Yakın dönem siyasi tarih hakkında yorum yapan birçok analist, Ülkücü Hareketin partisi MHP’yi, ya İttihat ve Terakkiye ya Millet Partisine ya da CKMP’ ye bağlarlar. Oysa Ülkücülük, geçmişin birikimlerinden istifade eden Alparslan Türkeş tarafından geliştirilmiş, orijinal bir düşünce sistemidir. MHP, Ülkücülüğün kurumsallaşmış halidir. Türkeş, önce ‘’Ülkücülük’’ fikrini oluşturmuş sonra MHP’yi kurmuş değildir. Fikir adamı olduğu kadar, hatta fikir adamlığından daha fazla aksiyon adamı olan Türkeş, parti ve fikriyatı eş zamanlı olarak, partinin fikriyattan, fikriyatın partiden beslendiği bir süreçte olgunlaştırdı.

Ülkücü Hareketi, İttihat ve Terakki’ye bağlayanlara göre, İttihat ve Terakki’nin sağ kanadı MHP, sol kanadı CHP olmuştur. İttihat ve Terakki, özellikle Balkan Savaşından sonra Türkçülük fikriyatını esas almış ve yüksek sesle ifade etmiştir. Fakat İttihat ve Terakki’yle MHP, çok farklı konjonktürlerde kurulmuş iki siyası partidir.

MHP, cumhuriyetçi, demokratik düzenden yana meşruiyete önem veren bir partidir. İttihat ve Terakki gizli bir örgüt olarak kurulmuş, ana eksen itibariyle, komitacı, monarşiden yana, hilafetçi bir partidir. İktidara geldiği, daha doğrusu 2. Abdülhamit’i devirdiği güne kadar bünyesinde her görüşten insan vardır, tabir caizse Babil Kulesidir. İttihat ve Terakki’ye katılanların ortak paydası, yıkılmaya doğru doludizgin giden memleketi kurtarmaktır. İlerleyen yıllarda, Atatürk’ün milliyetçi, cumhuriyetçi ve modernleşmeden yana görüşlerini benimseyen İttihatçılar CHP’ye katıldılar. Diğerleri siyasi hayattan tasfiye edildi. İttihatçılarla ülkücülerin benzer yanları, son derece vatansever ve fedakâr insanlar olmalarıdır.

Her iki grubunda büyük kısmı kahramandı. İttihatçılar Osmanlı coğrafyasının her tarafına koştular, hiç çekinmeden ölüme yürüdüler. Mağlubiyetten sonra Milli Mücadeleyi başlatan Gazinin yanında yer aldılar. Ülkücülerde benzer yaklaşımı 1970-1980 döneminde gösterdi.  Aralarındaki en bariz benzerlik budur.  Ülkücü hareketi oluşturan Türkeş, maceracı bulduğu İttihatçılara ağır eleştiriler yöneltir; ‘’ Yakın tarihimizde İttihat ve Terakki Fırkası var. Enver, Talat ve Cemal Paşalar var. Birçokları bunları çok beğenirler. Çok dürüst adamlardı, doğru adamlardı derler. Bak Enver Paşa gitti, Türkistan’da şehit oldu. Ama koca Osmanlı Devleti’ni yıktıktan sonra neye yarar?

İttihat ve Terakki 1908 yılında iktidara geldi. Onlar iktidar oldukları zaman Arnavutluk Osmanlı Devleti’ne bağlıdır. Osmanlı Devleti’nin sınırları Adriyatik denizindedir. Rumeli bizim elimizdedir. Selanik, Manastır, Niş, Kosova, hepsi bizim idaremizdedir. Libya ve Çad bizdedir. Yani sınırımızın bir ucu Afrika’nın ortasında, Ekvator çizgisindedir. Arabistan, Yemen bizdedir. Yani Osmanlı Devleti’nin bir ucu Hint okyanusundadır 1908’de. On sene sonra 1918’de, hepsi gitmiştir. Anadolu’da işgale uğramıştır. Anadolu’da tehlikededir. İşte İttihat Terakki. İşte Enver Paşa. İşte Talat Paşa. İşte Cemal Paşa. Efendim, çok vatanseverdiler, çok dürüsttüler, hırsız değildiler. Bilmem ne değildiler. Evet ama komitacıydılar.

Komitacılıkla devlet adamlığı farklı şeylerdir. Bize akıllı, ileriyi gören devlet adamları lazım. Milletini tanıyan, tarihini bilen, kudretli devlet adamları lazım.’’ İttihatçılar iktidara geldiklerinde, devlet idaresiyle ilgili en ufak bir hazırlıkları yoktu. Meşrutiyet ilan edilince, memlekete hürriyet gelince, bütün sorunların çözüleceğini sanıyorlardı. Oysa Türkeş CKMP genel başkanı seçildiğinde, son derece hazırlıklıydı. Ne kadar hazırlıklı olduğunu başbakanlık müsteşarlığı yaptığı altı ayda göstermişti.    

Millet Partisi, 20 Temmuz 1948 tarihinde Fevzi Çakmak liderliğinde, DP’den ayrılan vekiller tarafından kuruldu. MP kadroları, DP’yi güdümlü muhalefet yapmakla itham ediyordu. DP’nin meclisten çekilerek, sineyi millete dönmesi gerektiğini, halkla birlikte sokakta muhalefet yapılmadan sonuç alınamayacağını savunuyorlardı. Celal Bayar buna asla izin vermeyeceğini ifade edince, DP’den ayrıldılar. DP’den ayrılan milletvekillerinin sayısı, kalanlardan fazlaydı. MP liberal ekonomiden yanaydı.

