Dün çaya yüzde 43, benzine 1 lira 70 kuruş zam yapıldı. Bir kaç gün önce et- süt ürünlerine zam yapılmıştı.Ondan önce bilmem kaçıncı defa akaryakıta, ondan önce şekere ve diğer ürünlere de zam yapılmıştı.

Neredeyse bir yıldır zamsız tek bir gün yok.

Hiç bir ülkede bu kadar kolay zam yapamazsınız. Halkın tepkilerinden, reaksiyonlarından korkarsınız. Nitekim Ecevit'in başbakanlığındaki ANASOL-M hükümetini fırlatılan bir yazar kasa ve toplumsal tepkiler götürdü.

Fakat o günden bugüne köprünün altında çok sular geçti. Türk toplumunun sosyolojisi değişti. Kötü yönetimden kaynaklanan akıl almaz zamlara gösterilen tepkiler normal bir toplumun göstereceği tepkiler değil.

Medyaya çaya zam geleceği haberi düşüyor, vatandaş hurraa AVM'lere koşup çay almaya başlıyor.

Benzine zam gelecek deniliyor, akaryakıt istasyonlarının önünde araç kuyrukları oluşuyor. Şekerin zamlanacağı haberi çıkıyor, sevgili vatandaşlarımız raflara tırmanıyor. ÖTV'ye zam geliyor otomobil bayilerinde araç kalmıyor.

Her zam haberi alış verişleri kışkırtan bir işlev görüyor.

Bunlar doğru tepkiler mi?

Doğru olan," artık yeter" diyerek beceriksiz siyasetçilere tepki göstermek, kırmızı kart göstermek değil mi? Gerekirse yasal mitingler, yürüyüşler düzenleyerek düşün yakamızdan demek değil mi?

Daha dün diyeceğimiz bir tarihte Sovyetlerin pençesinden kurtulan Kazakistan'da doğalgaza,akaryakıta zam gelince vatandaş sokağa çıkarak sert bir tepki gösterdi. İktidar, geri adım atıp zamları geri almasına rağmen tepkiler dinmedi. Sonunda olayları bastırmak için klasik bir yola başvurarak bu tepkileri -dış güçlerin- oyunu olarak niteledi. Rusya'yı yardıma çağırarak tepkileri bastırabildi.

Elbette kimseye sokağa çıkın, yasa dışı yollara başvurun demiyoruz, ama her zamdan sonra AVM'lere koşup zam yapılan mallardan kapabilmek için önüne geleni çiğnemek de doğru bir davranış değil. Zamma tepki göstermek yerine, zamlanan mallara koşarak bu krizin sorumluları durdurulamaz.İktidarı bu kadar kolay zam yapmaya iten de budur!

Zamma koşan bir halk, zammı hak etmiştir. Şikayete etmeye de hakkı yoktur!

İSVEÇ FİNLANDİYA VE NATO

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali Finlandiya ile İsveç'i NATO'ya girmek için harekete geçirdi. Aslında Ukrayna'nın tek suçu da Rus tehdidine karşı NATO'ya girmek istemesiydi. İçimizdeki Rusların işgali meşrulaştırmak için yazıp çizdiklerinin hiç bir gerçekliği yok.

Geçmişte Rusya'nın patronajı altındaki Sovyetlerin bir ideolojisi vardı.Dünyadaki sosyalistlerin/Komünistlerin hayallerini temsil ediyordu. Yani yönünü o tarafa dönenenlerin bir gerekçeleri vardı. Bugünün Rusya'sı hiç bir ideolojiyi temsil etmiyor.Bu Rusya'ya sempati duymanın hiç bir gerekçesi yok. Buna rağmen kafası 50 yıl öncesinde kalmış bir güruh, Rusya'da yeni bir Sovyet hayali görerek desteklemeye devam ediyor.

Bu işin bir cephesi, diğer veçhesi ise Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya girmesine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gösterdiği tepkidir. Erdoğan, bu iki ülkenin teröristlere ev sahipliği yaptığını söyleyerek Türkiye'nin güvenlik endişelerinin giderilmesini istedi. Bu tepki doğrudur. Ancak bu tepkinin inandırıcılığı o endişeler giderilinceye kadar bu tutumu sürdürmeye bağlıdır. İşte bu noktada da vatandaşın iktidarın duruşu ile ilgili endişeleri vardır. CB Erdoğan o kadar çok şeye tepki koyup sonra da hiç bir şey olmamış gibi geri adım attı ki, bugün söylenenlere de inanmak o kadar kolay değil.

İsveç ve Finlandiya Türkiye'den kaçanlara yataklık eden iki ülke.Bir PKK dağda ise birkaç PKK'da bu ülkelerde barınıyor.

Terör örgütleri, iç ve dış destekler kesilmedikçe yaşamaya devam ederler.Uluslararası münasebetlerde karşılıksızlık yoktur.Türkiye, bu ülkelerin NATO'ya girmesine evet diyecekse, o ülkeler de Türkiye düşmanlarına kucak açmaya hayır demelidirler. Bunun teminatı alınıncaya kadar bu ülkelere yol verilmemelidir.