İktidar bugüne kadar neyi planladıysa yaptı,hiç bir engelle karşılaşmadı. Kararlarını gözden geçirecek etkin bir muhalefet olmadı.

Muhalefetin plansızlığı çoğu kez icraatlarını meşrulaştırmaya yaradı.

Bugün de öyle. Kılıçdaroğlu, gördüğü yanlışları ifade etmeye çalışıyor. Yapıcı, pozitif bir dil kullanıyor. CHP ile ilgili algıyı değiştirmek için olağanüstü çaba harcıyor. Bugünün CHP'sini özellikle dine saygı anlamında dünün CHP'siyle mukayese etmek mümkün değil.

Lakin toplumun CHP algısı hala değişmiş değil. Muhafazakar seçmenin, CHP deyince aklına  yasaklar,baskılar,tek parti dönemi uygulamaları geliyor.

Şu anda muhafazakar seçmene hitap edecek bir muhalefet partisi yok. MHP misyonunu Erdoğan'ın misyonu ile birleştirdi. Her grup toplantısı MHP politikalarının topluma anlatılmasından çok, sn Cumhurbaşkanına övgülerle geçiyor.

Bu kompozisyonla siyasi dengelerin değiştirilmesi mümkün değil.

2011'den sonra AKP çok başarısız bir yönetim sergiledi. Gittikçe otoriterleşmenin arkasında iktidarı kaybetme korkusu yatıyor. Güç kaybeden hükümetler iktidarlarını muhafaza etmek için otoriterleşirler. Toplumu ikna siyasetinin yerini korku siyaseti alır.

AKP demokrasi,özgürlük,adalet vaat ederek iktidara geldi. Artık sadece korku,adaletsizlik ve baskı vaat ediyor. Kimse yarınına güvenle bakamıyor. Bu acı gerçeğe rağmen ortada topluma güven vaat edecek,adaleti, demokrasiyi yeniden inşa edecek bir muhalefet yok.

Sağ seçmen için solun yaptığı eleştiriler sadece bulunduğu konumu meşrulaştırmaya yarar. Sol nereye ateş ediyorsa muhafazakar seçmen oraya yönelir. Dolayısıyla yol gösterici, adalet,demokrasi,özgürlük vaat eden Milliyetçi/Muhafazakar bir muhalefete şiddetle ihtiyaç var.

Toplum ancak kendinden olanın sözünü dinliyor. Sağ bir parti, yine sağda yer alan bir partinin muhalefeti ile  dengelenir.

Bugüne kadar, iktidara yönelik her eleştiri  alternatif yok argümanı ile karşılandı. Bu,aslında gerçek bir alternatif çıkarsa  seçmen tercihlerinin değişeceği anlamına gelir. Toplumun büyük kesimi Suriye,Irak politikaları ile çözüm sürecine yönelik eleştirilere katılıyor. Ama ortaya siyasi duruşuna uygun bir alternatif çıkarılmadığı için de pozisyonunu değiştiremiyor.

Bugün hiç kimse hayatından memnun değil.Temel hak ve özgürlüklerde geriye gidiş var. OHAL olağan hal haline geldi. Ülke anayasasız yönetiliyor. Anayasa Mahkemesi, OHAL döneminde çıkarılan KHK'ların mahkeme denetimi  dışında olduğuna karar verdi. İktidar demokratik yollarla iktidarı elinde tutamayacağını anladığı için -korku- unsuru ile toplumu elinde tutmak  istiyor. FETÖ soruşturmalarının bu kadar genişletilmesinin arkasında da sadece FETÖ ile mücadele düşüncesi yatmıyor.FETÖ üzerinde topluma ayar veriliyor.

Toplum kendini bu girdaptan kurtaracak yeni  yüzler ve yeni bir siyaset arıyor.

Söylem düzeyinde milliyetçilik var,eylem düzeyinde milliyetçilik yok. AKP kongresini yaptı,MYK'ya milliyetçi gelenekten gelen tek bir kişiyi almadı.Demokrasi,hukuk devleti söylemi var,kendisi yok. İslamcılık var,İslam yok.

İnsiyatif almanın tam vakti.

Güçlü bir muhalefet iktidarın da hayrına olur. Kendine çeki düzen verir.Kibir siyasetinin yerini daha makul,daha eleştiriye açık ve daha barışçı bir dil alır.

Kucağını Türkiye kadar açacak bir siyasi harekete şiddetle ihtiyaç var.

Bugün bu ihtiyaç karşılıksız bırakılırsa, yarın çok geç olabilir. Çünkü gittikçe demokratik mücadele kanalları tıkanıyor.Farklı siyasetlere tahammülün azaldığı siyasi bir atmosfer oluşuyor.Bir gün muhalefet yapmak imkansız hale gelebilir.Onun için ya şimdi ya hiç bir zaman.