Cumhurbaşkanının tek dönem görev yapması gerektiğini savunuyordu. İki kanatlı meclisten yanaydı. Parti altı okun anayasadan çıkarılmasını talep ediyor, CHP’nin din ve laiklik anlayışını sert şekilde eleştiriyordu. Fevzi Çakmağın vefatı üzerine etkisini kaybeden MP, 1950 seçimlerinde %3,11 oy alarak sadece 1 milletvekili çıkarabildi. 1952 Kongresinde Anıtkabir’in ziyareti konusunda parti içi tartışmalar yaşandı.  Önemli isimler partiyi terk etti. Parti 1954 senesinde, dini esaslara dayandığı gerekçesiyle, mahkeme tarafından kapatıldı.

MP, Terakkiperver Fırkanın görüşlerine benzer fikirler seslendiriyordu. Parti, özellikle Çakmak Paşanın vefatından sonra, Atatürk aleyhtarı çizgiye kaydı. Bazı siyasi analistlerin savunduğu gibi, Millet Partisinin, MHP’nin öncülü olduğu kabul edilemez. Bu değerlendirme doğru değildir. MHP hiçbir zaman Atatürkçü ya da Kemalist çizgide olmamış ama daima Atatürk’e saygılı olmuştur. Atatürk’ü Türkiye’yi kuran milliyetçi önder olarak kabul etmiştir. Ayrıca MHP, MP gibi liberal değildir, karma ekonomiden yanadır. İki partinin benzer yönleri, İsmet İnönü karşıtlığıyla, inançlara saygılı laiklik talep etmeleridir.

MHP’nin şeklen CKMP’ nin devamı olduğu doğrudur. Ama sadece şeklen. Millet Partisinin kapatılmasından sonra Osman Bölükbaşı, Enis Akaygen, Ahmet Tahtakılıç ve Hasan Koçdemir gibi Millet Partililer, Cumhuriyetçi Millet Partisini kurdular. Özünde Millet Partisiyle aynı fikirleri seslendiren CMP, kısa sürede ‘’Osman Bölükbaşı partisine’’ dönüştü. Kırşehir dışında başarılı olamadı. CMP, 1958 yılı Ekim ayında, 1957 seçimlerinde %0,5 oy alarak varlık gösteremeyen Türkiye Köylü Partisiyle birleşerek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi adını aldı. CKMP, 1961 seçimlerinden %14 oy alarak, üçüncü olarak çıktı. CHP’ye karşı olan demokratların yöneldiği adreslerden biri oldu. 1962 yılında CHP’yle koalisyon kurdu.

1961 seçimlerinden sonra kurulan CHP-AP koalisyonu, CHP, AP’nin Demokrat Partililere af taleplerine destek vermeyince dağıldı. CHP ile koalisyon kurulmasına karşı olan fakat azınlıkta kalan Bölükbaşı ve arkadaşları, partiden ayrılarak Millet Partisini kurdular. Bölükbaşı, DP’lilere af vermeyen bir koalisyonun CKMP’ yi tüketeceğini düşünüyordu. Bölükbaşının ayrılmasından sonra, koalisyona katılmasının da etkisiyle, CKMP erime sürecine girdi. Parti, 1963 yerel seçimlerinde sadece %3 oy alabildi.

1965 yılında, kendisiyle beraber hareket eden bazı eski MBK üyeleriyle birlikte partiye katılan Türkeş, aynı yıl genel başkan seçildi.  1965 yılında yapılan kongrede, klasik MP-CKMP çizgisinde siyaset yapanlara liderlik eden Ahmet Tahtakılıç’ la, Türkeş yarıştı. Seçimleri Türkeş kazanınca, klasik CKMP’ liler partiden ayrıldı. Türkeş’e sempati besleyen Türkçüler ve gençler partiye katılmaya başladı. Türkeş’in genel başkan olmasıyla birlikte, CKMP’ nin MHP’ye dönüşüm süreci başladı. İlk kez 1965 Kongresinde okunan Dokuz Işık, 1967 Kongresinde parti programına girdi. Parti, 1965 (%2,2 oy ve 9 milletvekili) ve 1969 (%3 oy ve 1 milletvekili) seçimlerinde, 1963 seçimleriyle benzer oranlarda oy aldı. Yani Türkeş ve arkadaşları partideki erimeyi durdurdular ama oy artışı sağlayamadılar. Partinin ismi, 1969 Adana Kongresinde MHP olarak değiştirildi. Türkeş, MHP’yi kısa sürede Türk milliyetçiliği fikriyatının merkezi ve siyasetteki temsilcisi haline getirdi.

MHP, İslam’ı merkeze yerleştiren milliyetçilik anlayışını benimsedi. ‘’Türklük bedenimiz İslam ruhumuzdur, ruhsuz beden ceset olur.’’, ‘’Kanımız aksa da zafer İslam’ın’’, ‘’Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman’’, bu anlayışı gösteren sloganlardır. Parti, 1969 Kurultayında, Osmanlının kullandığı üç hilali partinin, üç hilal içinde bozkurdu Ülkü Ocaklarının amblemi olarak belirledi. 1973 seçilerinde yaklaşık %3,4 oy alan MHP, 1977 yılında oy patlaması yaparak %6,4 oranını yakaladı. 1979 ara seçimlerinde oylarını biraz daha arttırarak %6,6 nispetine çıkardı. 12 Eylül’de meşru yönetimi deviren darbeciler en büyük zulmü, ülkelerini savunmaktan gayri suçu olmayan ülkücülere yaptı.