Sevgili okuyucularım, geçen haftaki yazımdan bir paragraf alarak yazıma başlamak istiyorum.

“Ancak Türk Milleti olarak bizler istiyoruz ki Azerbaycan bu konuyu daha fazla uzatmasın ve bir an evvel işgal altındaki Dağlık Karabağ’ı geri alsın. İş uzadıkça işin tadı kaçıyor. Rusya başta olmak üzere, ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin müdahalesi gelmesinden endişe ediyoruz. Cephede neler oluyor tabii olarak bilmiyoruz. Bu işin o kadar da kolay olmadığını veya olamayacağını da tahmin ediyoruz. Ancak Emperyal ülkelerin müdahalesi gelmeden bu işgalin sona erdirilmesini Türk Milleti olarak bekliyoruz.”

Bu yazıyı Azerbaycan – Ermenistan çatışmasına Rusya’nın müdahalesinden bir gün önce yazmıştık. Adeta gelen tehlikeye işaret etmiştik. Ermenistan’ı kurtarma operasyonu olarak, Rusya her iki tarafı da ateşkes masasına davet etti. Türkiye devre dışı. Bizim idarecilerimiz konuşunca mangalda kül bırakmıyorlardı. Eğer ateşkes olursa o masada Türkiye olmazsa olmaz diyorlardı. Azerbaycan-Ermenistan davası 30 yıldır sürüncemede kalan ve bu olayı çözmek üzere AGİT Minsk Grubu kurulmuştu.

AGİT Minsk Grubu, Azerbaycan ve Ermenistan devletlerinin Karabağ sorunu için barışçıl bir çözüm bulmalarını teşvik etme amacıyla, 1992 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı tarafından kurulmuştur.

Minsk Grubunda bulunan ABD, Rusya ve Fransa, delegeleri toplanarak ilgili ülkelerin temsilcilerini de dinleyecekler ve bir karara varacaklardı. Minsk Grubunun amacı bu idi. Ancak 30 yıldır bir karış yol alınmadı. Ermenistan işgal ettiği yerlere giderek yerleşmeye başladı. Hatta Azerbaycan’dan daha fazla toprak talebinden de vazgeçmedi.

Minsk grubunun kuruluş amacı ilgili ülkelerin görüşleri ve delegeleri masaya çağrılması gerekirken Türkiye’yi bir defa dahi masaya davet etmediler. Halbuki bilmiyorlar ki Türkiye’nin olmadığı Azerbaycan –Ermenistan konusu sonuca ulaştırılamazdı. İktidar 18 yılda dış politikada Türkiye’ye yaşattığı başarısız politikaya bir yenisini ekledi ve Türkiye, Rusya’da toplanan Azerbaycan ve Ermenistan’ın olduğu masaya davet edilmedi. Bu olay da Ak parti iktidarının beceriksizlik hanesine yazılmış durumdadır.

Sayfamızda fazla yer kalmadığı için Orman yangınlarına kısaca değinmek istiyorum. Ormanların yakılması insanlığın yakılmasıdır. Orman yangını hangi ülkede olursa olsun insan olarak üzüntü duymalıyız. Düşünsenize ormanda sadece ağaçlar yanmıyor. Börtü böcekten tutunda aklınıza gelebilecek her türlü canlıyı düşünün. Şahsen ben orman yangını haberlerini bir haberci olarak seyredemiyorum. İçim sızlıyor. Yüreğim yanıyor. Bir anda kül olan orman kaç yılda yetişiyor düşünebiliyor musunuz? Orman yangınlarının sebepleri farklılıklar arz ediyor. Rant için çıkarılan yangınlar! Kaza ile çıkan yangınlar ve teröristlerin kasten çıkardıkları yangınlar olarak üç kategoride toplayabiliriz. Son olarak Hatay’da ve Trabzon’da çıkarılan yangınların büyük bir ihtimalle teröristler tarafından çıkarıldığı düşünülüyor. Hatta bu konuda iki kişinin tutuklandığı da gelen haberler arasında idi. Eğer suçu sabit görülürse bana göre bu teröristlerin ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını temenni ediyorum.

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE