24 Haziran için son düzlüğe girildi. Seçim sonucu ne olursa olsun Türkiye’yi zor günler bekliyor. AKP iktidarının devamı halinde OHAL, otoriterleşme ve İslam’la aldatma devam edecek. İktidarın yalanları,yanlışları siyasete güvensizlikle sınırlı kalmıyor. Kitleleri İslam’dan da uzaklaştırıyor. İslam,İslamcılık denilince iktidarın yaptıkları akla geliyor. (Allah’tan Temel Karamollaoğlu çıktı da başka türlü düşünen İslamcılar da olduğunu toplum gördü.)Son yıllarda yükseldiği iddia edilen Deizmin en önemli beslenme kaynaklarından birini siyasal İslamcıların tutarsız,opurtunist,çıkarcı siyasetleri oluşturuyor. Öyle bir hale geldik ki, iktidar olmak veya iktidarda kalmak için her yalan mübah hale geldi. Günde kırk defa kıble değiştiren, yalanını yalanla takviye eden politikacılar görüyoruz.

Bugün hala AKP’ye oy veren kesimlerde bile ciddi bir rahatsızlık var. Selvi, Hürriyette muhafazakar kesimde gittikçe yükselen bir muhasebe eğilimi olduğunu yazıyor. Geç bile kalındı. Bir milletin kaderini bir kişinin eline vermek,yapılan onca yanlışı tevil yaparak örtmek hangi Müslümanlığa sığar? Siyasi rekabet neredeyse iman-küfür savaşı olarak takdim ediliyor. Sanki partiler değil de Türklerle,Ruslar,Yunanlılar rekabet ediyor.Böyle bir siyaset bizi nereye götürür, tahmin edebilen var mı?

Tek adam düzeni tarihi kodlarımıza da inançlarımıza da aykırıdır. İslam, denetlenemeyen bir güç kabul etmez.Hukuk devletinde denetim dışı alanlar olmaz.Bugün Cumhurbaşkanının tasarruflarını denetleyecek, suç işlerse soruşturacak hiçbir mekanizma yok. Türkiye tek parti dönemini denedi ve zararlarını yaşayarak gördü. Yeni Türkiye tek parti döneminin güncelleştirilmiş halinden başka bir şey değil.

Bir yerde iktidarda kalmak gaye halini alırsa orada ilke namına bir şey kalmaz.Dün birbiriyle kavga edenlerin bugün aynı çıkarlar etrafında buluşması siyasi ahlakın ne kadar dip yaptığının göstergesidir.Türkiye bu tarz bir siyasetten kurtarılmalıdır.Yargısı,basını,insanı hür olmadan bir toplum felaha erişemez. Devletin ruhu adalettir. Adil bir yargı ancak her türlü etkiden arındırılmış bir yargı mekanizmasının oluşturulması ile mümkündür. Bir yargı mensubu başıma bir şey gelir endişesi ile karar veriyorsa orada adalet yoktur.

Cumhuriyet tarihinde hiçbir iktidar halkına bu kadar yalan söylemedi. Yazılı ve görsel basın rehin alındığı için vatandaş tek taraflı propagandanın etkisi ile gerçek ve doğru bilgiye ulaşamıyor. Bu kadar eşitsiz şartlarda yapılan bir başka seçimi hatırlayan var mı? Bu açık adaletsizliğe itiraz etmeyen hangi İslam’dan,Kuran’dan bahsedebilir? Sanıyorlar ki, dünya işini gücünü bırakmış mevcut iktidarla uğraşıyor. Yok böyle bir şey. Bu ülkede oluşacak her kaos ve istikrarsızlık başta Avrupa olmak üzere çevre ülkelere de zarar verir. İktidar başarısızlığını toplumun milliyetçi hassasiyetlerini kaşıyarak örtüyor. Milliyetçilik, iktidarın elinde devleti tahkim eden bir mesnet olmaktan çıkıp,kişisel hırslar için sömürülen bir araca dönüşüyor.

Bu seçimde bütün bunların muhasebesini yapacağız; ya milletin devleti,milletin yargısı,milletin ordusu,Allah’ın dini diyeceğiz, ya da partinin devleti,partinin yargısı,partinin ordusu,partinin dini diyeceğiz. Başka bir ihtimal yok.