AKP hükümetlerinde Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı görevlerinde bulunan Hüseyin Çelik, Medyascope TV’de Sağduyu programına katıldı. İlk bölümü 10 Şubat 2021 tarihinde yayınlanan, “Sağduyu özel: Türk sağı ve II. Abdülhamid tartışmaları – Konuk: Hüseyin Çelik” anonsuyla duyurusu yapılan programda yazar Tarık Çelenk’in sorularını yanıtlayan Çelik, önemli değerlendirmelerde bulundu.

Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi de olan Çelik, Tük sağı ve II. Abdülhamid tartışmalarını, muhafazakâr mahallenin Abdülhamid’i ile tarihteki Abdülhamid arasındaki farkları, politik muhafazakârlığın/sağın Abdülhamid dönemine ilişkin kökenlerine ilişkin dikkat çekici yorumlar yaptı.

BAŞKASINA DUYULAN ÖFKEDEN DOĞAN ABDÜLHAMİD SEVGİSİ

Türk sağının tarihe bakışının reaksiyoner olduğunu anlatan Çelik, “Kime reaksiyondur? Cumhuriyeti kuranlar, özellikle İslami dönemi Türk tarihini dışlamışlardır, yok saymışlardır. Bütün Osmanlı tarihine, bütün Osmanlı padişahlarına karşı bir tutum sergilediği için Kemalist yönetim, muhafazakâr sağ buna reaksiyon olarak bütün bir tarihi, bütün bir Osmanlı’yı, hatasıyla günahıyla sevabıyla sahiplenmek gibi bir tavır geliştirmiş” diyerek Türk sağındaki Abdülhamid sevgisinin kökenindeki ‘karşıtlığa’ dikkat çekti.

ABDÜLHAMİD’İN İSLAMCILIK POLİTİKASI PRAGMATİST MİYDİ?

Sultan Abdülhamid’in İslamcılık politikasının pragmatist bir politika olduğunu kaydeden Çelik, bu politika onun ‘dindarlığından kaynaklanan, böyle yüce İslami değerlere sahip olmasından veya halife misyonundan kaynaklanan bir şeyden’ kaynaklanmıyor: “O gün diyelim İngilizlere karşı bir koz kullanması gerekiyor. Dünyadaki Müslümanları İngilizlere karşı nasıl bir koz olarak kullanırım gibi bir çaba var. Yoksa Sultan Abdülhamid’in İslamcılık politikası saf dini duygulardan kaynaklanan bir şey değil. Daha çok siyasi bir projedir.” ifadelerini kullandı.

“DİNCİ KENDİ DÜNYASI İÇİN DİNİ TEPE TEPE KULLANIR”

Hüseyin Çelik, Abdülhamid’in dindarlığına ilişkin ise şu değerlendirmede bulundu: “Bugünkü dindarlıkla dincilik gibi değerlendirebilirsiniz. Dindar insan samimi dini duygularını yaşamak üzere bir şey benimser, bir tercihte bulunur. Ama dinci dediğimiz, dinciliği Türkiye’deki solun veya Kemalist güruhun dindarları aşağılamak için anladığı anlamda kullanmıyorum. Dindar adam dini için kendi feda eder. Ama dinci kendi dünyası için dini tepe tepe kullanır. Sultan Abdülhamid’i sevenler bu sözlerimden hoşlanmayacaktır ama onun İslamcılık politikası veya İttihad-ı İslam politikası böyle bir politikadır. Saf, samimi duygulardan kaynaklanan bir şey değil.”

ABDÜLHAMİD’LE İLGİLİ EFSANELER

Sultan Abdülhamid’le ilgili bazı efsanelerin olduğunu kaydeden Çelik, “İşte Sultan Abdülhamid bir karış toprak kaybetmedi, işte devleti borç harca sokmadı, Filistin’de siyonizme geçit vermedi, şunu yaptı, bunu yaptı şeklinde. Ahmet’in Mehmet’in yazdığından bağımsız olarak bizatihi gördüğüm arşiv belgelerinden yola çıkarak söylüyorum, bunların hepsi efsanedir” dedi.

“TEK ADAM ÖZLEMİ İÇERİSİNDE OLANLAR KENDİLERİNİ İKTİDAR YAPANLARI ELLERİNİN TERSİYLE KENARA İTERLER”

Tarık Çelenk’in Abdülhamid’in çalışma ekibinin “vasıfsız” olmasıyla ilgili cümlesini tamamlatmadan “tabii ki de” diyor Çelik ve ekliyor: “Genellikle tek adam özlemi içerisinde olan kimseler ki bu Abdülhamid’de cinnet derecesindedir, hiç kimseye güvenmiyor, Bab-ı Ali dediğimiz bir devlet bürokrasisi var. Hakikatten kerli ferli devlet adamları da var. Sultan Abdülhamid bunları elinin tersiyle kenara itiyor, yönetim ağırlık merkezi olarak Yıldız’a taşıyor. Yani Saray’a taşıyor. Dediğim gibi tek adam özlemi içerisinde olanlar, kendilerini iktidar yapanları en kısa zamanda ellerinin tersiyle kenara iterler, onlardan kurtulurlar veya bir şekilde onları ‘hal’lederler.” Sultan Abdülhamid’in darbecilerle anlaşarak padişah olduğunu da anlatan Çelik, “Sultan Abdülhamid darbecilerle yaptığı pazarlık sonucu padişah oluyor. Padişah olduktan sonra da Mithat Paşa’dan kurtulmak oluyor” dedi..

