Bu hafta ki; yazımda sizlerle yalan ve siyaset hakkında düşüncelerimi paylaşacağım ancak öncesinde söylemek istediğim bir kaç şey var.

Bu gün bir telefon görüşmesi yaptım.

Telefonumun ucunda bir danışman vardı.

Bu danışmanın söylediği cümleler beni derinden etkiledi ve siyasetten bir kez daha tiksindim. Kurduğu cümle aynen şuydu.

‘’Taraf olmayan bertaraf olur!’’

Karşılığında verdiğim cevap şu oldu. ‘’Elinizden geleni ardınıza koymayın bakalım el mi yaman bey mi yaman?"

Demem o dur ki;

Ya taraf olacak ayakta kalacaksınız.

Yada taraf olmayacak yerinizde sayacaksınız.

Bizler yerimizde saymaya razıyız razı olmasına da bu düzen hep böyle mi devam edecek onu merak ediyorum.

“Taraf olmayan bertaraf olur” sözünün Türkçe anlamı şu şekilde; Ortadan kalkmak, yok edilmek anlamına geliyor.

Biz mücadelemizi her daim sürdüreceğiz.

Doğruyu ve yanlış yazmaya devam edeceğiz.

Şimdilerde etrafımızı bir çok siyasi yalanlar sardı ve bu siyasi yalanlar aldı başını gidiyor. Yalanların başında da ise siyasi yalanlar geliyor.

Baştan başlıyor en aşağıya kadar iniyor.

Değişen gündeme ilaveten yeni bir yasa yani taşeron yasası eklendi. Gündemde olan yasa kimleri kapsıyor.

Hemen söyleyeyim.

Yandaşları, yani taraf olanları.

Tarafsan kadrodasın.

Taraf değilsen kadro senin neyine…

Akabinde birde Diyanetin fetvası var tabi ki;

9 yaşında ki kız çocuklarının evlenebileceği hususu oda ayrı bir muamma;

Söylenecek tek söz var.

‘’YAZIKLAR OLSUN’’.

Her defasında söylüyorum tekrar söyleyeceğim.

Siyaset ne kadar göreceliydi eskiden.

Siyaset deyince benim aklıma gelen tek şey her zaman kocaman bir YALAN oldu. Ama tabi bu benim şahsi fikrim yanılıyor olabilirimde takdir siz değerli okurlarımızın.

Bir ara yazdığım bir yazı aklıma geldi. Ve ne kadar doğru tespit yaptığımı bir kez daha anladım ve bu yazımda ilaveten silerle o yazımdan kesitleri de sizinle paylaşmak istedim.

Temiz bir siyaset anlayışı, siyasi partilerin, her türlü gelir ve giderleri hakkında düzenli ve ayrıntılı olarak halka hesap vermelerinden geçer diye düşünenlerdenim amma velakin böyle bir şey söz konusu bile olamıyor ülkemizde maalesef gören gözde kılavuz istemiyor.

Temiz bir siyaset istiyoruz ama her daim olduğu gibi her defasında yine başa sarıyoruz. Bir laf söyle bin laf işit. SİYASİ yalanlar alıp başını gidiyor yine haydi hayırlısı.

Her birimiz yıllardır takip ediyor görüyor ve biliyoruz.

Siyasilerde yalan çoktur.

Tarih bunun sayısız örnekleri ile doludur.

Siyasi yalana ihtiyacı olan yöneticiler ve de Vatandaşın oyu ile seçilenler kendilerini seçenlere yalan söylemekte adeta sıraya giriyor ve yarış yapar hale gelmiş durumda ve bu her geçen gün artarak devam ediyor.

Her gün değişen gündem, söylenen yalanlar, olan alt tabakaya olurken üsttekilerin umurun damıyız sanıyorsunuz.

Şunu bilir şunu söylerim her zaman 'Dürüst ol da yalan yere yemin etme 'Siyaset yapılış itibariyle türlü terbiyesizlikleri ve ihanetleri içinde barındırsa da siyasetin asıl oturması gereken temeli ahlaktır.

Ahlaklı bir adam siyasetini ahlaksızlık üzerine kuramaz.

Ancak “ahlaksız” olanı siyasetini bu anlayışına göre şekillendirir.

Bir adam çok rahat yalan söylüyorsa mutlaka siyasetini de yalanlar üzerine kurar

Bu yalanla çevresini örgütler ve herkesi kendi yalanına alet eder.

