Gece bir köşe yazısı okudum. Çok üzüldüm ve bu yazıyı kaleme aldım. Geleneğin ne demek olduğunu bilen bir yazar, annelere babalara seslenmiş. Evet, hâtunun bayram sabahı câmiye giden eşini ayakta beklemesi eski bir Türk geleneğiymiş ama kahvaltı, iki saat sonra yapılsa dünyânın sonu mu gelirmiş? Okullar, yeni tâtil olmuş. Bebeler uyusunmuş.

Elbette dünyânın sonu gelmez. Peki, yılda iki kere gelen bayramı ayakta karşılayınca dünyânın sonu mu gelir? Bebeler, uykusuzluktan ölür mü?

Oldu canım! Bayram sabahı herkes horul horul uyurken evin babası, bayram namazına gitsin. Dönünce anahtarla kapıyı açıp hırsız gibi sessizce içeri girsin. Ev halkı, istediği zaman uyansın. Pijamasıyla, gözünün çapağıyla bayramlaşsın.

Peki, bu baba vefât edince ne olacak? Çocuklar, hangi geleneği sürdürecek?

Ayıptır yâhû! Bu nasıl milliyetçilik? Böyle bir töresizlik, böyle bir aydın sorumsuzluğu olmaz! Sen ne yapıyorsan yap! Millete niye tavsiye ediyorsun?

Batıcılığı, ulusalcılığı, milliyetçilik zanneden, bize de ince ince yutturmaya kalkanlar var maalesef. Esas dertleri, İslâmî olana mesâfe koymak.

…….

Arefe geceleri uyumam, uyuyamam. Elbisesinin dikilmesini bekleyen küçük bir kızın heyecanıyla bayramı beklerim. Hiç unutmuyorum, 8-9 yaşlarındaydım. Köydeydik. Belki Ramazan, belki Kurban Bayramı, bilemiyorum. Bayramlığım yoktu. Annem, birkaç metre pazen bulmuş ama dikiş bilmiyor. Bir iki kapıdan boş döndük. Nihâyet bir komşumuz, “Ben dikerim.” dedi. Sabaha kadar gaz lambası ışığında elbiseyi dikti. Gözümü kırpmadan bekledim.

Evlendikten sonraki ilk bayram sabahını da hiç unutmadım. Henüz erkekler câmiden dönmemişti. Ev sâhibimiz olan hanıma bir şey sormam gerekti. Çok rahat bir şekilde kapısını çaldım. Giyinmiş, eşini bekliyordur diye düşündüm. Gecelikle açtı. O, bana şaşırdı; ben, ona şaşırdım. Kızacağını sandım. Özür dileyip kalkmış olabileceklerini düşündüğümü söyledim. Bana şöyle bir baktı, gülümsedi ve “Bunu hiç bozma!” dedi.

“Allah Allah, bunu niye bozayım ki?” diye düşünmüştüm. Yıllar geçtikçe komşumun ne demek istediğini anladım. Çünkü bu heyecanı kaybetmemek, kolay değil. Dünyâ hâli, ev hâli, el oğlu hâli, rûh hâli.. Bir sürü caydırıcı var.

Bozmadım. Sabah erkekler câmiye, ben sofrayı kurmaya. Sofrayı kurunca cama çıkar, câmiden dönenleri beklerim. Ellerinde ekmekle eve dönenleri görünce, içimdeki çocuk, “Çıktılar. Bayram başladı!” diye bir çığlık atar. Kalbim, yerinden çıkacak gibi olur.

Çocuklarımdan birisi, her arefe günü, ola ki unuturum diye “Yaprak saracaksın değil mi?” diye hatırlatır. “Bakarız” diye nazlanırım. Ne mümkün unutmak?

Beşir Ayvazoğlu, yaprak sarmasını, Marcel Proust’un bir çay fincanında bütün bir geçmişi yakalamasına benzetiyor.

Çocukluğumda yaprak sarması olmayan bayram sofrası görmedim. Bu yüzden hep baş köşededir. Geçen sene bayramda Balkan yollarındaydık. Niğbolu yolunda bir çoban çeşmesi kıyısında bayram sofrası kurduk. Yine yaprak sarması baş köşedeydi. Sarıp yanıma almıştım.

Bu arefe gecesi de uyumadım, yaprak sardım. Sabah erkekler camiye, hanımlar mutfağa. Câmi dönüşü kahvaltı yapıldı. Uyumak isteyen, sonra gitti uyudu.

Mübârek sarma, tâze yapraktan olunca pek de güzel oldu.

Keyfim başımdan aştığından bunları yazmıyorum. Bütün bunları yapmamak için bir sürü sebebim var. Yine de hepsini elimin tersiyle itip, yapmam gerekeni yapıyorum. Çünkü ben anneyim, kadınım. Kadının yıkmadığı hiçbir şeyi, erkek yıkamazmış.

Bir zamanlar bir dizi film vardı. Küçük Ev. Anne, hep mutfakta kek çırpardı. Anne eşittir kek desem, abartmış olmam. Zamanla kek, ikramlarımızın baş köşesinde yer aldı. Sanki kek yapılmayan ev, görgüsüsüz evdi. Şimdi de siyâsetin malzemesi oldu.

“Baklavadan, üç beyazdan uzak durun” cümlesini, bugünlerde çok duyacaksınız. Alllah aşkına, “Kek yapmayın, kekten uzak durun!” cümlesini duyan var mı? Keke katılanlar başka renk mi? Tehlikesiz mi?

Baklavanızı, böreğinizi açın hanımlar! Yaprak da sarın! Ayrana, çaya, eliniz bol olsun. Misâfirler, âfiyetle yesin; ocaktan geçmişlerin de canına gitsin.

Elimizde neyimiz kaldı? Çocuklar, ellerin şükran günü yemeklerine mi imrensin?

Bayramımız, bayram olsun. Bayram, hepimizi mübârek kılsın.

Cumhuru da milleti de…