Biz mahkeme edilsek 2 yıl 7 ay 15 gün ceza alsak;

Önce kendimiz üzülürüz değil mi?

Özgürlüğümüzü kaybedeceğiz,

Sevdiklerimizden uzun bir süre ayrılacağız,

Belki de işimiz gücümüz sıkıntıya girecek,

En kötüsü sabıkalı olacağız.

Yakınlarımız sevenlerimiz biz ceza alsak üzülür.

Hem bizim adımıza hem de kendi adlarına üzülürler.

Ekrem İmamoğlu ve destekçilerinde mahkemenin verdiği karardan sonra ne kendisinde ne de yanındakilerde değil bir üzüntü emaresi büyük bir sevinç yumağı görüldü.

Adeta zafer kazanmış bir komutan ve ordusunu andırıyorlardı.

ABD’nin İmamoğlu’na verilen cezayı kınayıcı açıklaması ise bir tebrik mektubunu andırıyordu.

Acaba 2 gün önce ABD büyükelçisi ile verdiği pozdan önce bu mahkeme konusu büyükelçi ile konuşulmuş mudur?

Ertesi gün Halk TV de sabah programında sanki mahkeme kararını biliyormuş gibi konuşmasından, kulağına bir şeylerin fısıldandığını anlamamızı mı gerektiriyor acaba?

Bu tiyatroyu 1998 yılında, yani bundan 24 yıl evvel de izlemiştik.

Tayyip Erdoğan İBB başkanı idi, Bingöl’de bir mitingde İlkokul kitaplarımızda da bulunan Ziya Gökalp’in bir şiirini okudu diye mahkûm oldu.

Aynen bugün gibi büyük taşkalalarla, insan kalabalıklarıyla, yüksek manipülasyonlarla ve algı yöntemleriyle bir mağduriyet üretildi.

Din soslu mağduriyetten de bir iktidar üretildi.

Basit olarak 2002 de Türkiye dünyanın 18 inci ekonomisi iken 2022 de 20nci sıraya geriledi.

Türkiye’nin borcu 130 milyar dolarken, 480 milyar dolara çıktı.

Türk milleti pozisyonunu emperyalizme borçlu yöneticiler eli ile hep kaybediyor.

Çünkü emperyalizmin yönetime getirdiği işbirlikçi aparatlar önce kendilerini makama getirenlere borçlarını ödüyorlar.

Nereden ödüyorlar, tabii ki fakir milletin delik cebinden çalıp dünyanın en zengin hırsızlarına Türk milletinin kaynaklarını aktarıyorlar.

Türk milletine yeni bir Tayyip Erdoğan’ın gereği yok.

Pozisyonunu Anadolu yaylalarından alan, Türklüğe hizmet edecek bir millet evladına ihtiyacı var…