İki seneye yaklaşan salgın hastalık ( Covid19 ) süresi bütün milletimizi ve dünyada yaşayan insanları için gerçekten zor geçti.
Seyahat ve sosyal hayattaki yasakları, kapanmalar, maske, temizlik, mesafe.
Toplumun ortak sorumluluklarını yerine getirememe.
Örnek verecek olursak; hasta ziyaretlerinin yapılmaması, cenazelerdeki kısıtlı katılma, düğün - dernek gibi faaliyetlerin yasaklanması.
Türk milletindeki büyük aile yapısı ailelerin bir araya gelmelerini engelledi.
Aile yapısı bozulduğu gibi çocuklarda özellikle kalıcı psikolojik sorunlar ile büyümelerine sebep oldu.
Salgın hastalık ile geçen bu zor süreçte sıkılan, morali bozulan bütün herkes için yer değişikliği, mekân değişikliği arzusu oluştu.
Bu yaşanılan süreci gurbetçilerde daha iyi gözlemledik.
60 yıldır memleket eş, dost, akraba hasreti ile yanıp tutuşurken salgın hastalık ile akın akın memlekete gelen Batı Avrupa Türklerinin hiç bir meselesi halledilmemiş.
Avrupa’da okul tatilleri ile Türk Hava Yolları seyahat biletleri alır başını gider.
5 kişilik bir aile tarih ve uçtuğu ülkeye göre aşağı yukarı 30 bin TL bilet parası ödemek zorunda.
Kaldı ki THY bugünlere gelişini gurbetçilere borçludur.
Vatandaş bu külfetin altından kalkamayınca mecbur arabayla gelmek zorunda kalıyor.
Kara yolu çilesi hiç bitmedi.
Yolda kazalar, ölümler, mağduriyetler geçtikleri ülkelerde soyulmalar, gümrüklerde keyfi bekletmeler.
Bazen öyle yoğun oluyor ki gurbetçiler 15 - 20 saat Sırbistan gümrüğünde veyahut Bulgar gümrüğünde bekletiliyorlar.
Hatta bu sene Yunanistan hiç Türk vatandaşını salgın hastalığı bahane göstererek almadı.
Bir ayrıntıyı hatırlatmak isterim ki bu güzergâh çıkış noktası itibariyle değişir.
Örneğin sadece Köln - İstanbul 2500 km, Türkiye’de gidilecek Sivas - Rize - Kars veyahut tatil beldeleri bu hesaba dâhil değildir.
Özellikle kara yolculuğu Batı Avrupa Türkleri açısından hem tehlikeli aynı zamanda çileli bir yolculuktur.
Kara, hava, deniz yoluyla ile özlemini çektikleri vatan hasretini şükür namazları kılarak, şanlı bayrağımızı öperek gelen vatandaşlarımız, tatile bir de dini bayram denk gelince keyiflerine diyecek yok.
Lakin bu yorucu yolculuk birkaç gün dinlenme çevreyi algılama, öğrenme sonrası çoğu için stres ve kâbusa dönebiliyor.
İletişim çağında yaşadığımız bir dönemde ilk şoku telefon şirketlerinde yaşıyoruz.
Turkcell bize Türkiye’ye hoş geldiniz telefon tarifelerini yazmaya başlamadan.
Bize ikinci bir mesaj Alman şirketlerden geliyor ve Avrupa Birliği dışındaki bir ülkede bulunduğunuz ve internet kullandığınız için şirket sizden 80 Euro fark ücreti alıyor.
Ve konuşmalarınız maliyeti çok yüksek olacağını belirtiyor.
Almanya’ya varınca birçok vatandaş 300 - 500 Euro ödeyenler oluyor.
Bunu aşmak ve Türkiye’de daha uygun iletişimi sağlamak için Türkiye’den telefon kartı alan vatandaşların başka sorunları ortaya çıkıyor, 3 ay sonra telefon kilitleniyor kullanamıyorlar.
Sağlık sorunları ise ayrı bir dert.
Gurbetçiler Almanya’dan aldıkları sağlık formlarını burada sosyal güvenlik kurumuna ( SGK )tasdik ettiriyorlar fakat hiç bir işe yaramıyor.
Ancak acil veyahut kaza durumunda muhtemelen devreye giriyor.
Diğer taraftan çocuğunuzun ateşi çıkmış, kendinizin tansiyon çıkmış, şeker düşmüş ilgilenmiyor bakmıyorlar.
Bu hizmetleri gurbetçiler için örneğin tatil beldesi Bodrum’da bir serum takma 350 Euro ( 3500 TL )
İktidarın bu sağlık hizmetlerini öven insanlar için ise bu durum nasıl yorumlanır acaba?
Araba ile geldiyseniz ayrı bir dert, mesela kendimden örnek verelim; Gelirken gezerek geldim 10 devletten geçtim bunların 7 tanesi Yugoslavya’dan ayrılan en fazla 25 yıllık tarihleri olan ülkeler.
Fakat hepsi sorunu kolay bir şekilde çözmüş örneğin geçiş olarak bir aylık ülke geneli için herhangi bir benzin istasyonundan “Viennitte” alıyorsun ülkede seyahat ediyorsun.
Geldik memlekete HGS (Hızlı Geçiş Sistemi) ücretli yol, köprüler için almam gerekiyor telefon numaram, TC kimlik numaram, adresim, arabanın plakası vs. bütün bunları kayıt altına alıyorlar.
Sonra nerede kaç para geçiş yeteri kadar bakiye var mı? Yok mu?
Bilmiyorsun yükle babam yükle az olunca ver gümrükte cezayı gel.
Gurbetçilerin 60 yıllık gurbet serüvenin 20 yılı AKP ile geçti.
Hani AKP diyor ya sorun eskilere Türkiye’nin halini söylesinler.
İktidar diyor ya Türkiye fakir, itibarsız sözü dinlenmezdi, işte tam da o günler.
Yurtdışından en çok memlekete dönenlerin sayısı 1985 yıllarına tekabül eder o tarihte 360 bin aile döner.
Bugün AKP ile geldiğimiz nokta bunu da gençler ve özellikle yaşlılar görsün ülkenin imkânı olsa % 80’i terk edecek duruma gelmiş.
Batı Avrupa Türklerinin pasaport, vatandaşlık, sağlık sigorta, yurtdışı emeklilik, ailelerin uçak bileti, kara yolu, iletişim, eğitim, inanç sorunları ve daha niceleri çözüm bekliyor.
Lakin umutsuz gurbetçilerin hiç bir sorunu çözülmemiştir.
Bu zihniyet ile hiç de çözülmez.
AKP sorunları çözmeyi bırakın yurtdışında da kutuplaştırarak yaşadığımız ülkenin siyasetçilerine parmak gösterme üslubu ile bizi o ülkelerde toplum ve siyaset ile karşı karşıya getirmiştir.
Bu da bizim o ülkelerde entegre olmamıza büyük engel olup getto veyahut paralel bir yapı oluşmuştur.
Saygılarım ile..