insanın sizin üzerinizdeki vebalidir. Umarım bu ağır vebalden ve bu ağır sınavdan hem AK Parti hem MHP hem Türkiye hem de Azerbaycan alnı açık, yüzü ak çıkar.

NOT: Makalede Mubariz Mansimov’un MHP’li olduğunu söylediği sözlerin kaynağına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.