İzmir kendi kendine yetebilen nadir şehirlerimizden birisidir. Allah razı olsun, yardım sever bir millete sahibiz ama bu tarz felaketler sonrasındaki süreç, koordineli bir çalışma ile yürütülür.

Bazen kızıyorum ve bu sebepten eleştiriliyorum ama; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer çorba dağıtacağınıza, yardım gerekip gerekmediği hakkında bir açıklama yapsaydınız, kafalarına göre yardım dağıtan kurum ve kuruluşlara, "teşekkür ederiz ama biz belediye olarak bunu yapabilecek ekip ve ekipmana sahibiz" deseydiniz daha doğru olmaz mıydı? O kadar yardım doğru yere mi gitti veya o kadar yardıma ihtiyaç var mıydı? Gelen yardımların satıldığını duyunca, hiç mi ağrınıza gitmedi?

Ben, 1999 depreminden 2 gün sonra Değirmendere'ye gittim ve 1 hafta gönüllü olarak Değirmendere Koordinasyon Merkezi'nde kaldım. Bakmayın isminin şatafatına; derme çatma bir depo ve bulduğumuz yere kıvrılan bizler. Tablo o kadar kötüydü ki; kelimeler kifayetsiz kalır. Siz ölümün kokusunu bilir misiniz? Benim hala burnumdadır o koku. O tabloya rağmen, her yerleşim merkezinde tek bir koordinasyon merkezi vardı ve ihtiyaç sahiplerine dağıtım, belli saatlerde yapılırdı. "Al! Sen de al" denmezdi. O döneme ait tek bir fotoğrafım yok. Çünkü benim orada olma sebebim sadece yardım etmekti. İndirdiğim kamyonlarca sönmemiş kireç nedeniyle kollarım yanmıştı ve acısı 1 ay sürmüştü. Ancak o depremin acısı hiç geçmedi. Yüreğimizde hala yanıyor.

Hülasa, yardımı da yapacaksak Allah rızası için yapalım. Bir elin yaptığını diğer ele göstermeyelim!