YENİ DÖNEMİ ESKİ ALIŞKANLIKLARLA OKUMAK...!
SEVGİLİ ARKADAŞLAR;
Bazen bakıyorum da, etrafımızda olup biteni tam olarak kavrayamayacak ve "gerçeklik algısından" uzaklaşacak bir şekilde soyut hayaller veya "siyaset mühendisliği" projelerinin peşinde koşuyoruz... Oysa ki, yeni dönemin şartları ve anayasal sistem uyarınca Türk milletinin ihtiyacı olan, ayakları yere basacak şekilde devlet ve toplumsal düzenin dayanması gereken temel ilke ve referansları esas alarak, daha yalın bir şekilde hedeflerimizi ifade etmek zorundayız.
Bu hedefler için de inşa edeceğimiz yeni siyaset anlayışıyla; MİLLİ, SİVİL, DEMOKRAT ve HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ ilkelerini vazgeçilmez referanslarımız olarak kabul etmek, milliyetçilik fikriyatını da dünyayla yarışma ve bir kalkınma ideolojisinin motivasyon kaynağı olarak değerlendirmek zorundayız...
Zorunlu saydığımız "millî, sivil, hukukun üstünlüğü ve demokrasiyi" esas almayan bir siyaset anlayışının arkasında da millî olmayan başka hesaplar aramalıyız..! Çünkü bu temel ilkeler aynı zamanda "millî birliğin ve devletin bekâsının" da teminatıdır.
Türk milliyetçilerini; 80 milyonu kucaklayacak şekilde "TEMEL İLKE VE REFERANSLARA" sahip çıkmaları gerekirken, kendi içlerine kapanmış ve gerektiğinde kontrol edilebilecekleri şekilde, milli duyarlılıkların bu şekilde konsolide edilmesini planlayanlar unutmasınlar ki, TÜRK MİLLİYETÇİLERİ artık bu tezgahın farkındadırlar.
Kimse kendisini "çok akıllı" zannederek bizlere, başka işe yaramaz kullanışlı "milisler kabilesi" muamelesi yapmaya sakın kalkışmasın.
Türk Milliyetçileri vatan ve millet adına gözünü kırpmadan şehit olmasını bildikleri gibi, YENİ DEĞİŞİM VE KALKINMA HAMLELERİ YAŞATACAK BİÇİMDE TÜRKİYE'Yİ İDARE ETMEYE TALİP OLACAK KADAR YETERLİ BİRİKİM VE HÂK SAHİBİDİRLER...
Bu gerekçeyle ve mevcut anayasal sistem uyarınca, TÜRK MİLLETİNİN tamamını kucaklayacak değişim enerjisini ortaya koyarak, en az % 50'lik halk desteğini hedeflemeyen bir siyasal yapılanma peşinde olanlar, ya "siyaset mühendisliği" ya da pazarlık güçlerini tahkim etmek peşindedirler.
Bu hedefe ulaşabilmek maksadıyla, teşkilatçılık anlayışımızı kapalı devre "komitacılık" yerine, "rasyonel organizasyon gücü" olarak ne zaman kabul edip ve böyle değerlendireceğiz acaba? Unutmayalım ki, eskiye dair "göç yolda düzülür" mantığını, "değişim" iddiasıyla geniş kitlelere ulaşması gereken, yenilikçi sosyal ve siyasal organizasyonlarda kullanamayız artık..!
Rubil GÖKDEMİR