DENİZLİ’DEN BİR SES VAR: ŞİMDİ BİRLİK ZAMANI
Büyük Türk Milleti savaşçıdır, doğru…
Kendisinin dinine, diyanetine, arına, namusuna, hürriyetine hasılı-kelam kutsallarına dil uzatmayana aman diletmez. Bu Necip millet dünyaya, âleme nizam vermede yüce Hakkı'n müsaadesiyle görevlendirildiği inancını her zaman gönlünde taşımıştır ve bunun için gayret etmiştir.
Aziz Milletimin bu hayat felsefesi İslamla Müşerref olduktan sonra çok daha bir merhametle süslenerek olgunlaşmıştır. Böylece süren hayatında gittiği her yöreye Türk İslam Medeniyetini götürerek sevgi'yi ve kardeşliği tesis etmiştir. Mücadelesinin her safhasında İnsanlığa zulüm etmeği aklının ucundan geçirmemiştir. Yüce İslamın her zaman Hadimi olan bu millet sevgi ve kardeşlikten öte bir emelinin olmadığını ömrü boyunca en güzel bir şekilde ispatlamaya gayret etmiştir.
Milletimizin İslam’a hizmette, Kuran’a ve Sünnete bağlılıkta diğer kesimlerden daha iyi olduğunu şahsen Hac farizasında bulunduğumda bizatihi müşahede ettim.
Milletin mensupları içerisinde bütün güzellikleri gönlüne yedirmiş Ülküdaşlarımızı da Türk-İslam davasının hadimi olarak görmüş ve düşünmüşümdür. Yarım asra yaklaşan 47 yıllık Ülkücü geçmişimde hareketimizin mensuplarının her vakit hedeflerinin TURAN, rehberlerinin KURAN olduğunu gördüm. Ülkemin insanlarını Irka dayalı haram olan milliyetçilik, asabiyetçilik anlamında değil, kültür milliyetçiliği çerçevesinde kucaklamıştır. Türk Milliyetçiliği davasının lideri büyük Devlet Ada'mı Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Milletinin mensuplarına Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, Makedonyalı hepiniz bir cevherin damarlarısınız hitabı ile davasını âleme zikretmiştir. Ömrü hayatımızda davamızın lideri Başbuğ Alpaslan Türkeş Beyin “Kürtler ne kadar Türk ise Türk'lerde o kadar Kürt’tür”, Türk’ler ne kadar Kürt ise Kürtler o kadar Türk’tür” güzel İfadesiyle aynı çizgideki davasını oda temiz gönlüyle âleme zikretmiştir.
Bu kutsal dava, hiç bir zaman güdük ve hain millet düşmanı kafaların çizdiği kahpe çerçevenin içerisine sığacak kadar anlamsız olmamıştır. Hainlerin, millet düşmanlarının faşizm, kafatasçılık gibi aslı astarı olmayan nitelemelerin içinde mütalaa edilecek küçüklüğü, bedbahtlığı, milletine hiç yakışmayan bayağılığı zikretmemiştir.
Ülkücülük, geçmişiyle, geleceğiyle her zaman Yüce Allah'ın birliğinden, Al Bayrağın tekliğinden, Toprağın bütünlüğünden yana olmuştur. Dolayısıyla ülkemiz her zaman ve her zeminde birliği, kardeşliği ve bütünleşmeyi arzu eden liderlerle yolunu doğrultabilir. Milletine doğru hizmetin yolunu açar.
Ancak geldiğimiz noktada maalesef bu kutsal davanın mensuplarının arasına nifak sokmak isteyen küçük görevli, birazda çıkarcı, milletini sevmekten uzaklaşan tetikçilerin varlığını unutmamak lazımdır. Bugünlerde içine düştüğümüz sıkıntıları bertaraf etmek isteyen bir gönüldaşımızın anlamlı bir çıkışı adeta yüreğime su serpmiştir.
"Biz Milletimizin kırgınlığını gidermeye uğraşırken birileri bu milletin geleceği, son ümidi ülkücüleri vuruşturmaya uğraşıyorlar" sözü çok yerinde ve anlamıdır. Böylesi bir doğru tespitin yanında olmamak, hiç akıl karı olmadığı gibi insaf ölçülerine de sığmaz.
Aziz kardeşlerim, Yörüğün ifadesiyle Denizliden yükselen bu sese kulak vermekte yarar görüyorum. Ben âcizane beyan ediyorum ki, doğru düşündüğüm bu davranışa milletini seven her kes omuz verir... Ancak omuz vermenin yanında Dua etmek de lazım ki, Rabbimiz bu iyi niyetle yola çıkanları ilelebet doğruyu doğru olarak yapmaktan ayırmasın.
Her kardeşim şunu bilsin ki Kürt’ü ötekileştirmek şerefsizliği, Anglo-Sakson deyyusunu mutlu eder. Alevi'yi ötekileştirmek, dışlamak, ayrıştırmak sapkınları, gazaba uğramışları mutlu eder.
Milletimizin öteden beri gelmiş geçmiş liderleri hiç bir zaman bu garabet yolu tercih etmemişlerdir. Ömrümüzün zaman dilimi içerisinde gerek Mustafa Kemal Atatürk, gerek Başbuğ Alpaslan Türkeş, gerekse Muhsin Başkan'ımız bu yolun doğruluğuna işaret etmemişlerdir. Rabbim her üçüne de, onların şahsında, dava şehitlerimize, ahirete göçmüş bizim gibi düşünen gönüldaşlarımuza,cümle geçmişlerimize rahmet eylesin.
Duyarlı her kardeşim yazıyı okuduktan sonra edep ve akıl ölçüleri içerisinde yorumunu bildirirse meşveretin gereği yerine gelir...
Meşveret sünnettir. Sünnete uymak da imanın gereğidir ve bizlerin de vazifesidir. Bu duygu ve düşüncelerle herkese en derin şükranlarımı arz ediyorum…
Dr. Umut YILMAZEL

Editör: TE Bilişim