AKP pazar günü Belediye başkan adaylarını tespit etmek maksadıyla temayül yoklaması yaptı. İl-İlçe teşkilatlarında şimdi ve daha önce görev yapan üyelerini oy vermeye çağırdı. Yüzlerce, binlerce delege salonları doldurarak destekledikleri adaylara oy verdiler.

Kurulduğu günden beri AKP, tabanın eğilimlerini bu yoklamalarla belirliyor. Böylece onların hem kendilerini bir konu mankeni gibi görmemelerini sağlıyor,hem de seçim sürecine mümkün olduğu kadar çok insanı dahil ediyor.

İnsanlar dahil olmadıkları kararları savunmazlar. Bir kararın oluşum safhasında bulunmak onu savunmak ve arkasında durmak için gerekli motivasyonu sağlar.

AKP'nin sadece temayül yoklamaları ile aday belirlediğini iddia etmiyorum,ama bu yoklamaların dikkate alınmadığını söylemek de mümkün değil. Adaylar üç aşamalı bir süreçle belirleniyor; Birincisi temayül yoklamaları, ikincisi genel merkezde yapılan mülakatlar, üçüncüsü kamuoyu araştırmaları,yani anketler. Belki, bir dördüncüsü olarak da önemli illerde -güvenilir kaynaklardan- alınan bilgiler ilave edilebilir. Eskiden Milli görüş geleneğinden gelenlere veya parti içinde önemli mevkide bulunanlara sorulurdu, şimdi ise valilere, emniyete hatta istihbarata sorulduğu söylenebilir.

Bunları niçin anlattım,şunun için; AKP'nin kurulduğu günden beri bir aday seçme stratejisi, sistemi var. Adayları hem bir çok elemeden geçiriyor, hem de teşkilatlarında rahatsızlık olmasın diye onları bu sürece aktif bir şekilde dahil ediyor. Siyasette de, başka alanlarda da hiç bir başarı tesadüfi değildir. Belli bir hedefi ve o hedefe varmak için doğru bir stratejisi olanlar er geç kazanırlar. Nitekim, AKP her seçimi onca yanlışa, onca yolsuzluk iddialarına, tırmanan teröre, ekonomideki krize rağmen bu yüzden kazanıyor.

Diğer partilerin böyle bir stratejileri yok. Adayları ya liderlerin şahsi tercihleri, yahut ona yakın olanların telkinleri belirliyor. Bu yıllardır böyle bundan sonra da farklı olacağını gösteren bir işaret yok. Bu da, nasıl olsa liderin yakını aday yapılır düşüncesiyle, o partilere aday başvurularını azaltıyor.

İktidar olanların elinde her zaman tabandan veya adaylardan gelenlerin rahatsızlıklarını bastırmak için kullanabileceği yeterince malzeme vardır. Milletvekili veya başkan olamayanlar, müdür, genel müdür, yönetim kurulu üyesi, ihale almak gibi başka imkanlara kavuşmak, yahut ellerinde olanları kaybetmemek için susmayı tercih ederler. Susmasa bile bu imkanların biriyle susturulurlar. Ama muhalefetin elinde kopuşları/eleştirileri önlemek için böyle bir imkan yoktur. Onun için muhalefet partileri parti içi çekişmelere, kavgalara daha açık ve daha savunmasızdırlar. Hele tabanı büyük bedeller ödemiş partiler için -parti içi- muhalefet daha sert ve yıkıcı olur. Her şeyini verip hiç bir şey alamamak iktidarla mücadeleyi bile ikinci plana düşürecek bir iç muhalefet oluşturur.

AKP 16 yıldır iktidarda, muhalefet de yenisi -eskisi ile yıllardır muhalefette. Niye, çünkü sistem yok, tabanın eğilimlerine kulak vermek yok, eski usulleri bir tarafa bırakıp dönemin şartlarına göre politika oluşturmak yok, değişen/değiştirilen sosyolojiyi görmek yok, toplumun bütününe yönelik politikalar yok,taban/tavan bütünleşmesi yok, bilgiye,uzmanlığa saygı yok, vefa yok. Bu şartlarda başarı gelir mi?

Muhalefet bu sistemsizlikten,bu stratejisizlikten vaz geçmedikçe Türk siyasetinde roller kolay kolay değişmez.