Sayın Bakan'dan önce yoksulluğun tarifinin tek olduğunu sanıyordum.

Öyle ya, aşırı artan fiyatların kazancınla orantılı olamaması durumu, cebe yansıyan, alım gücünün enflasyona yenik düşerek halkın cep delik, cepken delik söylemine geçmesi durumu.

Yani halk, cebinin her pazara çıktığında; Yahu cebim mi delik? Düşürdüm mü parayı? Tarzında izah ederdi genellikle almak istediğini alamadığında.

Bu nedenledir ki zamanında cüzdan yokken, yeleklerine iç cep dikerek paralarını garanti altına aldıkları, anlamadıkları fiyat artışına karşı hesap sormak yerine, son çare parayı harcamamak için sutyenlerine iliştirdiklerini anneannemden iyi bilirim.( Benden sırtını çevirir, elini göğsüne sokar, bir tomar para çıkarır az bir şey verirdi)

Gelelim şimdi ki mevzuya.

Yokluğu, yoksulluğu yok etmek vaadiyle gelen politikacılar, yokluğu yok edemeyince çareyi yoksulluğu sınıflandırarak yoksul insanlarda kafa karışıklığı yaratarak "biz yoksul değilmişiz" dedirtmeye, biraz da kendi yarattıkları yoksulluğu böyle yönetmeye çalışmaları, yeni yönetim yöntemleri bu dedirtiyor insana.

Dünya Bankasının verileri zaten delik olan halkın cebine iki dikiş, bir teğel atmaya yetmiyor.

Boğaz doymadığını, elindeki ile hiç bir şey alamadığını, geçimin ipinin kaçtığını, lüks içinde ihtişamlı saraylarında oturan yöneticilerin halkına; "Ekmeği askılardan alın, aç kalmazsınız, zaten açlık diye bir şey yoktur" sözünün mantığını artık çözdüler.

Çözdüler de keyif çayının yanına çaya batıracakları bisküviyi nereden bulacaklarının derdine düştüler.

Şimdi sınıflandırılmış yoksulluğun hangi sınıfına girdilerini çözmeye çalışıyorlar.

"Türk Halkı Zekidir".

Ben de zeki, aynı zamanda anlayış kabiliyeti yüksek Türk halkından biri olarak, 5 maddeyi, dünya beşten büyüktür, hatta 5 müteahhitten de büyük, özlü sözünü bilerek bu maddelerin hangisine giriyorum, araştırayım dedim.

Karşıma şöyle bir anlayamadığım 5 madde şeysi çıktı.

1- Mutlak yoksulluk.

2- Aşırı yoksulluk.

3-Göreceli yoksulluk.

4- Nesnel yoksulluk.

5- Öznel yoksulluk.

Mutlaksa dedim kendimce, mutlaka mutfakla alakalıdır.

Meğersemse ( meğer) hane halkı her nedense bir türlü asgari refah düzeyini tutturamıyor demekmiş.

Okurken içimden dedim ki; "Hımm anladım, benim loto yu tutturamadığım gibi"

Göreceli yoksulluk; Kişinin beklentilerinin mutlak yoksunluğundan öte, diğerlerine göre göreceli mahrumiyet algısını ifade edermiş, valla öyle diyorlar araştırmama göre.

Yani bence açılımı şu; yoksulluk göreceli bir şey.

Nesnel yoksulluk; Yoksulluğu ve yoksulluğun nedenlerini somutlaştırarak ortaya koymaya çalışmaktır

Bir başka deyimle kişisel görüşün, herkesçe kabul edilmeyen, kanıtlanamayan yargı.

Yoksulluğun zenginler tarafından kabullenilmeyen türü bence.

Çünkü kanıtı yok.( askıda ekmek hâlbuki)

En son Öznel yoksulluk da şuymuş;

Kişi yoksul olup olmadığını kendisi belirlermiş.

Sübjektif yoksulluk diğer yukarıda anlattığım yoksulluk şeklinden biraz farklı.

Nedenini hâlâ araştırıyorlar, çünkü yoksulluğun anlaşılmayan türüymüş.

Ben de anlamadım, kişi yoksul olduğunu kendisi neye göre belirler?

Nedir insana ben yoksulum sanırım dedirten?

Askıdan ekmek almak mı?

Ödenemeyen, giderek şişirilen faturalar mı?

Mutfak yangını mı?

İşsizlik mi?

Artan fiyatların karşında eriyen maaş mı?

Bir türlü doymayan, halâ doyurmak için çalışıp çabaladığımız, anamızı da şey eden 5 liler mi?

İşte bunu kafalardan silerlerse, diğerleri ile idare etmek kolay.

Bakın bakalım bu maddelerden hangisi sizi yansıtıyor sevgili okurlarım.

Benimkisi sanatçı emeklisi olduğum için, sanki biraz "Görsel yoksulluk"

Göreceli yani, TV’lerde görünmediğim için öyle hissediyorum belki 'de.

Şaka bir yana sorun bu 5 madde değil.

Yoksulluğu yaratan şey, zenginlerin daha çok kazanma hırslarının doymak bilmeyen nefisleri.

Onlar için çalışıyoruz.

Bize kalan şey de Sayın Bakanın soslayarak önümüze öğün gibi sunduğu 5 madde.

Artık hangisini yersen eyyy halkım..

Seç. Beğen. Ye...