Kamu çalışanlarının sabrı tükenme noktasında; insanca yaşam, hak, emek ve adalet talepleri artık sadece sloganlarda kalmıyor, derinleşen ekonomik kriz ve göz ardı edilen beklentilerle somut öfkeye dönüşüyor. Yıllardır süregelen sorunlar yumağı, verilen sözlerin tutulmamasıyla daha da içinden çıkılmaz hale gelmiş görünüyor.
Meydanlarda yankılanan sesler, sadece ekonomik talepleri değil, aynı zamanda temsil edilmeme ve yok sayılma hissiyatını da ifade ediyor. Artık masallar değil, gerçek çözümler bekleniyor; ancak ufukta beliren tablo pek iç açıcı görünmüyor.
Seyyanen Zam: Memurun Vazgeçilmez Talebi mi?
Seyyanen zam talebi, memurlar için adeta olmazsa olmaz konumuna yükselmiş durumda. Özellikle düşük maaşlı çalışanlar ile yıllarını eğitime vermiş profesyoneller arasındaki makasın kapanması, hatta tersine dönmesi, büyük tepki çekiyor. Örneğin, 20 yıllık eğitim almış sağlık çalışanı ile temizlik görevlisinin benzer ücretleri alması, eğitim ve sorumluluğun değersizleştirildiği algısını güçlendiriyor.
Ocak ayında yapılan cüzi artışların enflasyon karşısında erimesi, çalışanları mali açıdan zor duruma sokuyor; 6 bin lira gibi rakamlarla ifade edilen reel kayıplar, durumun vahametini gözler önüne seriyor. Ücret adaletinin sağlanması yönündeki beklentiler, somut adımlar atılmadıkça artarak devam edecek gibi duruyor.
Unutulan Emekliler: Kayıp Yıllar, Eriyen Maaşlar
Emekli memurların yaşadığı mağduriyet, ayrı dramatik boyut kazanmış vaziyette. Tam 23 aydır yasal haklarını alamadıkları yönündeki iddialar, emeklilik sonrası yaşam standartlarının nasıl düştüğünü acı şekilde gösteriyor. Özellikle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 40. ek maddesi gerekçe gösterilerek seyyanen ödemenin emekli maaşlarına yansıtılmaması, büyük haksızlık olarak değerlendiriliyor.
Alım gücündeki erime çarpıcı örneklerden biride; emekli olduğu 2016 yılında maaşıyla on çeyrek altın alabilen memurun, şimdi ancak beş çeyrek altın alabilmesi, yaşanan kaybın boyutunu netleştiriyor. Emekliler, görmezden gelinmek yerine haklarının teslim edilmesini talep ediyor.
Eğitim Değersiz mi? Üniversiteli İşçinin Statü İsyanı
Kamu kurumlarında 4857 sayılı İş Kanunu'na tabi sürekli işçi statüsünde çalışan üniversite mezunlarının durumu, sistemdeki çarpıklıklardan yalnızca başka örneği. Yıllarca eğitim almalarına rağmen, mezuniyetlerine uygun olmayan kadrolarda, daha düşük haklarla çalıştırılıyorlar.
İlkokul mezunu işçilerin dahi üniversite mezunu memurlardan daha iyi haklara sahip olduğu yönündeki karşılaştırmalar, adalet duygusunu zedeliyorken çalışanlar, yasal düzenleme ile statü değişikliği yapılarak eğitimlerine ve liyakatlerine uygun memur kadrolarına geçirilme taleplerini ısrarla dile getiriyorlar; aksi halde eğitimin anlamını sorgulamak kaçınılmazlaşıyor.
Sendikalar Nerede? Temsil Edilmeyen Memurun Öfkesi
Hak arama mücadelesinin öncüsü olması beklenen sendikalara yönelik eleştiriler oldukça sert. Özellikle yetkili konfederasyonun, üyelerinin haklarını savunmada yetersiz kaldığı, somut adımlar atmak yerine boş laflarla durumu idare ettiği görülüyor. Emekli memurların hakları, akademisyenlerin talepleri, yardımcı hizmetler sınıfının beklentileri gibi konularda sendikaların pasif kalmaktadır.
Üyeler, emeklilik sonrası unutulduklarını, sorunlarının görmezden gelindiğini düşünüyor. Sendika ağalarının meydanlarda "hak, emek, adalet" sloganları atarken, temel hakları korumada neden etkisiz kaldıkları sorusu, yanıt bekleyen en kritik sorulardan haline geliyor.
Vaatler Havada: 3600, YHS, Af Bekleyişi Sürüyor
Siyasi iradenin ve sendikaların geçmişte verdiği sözler de unutulmuş değil. 3600 ek gösterge vaadi, yıllardır çözüme kavuşmayı bekliyor. Yardımcı Hizmetler Sınıfı (YHS) çalışanlarının durumu, "kırmızı çizgi" olarak nitelendirilmesine rağmen hala belirsizliğini koruyor. Siyasilerin verdiği sözlerin üzerinden uzun zaman geçmesine karşın somut adım atılmaması, mağduriyeti derinleştiriyor.
Benzer şekilde, en son 2005'te çıkarılan memur disiplin affı konusunda 7. dönem toplu sözleşmede mutabakata varılmasına rağmen, henüz çalışma yapılmaması da tepki çeken başka konu. bekleyişler, kamu çalışanlarının kurumlara ve temsilcilerine olan güvenini sarsıyor.
Akademi ve Eğitim: Çözüm Bekleyen Kronik Sorunlar
Akademik personelin maaş ve özlük haklarına ilişkin talepleri de çözüm bekleyen önemli başlıklar arasında yer alıyor. Sendikalardan beklenti, sadece genel talepleri dile getirmek değil, akademisyenlerin özel sorunlarına yönelik somut ve işe yarar çözümler üretmeleri yönünde. Eğitim sisteminin genelindeki sorunlar da zaman zaman farklı şekillerde kendini gösteriyor. Öğretmen atamalarındaki belirsizlikler, örneğin 2024 KPSS sonuçlarına göre ek atama yapılmaması halinde yaşanacak mağduriyetler konusundaki endişeler dile getiriliyor.
Bu tür talepler, eğitimin kalitesi ve geleceği açısından kritik öneme sahipken, çözüm bekleyen sorunlar listesinde yerini koruyor. Kamuoyu, verilen sözlerin tutulmasını, adaletin tesis edilmesini ve insanca yaşam koşullarının sağlanmasını bekliyor; aksi takdirde biriken öfkenin sonuçları herkes için ağır olabilir.