Memetcan Demiray bugün yayınlanan yazısında aklı sıra İnternette satılan "kendi değimiyle" "ülkücü ürün"leri eleştirmiş.

Ama anlaşılan gençliğinde geçirdiği travmatik olaylar Ülkücülere ve MHP'ye olan öfkesini gün yüzüne çıkarmış.

İşte o içi boş yazı;

Memetcan Demiray

İnternette satılan çeşit çeşit "ülkücü ürün"den militarist motifleri çıkardığımızda, geriye pek bir şey kalmıyor. Tıpkı MHP'nin söylemi gibi!..

Yaşımız gereği MHP ile ilk tanışmamız lise yıllarına denk gelir. O zamanlar arkasında "abi" arayan bazı arkadaşlarımız, sırf en ufak bir tartışmada "Çağırırım ülkücüleri, seni döverler!" diyebilmek için meylederlerdi MHP'ye... Ciddiye almazdık tabii...  Derken kitap okur olduk, öğrendik partinin cemaziyelevvelini... Aynı dönem üniversite yaşamımızda gerçek ülkücülerle tanışma imkânı da bulduk. Hakikaten tam tahayyül ettiğimiz gibi "sarkık bıyıklı", tespihli abilerdi ve siyaseti en akademik şekilde "sopa" ile konuşmak asli hünerleriydi. Tam da sene, "başbuğ" Alparslan Türkeş'in hayatını kaybettiği, "ebedi lider" Devlet Bahçeli'nin MHP'ye genel başkan seçildiği 1997'ydi. Ondan sonra parti hızla "merkez"e yönelecek, 2000'lerde CHP'den sıtkı sıyrılan seküler kesimin bile teveccüh gösterdiği bir "orta yol"cu hüviyetine bürünecekti. Ta ki "Çözüm Süreci" sona erip, Bahçeli ile ağza alınmayacak sözler sarf ettiği Erdoğan ansızın canciğer kuzu sarması olana dek!..

Çinli diye Koreli dövmenin fazileti...

Herkesi şoke edecekti bu dönüşüm. Ama aslında kavga ve dayak dışında pek bir politik argümanı olmayan "yavru muhalefet"in bir vesileyle aslına rücu etmesinden başka bir şey değildi yaşanan. Sonrasında Çinli diye Koreli ve hatta Uygur Türkü (!) dövmek gibi nezih siyasi eylemlerde görecektik ülkücü gençleri... Bahçeli de "Ne var ki, hepsi çekik gözlü değil mi?" diye savunacaktı olup biteni.

Milyonları etkileyen böyle bir "hareket"in, günümüz ticaret çağında kendine özgü bir alışveriş pazarı da olmalıydı kuşkusuz. Ülkücü Store'dan (!) Bozkurt Sepetim'e birçok web sitesinde, sayısız ürün bulunuyordu milliyetçi vatandaşlarımız için. Hatta PTT Avm gibi alışveriş siteleri, özel reyonlar açmıştı "ülkücü ürünleri"ne. Neler yoktu ki bunların içinde!..

Çoluk çocuk jandarma, maaile polisiz!

"Türk Irkı Sağ Olsun!" diye açılan bir sitede mesela, Göktürkçe "Türk" baskılı tişört ve polarlar öne çıkıyordu. Üstelik "Teşkilat-ı Mahsusa" yazan sweatshirt de mevcuttu seçenekler arasında! Bir başkası "asena"ları da ihmal etmemişti. "Uluyan kurt" baskılı tunik, boyunluk ve eşarp üretilmişti kadınlar için... Hatta "sevgili ürünleri" arasında çiftlerin aynı model kullanabileceği, bozkurt ve Polis Özel Harekat (PÖH) desenli kol saatleri bile vardı! Polis ve Jandarma Özel Harekat, ülkücü modasının temel motifiydi bu sitelerde. Çekirdekten yetişsin diye, çocuklar için bile JÖH ve PÖH kostümleri bulunmaktaydı. Tüm terör odakları ve dış mihrakların üzerine ailece yürüyebilecektik kararlılıkla...

Bir sanat eseri olarak "hücum yeleği"...

Ülkücü alışveriş sitelerinde gezerken yüzük, çakmak ve tablo gibi beylik ürünlerin yanında, palaska ve kelepçe gibi "fantastik" nesnelere de rastlamak mümkündü! Ama kibar kibar çay içerken "püskevit"i en milli şekilde bandırabilmek için Abdullah Çatlı kupaları da alınabilirdi. Son olarak "Ülkü Sanat" adlı sitede Türkiye'nin güzelliklerini anlatan kitaplara, dokumalara, müzik ve sanat eserlerine rastlamayı umuyordu insan. Ama "Tengri biz menen" (Tanrı bizimledir) diye açılan sayfada bizi hücum yeleği modelleri, silah ve tüfek malzemesinin yanı sıra "kombat kamuflaj"lar bekliyordu. Böyle sanatın yanında Stanley Kubrick'in "Paths of Glory"si solda sıfır kalırdı!

Bırakın, güneş içeri girsin!

Sanal alışverişte insan, "militarizm"e doyuyordu adeta... Bu da tek söylemi "beka sorunu" ve "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" olan bir ideoloji için pek tuhaf değildi doğrusu. Herhangi bir içeriğe sahip olmayan, "kozmetik" bir milliyetçilik, üç hilalli kolye ve anahtarlıklarla "Turan"a doğru ilerliyordu. Bu kozmetik boşlukta, 12 Eylül sayesinde serpilip bugün Bahçeli'nin iddiasına göre oy oranı yüzde 18.81'e ulaşan MHP'nin neden Avrupa'daki muadilleri gibi "aşırı sağ" diye nitelenmediğinin, bilakis "rejimin sigortası" olarak görüldüğünün cevabını bulmak mümkün. Bu kozmetik boşlukta, "fikirleri zaten iktidarda" olan bir partinin neden spora, sanata ve hatta ekonomiye dair söyleyecek hiçbir şeyi olmadığı da anlaşılıyor. Ve 22 yıllık bir liderin kendisine teklif edilen başbakanlığı neden elinin tersiyle ittiği anlam kazanıyor.

Görünen o ki bize de daha barışçı bir gelecek için çocuklarımızı küçük yaşta yurt dışıyla tanıştırmak; onlara "öteki"nin bizden daha aşağı ya da daha üstün olmadığını öğretmek düşüyor. Ve tek bir genç bile Milos Forman'ın müzik dolu başyapıtı "Hair"i izlese, daha az militarist, çok daha renkli bir toplum olacağımızı unutmamak gerekiyor. Hayatın ordu hakisinden ibaret olmadığını hatırlamak için... Bırakalım, güneş içeri girsin!..

Editör: TE Bilişim