Bu örgü ile teşkilat yalan beyanlara dayalı olarak yöneticisine geçici de olsa bir olanak sağlayabilir ancak bu olanak sonsuz değildir.

Yalan erbabı “mum ve yatsı” ikileminde er yada geç mutlaka yakayı ele verir.

Siyaset ve yalan ilişkisinde ilk sırada seçmene söylenen yalan yer alır.

Siyasetçi seçmenin oyunu alabilmek ve seçilebilmek adına yalan söyleyip onu kandırabilir. Bu yalan türüne sandık başına giden her seçmen bir gün mutlaka tanık olacaktır. Siyasetçi seçmenine yalan söyleyebilir.

Varlığını bunun üzerine kurabilir. Seçmene bir kez bile yalan söyleyen sonuçta onu kandırmış ve bu vesile ile de bir kereliğine seçilmiş olur. Siyaset yalan ilişkisinde ikinci sırada siyasetçinin yol arkadaşına, dava arkadaşına söylediği yalan türü yer alır.

Siyasetçinin ve yalanın bu türü seçmene söylenen yalandan daha tehlikelidir. Siyasetçinin yol arkadaşına, dava arkadaşlarına kendisi ile yetkisi ile söylediği yalan türü “mum ve yatsı” ikilemiyle açıklanamaz.

Bu yalandan öte bir iştir, buna riya denilir.

Riya; “İnandığı gibi, düşündüğü gibi davranmamak, özü sözü bir olmama huyudur, ikiyüzlülüktür.” Riya içinde olan bir siyasetçi, türünün en kötüsü ve en zararlısıdır. Yetkisini ve konumunu korumak adına kendi partisine, partilisine, teşkilatına yalan söyleyen bir siyasetçi “ahlaken yanlış olanın, siyaseten de doğru olmayacağı” gerçeğine yüzünü dönmüş, varlığını sürdürmek adına riya içerisinde kaybolmuş zavallı bir türdür.

Yalancının teorik ve ideolojik bir zemini yoktur.

Dolayısıyla yalan üzerine kurgulanan her şey gibi yalancının elinde şekillenmiş siyasetin de teorik ve ideolojik bir yanı bulunmaz. Dünyanın bütün coğrafyalarında yalan söyleyene ahlaksız olarak bakılır.

Ahlak içgüdüsel bir davranış türüdür, ahlaksızlık ve ona dayalı geliştirilen her unsur gibi ahlaksızlık üzerine kurgulanan siyaset kendi yapısında travmalara yol açabilir.

Yalana dayalı oluşan bu travma sonucu siyaset, ahlakı oluşturan genel değerlere uygun bir eylem biçimi olmaktan uzaklaşır.

Çünkü bir değerler bütünü olarak nitelendirilen siyaset iyiyi gerçekleştirmeyi amaç edinen eylem türüdür. Ahlak, insanı kendinden çıkaran ve başkalarının dünyasına onu bağlayan daha üst bir amaçtır.

Bu kadar tanımlanın ardından etrafımıza bir bakalım.

Kimin yalan söylediği ya da kimlerin siyaseti yalan ve kandırmaca üstüne kurduğuna bir göz atalım. Çok fazla olmasa da bu bakış açısına dayalı olarak mutlaka herkesin bir ya da birkaç isme ulaşabileceği görülecektir.

Yalan üzerine inşa edilmiş, riya ile sarmalanmış bir siyasi yapının lider kadrolarda yer alması siyasetin en büyük sorunlarından birisidir.

Bu tür bir yapının içinde ne teorik, ne ideolojik bir zemin aranamaz.

Böyle bir teşkilat yapısının, teşkilatına, siyasete ve toplumun sosyal politikalarına faydası olamaz. Bir kez daha belirtelim. Ahlaken yanlış olan, siyasi açıdan da doğru olamaz.

Siyasi varlığını Ankara rüzgarı ve genel merkez yalanları ile süsleyen siyasetçilerin mumu yatsıya kadardır.

‘’İnsanlık için korkaklık bir esarettir. İki yüzlülük ve riyakarlık bir esarettir.Bununla birlikte; sahtekarlık ve sahtekarlığa alet olmak ayrı bir esarettir.’’

İnsan onuru hayatı boyunca korunması gereken en önemli erdemlerden birisidir. Onurlu yaşamak; paradan ve makamdan çok daha önemli bir kavramdır.

Saygılarımla...