Belirtileri 1990’lı yıllara dayanan ve uygulamaları 2000’li yılların başında devreye sokulan emperyallerin “Akdeniz enerji sahasının paylaşımı” son zamanlarda giderek yükselen bir gerginlik alanına dönüşüyor.

Akdeniz’de enerji alanlarının tespiti ile başlayan süreçte bu enerjinin sahiplenilmesi ve kullanılabilir hale gelmesi için sahanın temizlenme hareketine bölge devletlerinin istikrarsızlaştırılması bölgede direnebilecek yapıların tasfiye edilmesi gerekliliği söz konusu.

Uygulama dediğimiz bu işte…

Akdeniz’e sınırı olan İsrail ve Türkiye haricindeki tüm ülkeler ya uydu devlet oldu ya istikrarsızlıktan kaynaklanan iç karışıklık yaşayan ya da bölünen ülkeler oldular.

Türkiye’nin bu durumda diğer ülkelere göre az hasar almamasının sebebinin geçen birkaç yıl öncesine kadar emperyal amaçlara BOP’a uygun bir davranış sergilemesiydi. Suriye, Libya, Irak ve Kıbrıs’ta aleni şekilde İsrail ile gizli yürüttüğü politikalar Büyük Ortadoğu Projesi eksenli olduğu için büyük ve küçük emperyaller ile çok sorun yaşanmıyordu.

Son günlerde küçük emperyal dediğimiz Akdeniz ülkesi Fransa’nın başını çektiği ülkelerle sorun yaşıyoruz.

Fransa’da şaibeli şekilde seçimi kazanan Başkan Macron’un ülkemizin Cumhurbaşkanlığı için olan millet olarak gururumuzu incitici sözlerini esefle izledik.

Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı makamına seçilecek olan kişiyi Türk devletinin vatandaşları seçer ve bizler Türkiye Devleti’nin vatandaşları olarak istiklal harbi ile sağladığımız bu seçme hakkını hiç kimseyle paylaşma niyetinde değiliz olmayacağız da…

Bizlerin de içinde olduğu Türk toplumunun yarısından fazlası olan insanlar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın izlediği politikaları eleştiriyoruz fakat ülkemiz vatandaşlarının nezdinde çoğunluğun oyunu almışsa biz onu cumhurbaşkanı olarak kabul etmek zorundayız.

Bizim eleştirdiğimiz Tayyip Erdoğan’ın başkanı olduğu partinin bir ABD projesi olarak kurulması ve iktidara getirilmesi ( Abdurrahman Dilipak ve Ali Bulaç yazıları )

Tayyip Bey’in Başbakanlığı döneminde “BOP Eşbaşkanı“ olduğunu televizyonlarda defalarca açıklaması (BOP Eşbaşkanığından istifa ettiği halen duyulmadı)

ABD’deki Yahudi örgütlerinden “üstün hizmet madalyası“ alması (geriye iade ettiğini duyamadık)

Partisini kurarken FETÖ ile işbirliği içerisinde kurması iktidarı FETÖ ile paylaşması aynı zamanda FETÖ’ye istenilen her türlü belge paylaşımında bulunulması. Darbe girişiminin gerçekleşmesi için atılan adımlardan alınan FETÖ’nün TSK’ya kumpas kuran davalar açıldığında bu kumpasın savcısı olduğunu açıklaması (o davalar bu gün yaşanan enerji savaşının başlangıcıydı)

Tüm Suriye ve Irak sınırımızın 49 yıllığına İsrail’e verilmesine kalkışması…

Irak’ta 2,5 milyon insanı katleden ABD askerlerinin sağlığına dua etmesi…

Bir emperyal plan olan ve bugün daha iyi anlaşılan Kıbrıs’ta “Annan Planı“ na çalışması…

PKK ile ortaklık yapması ve Abdullah Öcalan avanesi ile ortak anayasa metni hazırlaması

Türk milliyetçiliğini ayaklarının altına alması…

Devleti FETÖ, Menzil, İsmailağa, Süleymancı gibi tarikatlara gerek maddi gerekse manevi yarımlarda bulunması ve devlet içerisinde onlara söz hakkı vermesi…

Ortadoğu’da bir Sünni ihvan hareketi ile ümmet birliği peşinde koşması ( ne kadar kötü bir düşünce olduğu hemen her gün yaşadıklarımızla görülüyor)

Türkiye’nin çevresindeki tüm dostlarıyla bir kavga içinde olması ve ülkemizi dış politikada yalnızlaştırması (en son halkı Müslüman olan kurulduğundan 1 saat sonra tanıdığımız Kosova devletiyle sorun yaşıyoruz)

Millet adına yapılan işlerde savurganlık yapılması ayrıca devlet harcamalarında Arap ülkelerinde yapılan gösterişleri aratmayacak şekilde gösterişler yapılmasına tepkiliyiz.

Ülkemizde kişi hak ve özgürlük alanlarının giderek daraltılmasına ve ayrıca demokrasiden giderek uzaklaşılmasına tanık oluyoruz. Türkiye’de insanların adalet sistemine olan güveninin kırılmasına da ayrıca dikkat çekmekte yarar var.

Dış politikayı, ülke içindeki kendi siyasetine alet etmesi ve sonucunda halkın üzerinde kurmuş olduğu “korku kültürüne” eleştirilerimiz var.

Tabii eleştirilecek çok daha fazla durum ve uygulamalar mevcut.

Bunun yanı sıra Tayyip Erdoğan uyguladığı Akdeniz politikasında Türkiye’nin haklarını savunuyor

Biz az savunuyor diye eleştiriyoruz

Ülkemiz çevresindeki dostlukları değerlendirmesini ( en azından Atatürk zamanında izlenen dış çevre politikasını biraz inceleyip ilham alsa ) devlet politikalarında aklı öne çıkarıp kişisellikten devlet aklı ve millet menfaatini öncelemesini istiyoruz. Bu politikayı daha etkin uygulamasını ve milletimizin bir gram hakkını kimseye bırakmamasını diliyoruz.

Macron ve yancıları Tayyip Bey’den rahatsızmış. Bilmiyorlar galiba Tayyip bey bizim en yumuşak tavrımızdır!