Siyasal sistem tıkandı, sosyal düzen bozuldu. Anayasa mer’i ama amiyane tabirle takan yok. Yasalar var bir sürü ama uygulayan yok. Mahkemeler var saraylarında ama adalet yok, inşaat var, yol da yapıyorlar ama iş yok, kalkınıyoruz sürekli ama zenginlik yok, fakirlik çok… Terörle köklerini kazır, inlerini dağıtır bir mücadele var ama her gün şehit geliyor, hiçbir yerde güvenlik yok. Günaşırı akla ziyan cinayetler işleniyor, cinnet, buhran var ama toplumsal sağlık yok. En kötüsü yarınlara umut yok, umutsuzluk çok.

Uzun süren tek başına iktidarı AKP'nin tepesinde güç zehirlenmesine, tabanında metal yorgunluğuna neden oldu. Başlangıçtaki iddialarının tümüne ters düştü. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele tam bir fiyasko oldu. Bugün AKP'liler bile ülkede yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar yok diyemiyorlar. Üstelik şimdi eskiden kör topal var olan adalet de yok oldu. Devletin işleyişinde söktüğü tuğlalarının yerine yenisini de koyamadı ve tükenmişlik sendromuna düçâr oldu.

Toplumun her kesiminde mutsuzluk ile mevcut siyasi düzenden umutsuzluk var. Bu hakikatler üzerine inşa edilecek bir yeni değil yenilikçi siyasi parti bugün için anketlere yansıyandan çok daha fazla oranda kabul görecektir. Bunun gerek şartları ise öyle derin analiz proje söylem v.s olmayıp basit izah, samimi ve iddialı bir duruştur. Naçizane; devlet yönetiminde ahlak ve her alanda adalet, tüm toplum kesimlerini birlikte yaşama ve kamu kaynaklarında adil bölüşüm,dışarıda her ilişki ve anlaşmada millî bir tavır taahhüdü yeterlidir.

Yönetimde ahlak; Kamu erki kullanan her derecedeki memur-amir ve siyasetçinin yolsuzluğa bulaşmaması harama el uzatmamasıdır. AKP’lilerin birçoğu dahi artık devlette rüşvetsiz adam kayırmasız iş görülmediğine inanıyor. AKP’nin akillerinden A. Dilipak bunu; rüşvet camilere kadar girdi biçiminde itiraf ile özetliyor.

Adalet ise yargıda başta olmak üzere yönetimin her kademesinde vatandaşın müstahak olduğu muameleye muhatap olmasıdır. Bugün için çökmüş olan yargı adaletini yarınlarda devleti zora sokacak uygulamalardan derhal kurtarıp, herkesin haklı isem hakkımı mutlaka alırım düşüncesiyle mahkemelere gitmesini sağlamaktır. Aksi halde ihkâk-ı hak(kendiliğinden hak alma) başlar. Bu da kamu düzeninin daha çok bozulması ve sonunda anarşizmdir.

Yürütme (idare) de adalet iş ve işlemlerde muhatabının kişiliğine nötr kamu görevlilerince yapılmasıdır. Örneğin, kamu personel alımlarında mülakatı kaldıracağım demek bu yolda tek başına yeterli olacaktır. Hukukun üstünlüğüne sonsuz sadakat hiçbir ahval ve şeraitte esnemeyecek bir taahhüt olarak sunulmalıdır.

Geleneksel tasnifte siyasi yelpazede konumlanma belki önemli idi. Ancak bugün için bunun da çok etken bir husus değildir. Çünkü klasik sağ-sol kavramları soğuk savaş döneminde değerliydi. Günümüzde siyasal tercihlerde başat etken olmaktan çıktı. Son referandum sonuçları analitik gözle değerlendirildiğinde bu açıkça görülecektir. Milliyetçiliğin sağ siyasetin tekelinde olmayıp milleti sevip yüceltme duygusu olarak herkeste olabileceğinin kabulü gerekir. Aynı anlamda manevi değerlere bağlılık da inanç özgürlüğü kapsamında herkesin saygın bulduğu ve saygılı olduğu bir husustur. Öyleyse klasik konumlanma yerine; milli manevi değerlere bağlı, Cumhuriyetin kurucu felsefesine inanmış, demokratik yaşamın ilke ve gereklerini özümsemiş tüm vatanseverlerin olabileceği bir konumlanmayla, hepsini birlikte taşıma yerine bu eksende birlik olmada anlaşmış olmaları yeterlidir.

Bu birliktelik, üretime dayalı kalkınma modeliyle büyüyen ekonominin yaratacağı kaynakların adil bölüşümüyle hem bir arada yaşama duygusunu güçlendirecek hem de bozulan sosyal yaşamı düzene sokarak yarınlara daha dengeli bir toplum yapısı aktaracaktır. Nihayet dış dünyayla ilişkilerimizde sanal, duygusal tepkisellikten arınmış milli bir tavrı da beraberinde getirecektir.

Yenilikçi bir partinin bu anlayışla inşa ve iddialarını icra etmesiyle siyasetteki tıkanıklık kolaylıkla aşılabilir. Toplumun farklı kesimlerine mensup, geçmişte temiz kalmış, ne olduğunu değil, ne olmadığını anlatmaya çalışmayacak, şaibesiz, siyaseti cari anlayıştaki gibi ün, şan, mal, mülk için değil ülkemizin yarınları için tüm topluma hizmet edecek, bilgi, birikim ve donanımlı kadrolarla yapacağını göstermek çıkışta hızla ileriye savuracaktır.

Siyaseten geçmişin günahlarına ortak kötü yönetimlerde az-çok vebali olanlar, politikayı intikam alma sâikiyle yapanlar, sosyal yaşamda temiz algılanmayanlar ile her devirde siyasetçi olma zorunluluğunu kendilerine hak olarak görenler dışındaki herkesin hiç değilse bir yönüyle ben burada temsil ediliyorum diyebileceği yenilikçi bir siyasi anlayış olmalıdır. Aksi hal cari siyaset düzeninin maraziyetlerini taşımaya elverişli bir zemine evrilir ki bu hiç kimsenin muradı değildir.

Esasen siyaset basit kurallı bir oyundur. Zorlaştıran ise siyaset esnafının başkalarına alan açmama kaygısından kaynaklanan defansif tutumudur. Oysa bugün ülke yönetimine talip olabilecek bir siyasi partide düşündüklerinden on kat fazla yetişmiş insana ihtiyaç vardır.

Sonuç olarak, bugünkü durumunun sebebinin çoğunlukla kötü yönetim olduğunu milletimize doğru ağız ve ağırlıklı sözlerle anlatıp daha iyi olmasını sağlayabileceğimize inandıracağımız bir yönetim kadrosu ve anlayışını açıklıkla ortaya koymaktır. Buna saha müsait halkımız da hazırdır. Gayret bizden Tevfik Allah’tandır..