Seçimin üzerinden 5 hafta geçti. Hala YSK'nın İstanbul Büyük Şehir Belediyesi için vereceği kararı bekliyoruz. Türkiye bir hukuk devleti olsa  YSK'nın ne karar vereceğini rahatlıkla söyleyebilirdik. Çünkü AKP'nin ileri sürdüğü gerekçelerin hiç birinin hukuki  değeri yok. Aynı zarfa atılan oylarda Büyük Şehir için kullanılanlara itiraz edip, ilçe belediyeleri ile il meclisleri için kullanılan oylara ses çıkarmamak aslında yapılan itirazların temelsizliğini gösterir.

Aynı sandık, aynı zarf, aynı sandık kurulu, İlçe seçimlerinde hile yok, ama Büyük Şehir Belediyesine kullanılan oylarda hile var. Buna inanmak mümkün mü?

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 100 civarında sandık görevlisini ifadeye çağırması minare için kılıf hazırlamaktan başka bir şey değil. Yarın bir iptal kararı çıkarsa bu sürpriz sayılmamalıdır. Tam aksine hukuka uygun bir karar çıkarsa  bu sürpriz olur.

Bir partiyi seversiniz, sevmezsiniz. Ama adalet hislerle, duygularla yürüyen bir şey değil. Kim neyi hak etmişse hakkını vereceksiniz. Darbe yoluyla milli iradeyi askıya almak neyse, yargıyı kullanarak  o iradeyi yok saymak da aynı şeydir.  Hepimiz biliyoruz ki bu seçimi Millet İttifakı kazandı. Bu gerçeği kabullenip  muhasebe yapmak varken, çamura yatıp, zor ve baskı ile  millet iradesini yok saymak doğru  değildir.

Seçim iptal olursa İmamoğlu daha güçlü gelir diye düşünenler olabilir. Gelebilir ama bu 31 Mart'ta ortaya çıkan iradeyi yok saymayı gerektirmez. Niçin kazanılan bir seçim tekrarlansın?  Niçin riske girilsin? Kaldı ki seçimi iptal etmek isteyenler de bu ihtimali düşünüyordur. YSK'dan iptal kararı çıkarsa sahtekarlık yaptılar, seçime hile karıştırdılar, milletin oyunu çaldılar diyerek  seçmenin karşısına çıkacaklardır. Bu yalanlara inanmaya teşne bir kalabalık da var. Onun için hiç bir şey çantada keklik değil. AKP kazanana kadar seçim yapacaksak seçime ne gerek var, her belediyeye bir kayyum atanır olur biter.

İstanbul belediyesi devasa bir bütçeye sahip. Dolayısıyla her parti bu belediyeyi almak istiyor. AKP döneminde bu bütçe ve belediye imkanlarının nasıl kullanıldığını kimse bilmiyor. Çünkü iktidar partisine ait bir belediyeyi denetlemeye kalkanın işini, gücünü hatta özgürlüğünü kaybetmeyi göze alması lazım. Darbe dönemlerinde bile eleştirmek bu kadar riskli değildi. Bugün Müslümanlar, Müslüman'ım diyenlerin şerrinden korkuyor. Herkes her şeyi biliyor ama hiç kimse bildiğini konuşmuyor.

Seçim kazanan  belediye başkanlarının eline büyük bir imkan geçti.  Belediyelerde yolsuzluğun,kanunsuzluğun her türlüsünün yapıldığına dair yaygın bir kanaat var. Bazı belediye başkanları AKP'nin indirdiği T.C tabelalarını yeniden yerlerine koyuyorlar. İyi de ediyorlar. Ama asıl yapacakları şeylerle ilgili henüz ciddi bir belirti yok. Bu belediyelerde yapılan yolsuzluklar tek tek ortaya çıkarılıp, kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Vatandaşın asıl beklentisi budur.

Dileriz YSK hukuku, adaleti siyasete feda etmez. Seçimin iptali sandığı anlamsız hale getirir. Artık kimse seçimlerle iktidarların değişeceğine inanmaz. Böyle bir karar, demokrasiden de vaz geçildiği anlamı taşır. Ne demokrasiden ne de hukuktan vaz geçmeliyiz.