“KAHRAMANLARLA HAİNLER YER DEĞİŞTİRİR”

Moderatör Tarık Çelenk’in başka bir sorusuna ise Çelik,, “Bizim İslam tarihinde maalesef kahramanlarla hainler yer değiştirir. Devir gelmiş hain kahraman olmuş, kahraman hain olmuş.” Mesela, “Saltanat ortak kabul etmez, saltanat itiraz kabul etmez. Ve kesinlikle çatlak ses istemez.” karşılığını verdi.

“UYGULADIĞI BASKICI YÖNETİMDEN DOLAYI MÜNAFIK BİR TOPLUM OLUŞTURMUŞTUR”

Dönemin ünlü din adamlarının, düşünürlerinin ve yazarlarının Abdülhamid karşıtı olmasına da değinen Çelik, şöyle konuşuyor: “Abdülhamid’le ilgili söylememiz gereken en önemli mesele şudur bence: Sultan Abdülhamid, uyguladığı baskıcı yönetimden dolayı münafık bir toplum oluşturmuştur. Dönemin İslamcı aydınlarının neredeyse hepsinin Abdülhamid’e karşı olmasının gerekçesi de budur. Kimdir bu karşı olanlar? Filibeli Ahmet Hilmi Efendi, Babanzade Ahmet Naim Efendi, İzmirli İsmail Hakkı, mesela Ferit Kam, Eşref Edip, mesela Mehmet Akif Ersoy, mesela Elmalılı Hamdi Yazır, mesela Bediüzzaman Said Nursi. Bunların hepsi Sultan Abdülhamid’e karşıdır. Sebep de şudur: O kadar baskıcı bir yönetim oluşturdun ki insanları muhbir ve jurnalci yaptın. Saray’a bakıyorsun, hiç akla hayale gelmeyen adamlar başkasının felaketine yol açacak şekilde jurnaller veriyor ve padişahın gözüne girmeye çalışıyor.”

“DİKTA YÖNETİM KURANLARIN HEPSİ DEVLETİN BEKASI GİBİ BİR ŞEYİ ESAS ALIR”

Programda sözü yine “dikta yönetimine” getiriyor Hüseyin Çelik: “Siz insanlara kendi ülkelerinde kendilerini ifade etme hakkı vermezseniz, iki şey olur. Ya yer altına inerler, ya da yurtdışına çıkarlar. Genellikle dikta yönetim kuranların hepsi devletin bekası gibi bir şeyi esas alır. İster devletin bekası için ister saltanatın bekası için, ister şahsının ve ailesinin bekası için, hiç kimse istibdadı meşru ve mazur gösteremez. Siz insanları hapishaneye tıkarak ‘ben onları zaptu rapt altına alıyorum’ dediğiniz zaman önemli olan insanlar hür oldukları zaman onları idare edebilmektir esas olan.”

“İLK DEFA İNGİLİZLERE SIĞINAN OSMANLI PADİŞAHI SULTAN ABDÜLHAMİD’TİR”

TRT’nin iktidar kanadında pek popüler olan dizisi Abdülhamid’i de hatırlatan Hüseyin Çelik, tarihi bir ifşada bulunuyor: “Sultan Abdülhamid İngiliz Büyükelçisi’ne dizide tokat atıyor değil mi? İlk defa Sultan Vahdettin’den önce İngilizlere sığınan Osmanlı padişahı Sultan Abdülhamid’dir. 1878’deki Çırağan Baskını’ndan sonra İngiliz Büyükelçisi’ni huzuruna çağırıyor ve diyor ki ‘Bu sadece Ali Suavi ve birkaç yüz muhacirin yapacağı bir şey değil, bunların arkasında ordu var. Bana ve aileme karşı daha ileri bir hareket yapılırsa İngiltere beni korur mu’ diyor.

Çelik’in Necip Fazıl’a ilişkin sözleri de “mahallesinde” yankılanacak gibi: “Rahmetli Necip Fazıl ne kadar büyük bir şairse, o kadar kötü bir ideologdur. Necip Fazıl’ın oluşturduğu bir tarih anlayışı var.”

ABDÜLHAMİD VE “RÜŞVET” KELİMESİ AYNI CÜMLEDE GEÇİNCE: EN ZENGİN PADİŞAH…

İçinde “rüşvet” kelimesinin de geçtiği bir konu açılınca Çelik, “Sultan Abdülhamid Osmanlı tarihinin en zengin padişahıdır. Ülkenin neresinde önemli bir toprak varsa, bir çiftlik, bir bir şey varsa Sultan Abdülhamid kendi üzerine geçirmiş” diyor. Sunucu, “siyasi tabi” deyince, “Hayır hayır siyasi falan değil, kendi mülkü” diyor Çelik. Sunucu bir kez daha tereddüt edip “Ama vefatından sonra hiç miras kalmamış” diye son kozunu oynarken Çelik sözü bağlıyor: “Vefat ettiği zaman İttihatçılar bütün o malları alıp hazineye devrettiği için…”

Editör: TE Bilişim