Bugün başka bir yazıya niyetlenmiştim, vazgeçtim.

Evliyâ Çelebi üslûbuyla diyeyim. Bu âciz, fakir, hatâsı çok Kerime, tutsa dese ki, “Bir çözüm lâzım. Gülen tövbe etsin, “pişmanım” desin; devlet de affetsin.”

Yemediğim laf kalmaz. Ne fetöcülüğüm kalır ne vatan hâinliğim.

15 Temmuz darbe girişiminin şiddetini sokakta yaşamış olmama rağmen, ertesi gün Mccartizmin ayak seslerini fark etmiş ve adâlet çağrısı yapmıştım. Sonuç: Hiç alâkam olmayan bir örgütün elemanı yapılmak istendim. Kriptolar ise vatan kahramanı oldular.

Binlerce insan mağdur oldu, işten çıkarıldı, hapse atıldı. Dayanamayıp intihar edenler var. Bu manzarayı “Oh olsun!” diye seyreden arkadaşlarımla ilişkilerimi sonlandırdım. Adâletten merhametten nasibi olmayana arka mı dönülür? Mor beyin tuzağı ortaya çıkınca pişman olanların suratına tükürme isteğim bile kalmadı.

Şimdi, AK Parti Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakçı’nın babası Yusuf Ziya Kavakçı Gülen’in pişman olması ve Türkiye’ye dönmesi çağrısı yaptı. Hem de her gün “Sümüklü fetö”, “Lanetullah Fetö” yazıları yayınlayan Yeni Akit gazetesinden..

Dikkat buyurun, dönünce hapsedilmesi değil, tövbe edip kalan ömrünü Erzurum’da geçirmesi çağrısı yaptı.

Yeni Akit, Kavakçı’nın yazısını apar topar internetten sildi. Daha evvel de yazarlarının Gülen’i öven eski yazılarını silmişti. Tövde süreci başlarsa “sümüklü” yazıları siler artık.

Ravza Kavakçı, 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu üyesiydi. Ya komisyon raporundan babasını haberdar etmedi veya babası gibi düşünmüyor.

Bu neyin çağrısı?

Bir çağrı yapılacaksa bu örgüt yüzünden suçsuz yere canı yanan yurdum insanının affedilmesi için devlete çağrı yapılmalı. Kavakçı’nın derdi ne?

İki şey aklıma geliyor.

Birincisi; Fetöyle ilgili bir çözüm süreci başlayacak. Bunun denemesi yapıldı. Piyasaların tepkisi ölçüldü. Kulaklar alışsın istendi.

İkincisi; Yusuf Ziya Kavakçı, Fethullah Gülen’in İslâm âlimi olduğuna ama gaflete düşüğüne inanıyor. Eğer böyle ise ömrünü boşuna geçirmiş demektir.

Koca koca profların Gülen’in peşinden nasıl gittiğini, Gülen’in nasıl bir dayanılmaz câzibesi olduğunu hep merak etmişimdir. Çünkü hayatımda ilk defa bir misâfirlikte vaaz videosunu seyrettirdiklerinde 22 yaşındaki câhil aklımla, “Bu adam hikâyeden ağlıyor” demiştim.

Demek ki bizim aklımızın, kalbimizin yetmediği bir câzibesi var ki hâlâ tesîrinden kurtulamıyorlar.

Gerçi neye şaşırıyorum ? Binlerce şehidin kâtili PKK’nın lideri Apo’ya da merhamet edenlerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Dün Öcalan’a ve PKK’ya methiye düzenler, şimdi asker ziyâretine gidiyorlar. Dün şiir yazdıkları Gülen’e bugün hakâret ediyorlar. Aynı fırıldaklar, Kavakçı’nın ortaya attığı bu fikri, yarın bayıla bayıla savunurlar. Omurga, dalak malak, hak getire!

Buradan Yusuf Ziya Kavakçı’ya bir çağrıda bulunacağım:

Yurdum insanından esirgeyip Gülen’e gösterdiğiniz merhamet ve adâlet için, hepimizden özür dileyin!

Mühim not: Bendeniz çözüm sürecinden yanaydım. Çünkü âbim, cephede savaşan bir subaydı. Tek bir Mehmedçiğin burnu kanamasın istiyordum. Güneydoğu insanının çilesi bitsin istiyordum. Çözümden yanayım diye Öcalan’a ve PKK’ya güzelleme yapmaktan Allah’a sığınırım. O günlerde benim gibilere “hâin” diyen, “iktidarın köpeği” diyen MHP’liler, şimdi ittifakçı oldular ve Türk bayrağına dil uzatan kriptolarla elele verdiler. Onlara tek laf etmiyorlar. Ak Parti’ye “Bu hâinleri ayıklayın” demiyorlar. Yaprak Dökümü’nün Hayriye’si gibiler. Aman ağzımızın tadı kaçmasın!

Bakalım FETÖ açılımı başlarsa ne yapacaklar?