Yürek bütün canlılar için kıymetli organlardandır.

Örneğin, bir Ceylan’ın yüreği ile bir Aslan’ın yüreği aynı değildir, birisi pıt-pıt atar, diğeri güm-güm. Hakeza öleceğini bile bile hainlerin üzerine atılan bir kahraman ile en küçük zorda yurdunu terk eden bir beslemenin yüreği de kıyaslanamaz.

Dolayısıyla yürek kelimesini herkes ağzına alamamalıdır, gerçek yüreğe hürmeten.

Bir adam, bu adam…

“…Bu adam iki saat içinde ülkeyi terk etti. Bunu hangi güç yapabildi? Üstelik yurt dışına çıkış yasağı varken, yüreğin yetiyorsa bunu araştır…”

Bu söz, bir Anayasa Profesörüne, uzun yıllar iktidar partisinden Milletvekilliği ve yine uzun süre TBMM’nde Anayasa Komisyonu Başkanlığı yapan, çok istemesine rağmen kendisine Bakanlık görevi verilmeyen bir zata ait.

Bu zat Burhan Kuzu, “bu adam” dediği ise 6 Nisan 2018’de düzenlenen operasyonda uyuşturucu baronluğundan gözaltına alınan ve tutuklanan İranlı Naci Zindaşti. Bir gece yarısı tahliye edilmiş, savcılığın tahliyeye itirazına rağmen sırra kadem basmıştı.

İddiaya göre Burhan Kuzu bu tahliye için hâkimlere baskı yapmıştı. Kuzu, televizyonda gazeteci Fatih Altaylı’ya “yüreğin yetiyorsa bunu araştır” derken, korkarsın ve araştıramazsın demek istiyor. Sokaktaki vatandaşın can ve mal emniyetinden sorumlu devlette önemli görevler üstlenen biri bu minvalde yürekten bahsetmemelidir.

Bir öğrenci, o öğrenci…

12 Eylül 1980 ihtilali olmuştu. Mağduriyet diz boyu, moraller bozuk, üniversite kantininde dertleşiyoruz. Bazı arkadaşlarımızın gölgesinde ihtilal oluncaya kadar etrafımızda dolaşan birisi ihtilalin verdiği gazla durduk yere herkesin duyacağı şekilde, “eski çamlar bardak oldu artık koku bile vermiyor” demişti. Yahu kardeşim ne gerek var buna, madem öyle eskiden de söyleseydin ya… Durduk yere bir arkadaşımızın başını belaya soktmuştu.

Bir erkek, bir erkek tabiatlı...

Bizzat şahit olduğum bir olay. Bir ömür silik yaşamış, ömründe risk almayı aklından bile geçirmemiş, hayat kavgasını dahi sessizce vermiş bir zat, çatlayıncaya kadar yürek yemişçesine aniden atar yapmıştı.

Yediğini sandığı yüreğin kokusuyla özgüven patlaması yaşayan ve güç zehirlenmesinin etkisiyle, hiç yeri değilken, yıllarca ağam dediği birine “ben erkek tabiatlıyım” diye diklenmişti. Ne demekse!

İnsan erkektir veya değildir, bir erkeğin erkek tabiatlı olması nasıl olabilir? Adın ne, demişler. Mülayim demiş. Eee, sert olsan kaç yazar misali, erkek tabiatlı olmak da böyle bir şey olsa gerek…

Beş öğün, tek öğün…

Dedim ya yürek önemli bir organdır, her âdemoğlu ağzına almamalı, yüreğe saygı gereği.

Dün ağam dediklerine bugün efelenenlerde, gıyabında adam satanlarda, maddiyat aşkına yanaşma olanlarda, dayısına güvenerek trip yapanlarda, tüyü bitmemiş yetim hakkı yiyenlerde günde tek öğün değil beş öğün yürek yense bile nafile. Maazallah pandemi günlerinde zehirlenilir lakin hastaneye bile gidilemez.

Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun yüreği “Bi-Hakkın” vatan için çarpanlara...