ABD'nin terör örgütü liderlerinin başına ödül koyması,  kamuoyunda çeşitli tartışmalara neden oldu. Ortak kanaat; bu girişime şüphe ile yaklaşılması gerektiğiydi. Bazı yazarlar,  bu teşebbüsü yeni bir çözüm sürecine hazırlık olarak nitelediler. Oda TV'den Nejat Eslen, daha da ileri giderek yakın bir gelecekte Kürtçe eğitim ve eyaletleşmenin gündeme gelebileceğini yazdı.

ABD,  bu hamleyi boşu boşuna yapmadı, bir çok amacı olabilir, belli ki ilk hedef  Türk kamuoyunu yumuşatarak   esas operasyona yatkın hale getirmek.

Bazıları artık yeni bir çözüm süreci olmaz diye düşünebilir. Oysa iktidarın izlediği çizgi hiç bir şeyin imkansız olmadığını gösteriyor. Daha dün dediğimiz bir tarihte sn CB;" Bu fakir burada durduğu müddetçe Papaz Brunson tahliye olmayacak dedi.  O fakir orada duruyor ama Papaz  Brunson hapiste değil. AKP iktidarı 16 yıl boyunca hiç bir siyasetin imkansız olmadığını gösterdi,dolayısıyla yeni bir masanın kurulması sürpriz olmayacaktır.

Yeni bir masa kurulurken, eyaletleşme ve Kürtçe eğitime Osmanlı uygulamaları ve İslam dini üzerinden meşruiyet sağlanmaya çalışılacağı muhakkak. Çünkü geçmişte de böyle yapıldı. Bir ülkeyi bölmeye çalışmak bu amaçla faaliyet yürütmek Dinimizin terminolojisine göre fitnedir ve asla savunulamaz. 

Osmanlı'yı referans gösteren ifadelerin de gerçekle hiç bir ilgisi yoktur. CB Erdoğan, daha önce bir konuşmasında;Osmanlı'da da eyaletler vardı" diyerek aslında eyaletleşmeye müspet baktığını göstermişti, fakat daha sonraki gelişmeler ve son 2 yıl PKK ile yapılan mücadele bu düşüncenin yanlışlığının anlaşıldığını ve vaz geçildiğini düşündürüyordu. Bugün de ortada fol yok yumurta yokken iktidarın mutlaka yeni bir çözüm sürecine evet diyeceğini  sanmıyor ama yukarıda ifade ettiğimiz gibi bunun imkansız olmadığını da biliyoruz.

Osmanlı'nın  tavrına gelince; gerek eyaletleşmeye gerekse Kürtçe eğitime Osmanlı'dan verilen referansların hiç birinin gerçekle alakası yoktur. Osmanlı eyaletleşmenin azınlıklara vatan oluşturma, sınır çizme olduğunu görmüş,1864 ve 1871 Vilayet Nizamnameleri ile  yönetimi merkezileştirmiştir.

1913'de Rusya'nın Ermeniler için dayattığı Islahat Planına uzun süre direnmiş,maddelerinin çoğunu değiştirdikten sonra kerhen imzalamıştır. Ancak 1914'de 1.Dünya Savaşı çıkınca Islahat Planını tek taraflı feshederek uygulamamıştır. Bu planda ki talepler ile, bugün Kürt Sorunu  çarpıtması ile Türkiye'den istenenler arasında neredeyse hiç bir fark yoktur. 20 maddelik Islahat Planı'nın 1. maddesinde Erzurum,Bitlis,Van,Diyarbakır,Harput ve Sivas'ı içine alacak tek bir vilayet(Eyalet) kurulması, 9.maddesinde,bu Eyalet'te kurulacak polis ve asker taburlarının Müslüman ve Hıristiyan ahaliden teşkil edilmesi,taburların tertip ve düzenlenmesinin Avrupalı subaylarca yapılması, 13. maddesinde Eyalete ait vilayetlerde yayınlanacak kanun ve buyrukların Türkçe,Ermenice ve Kürtçe yazılması,dilekçe ve mahkemelerdeki savunmaların bu 3 dilden biriyle yapılması,14.maddesinde, vilayetlerde sakin milletlerin her birinin özel okullar açıp yönetme hakkına sahip olduğu,ilkokullarda eğitimin her milletin kendi dili ile olacağı,20. maddesinde, bu hükümlerin yerine getirilmesinin yabancı devletlerin yükümlülüğünde olduğu belirtilmiştir. İşte bugün  her türlü yanlışa referans yapılan Osmanlı bu Islahat Planına direnmiş ve ilk fırsatta da yırtıp atmıştır. Nitekim, Koçgiri ve Dersim ayaklanmalarının kışkırtıcısı, bölücü Nuri Dersimi, Hatıratında,1910'da İstanbul'da kurdukları ve Kürtçe eğitim veren  bir  mektebin Osmanlı yönetimi tarafından kapatıldığını anlatmaktadır.(Hatıratım,s,34)

Osmanlı, eyaletleşmenin de farklı dillerle eğitim yapmanın da mahsurlarının farkındaydı. Onun için en zor dönemlerinde bile bu tür taleplere direnmiştir. Çağının -milli (ulus) devletler- çağı olduğunu görmüş ve kendini buna göre yapılandırmaya çalışmıştır. Dün müstevliler, dayattıkları Islahat Planı ile neyi hedeflemiş ,neyi amaçlamışlarsa bugün aynı taleplerle önümüze gelenler de aynı şeyleri istiyorlar.Osmanlı o talepleri buruşturup çöp tenekesine atmıştı,onu referans gösterenlerin de aynı şeyi yapmaları gerekir.