"Bu ülkemizde yıllarca yanlışlıklarla karşılaştık. Darbelerle karşılaştık vesayetlerle sopalarla işkencelerle karşılaştık. Ama darbe dönemlerinde dahi, darbe dönemlerinin sonrasında dahi yargının bu derece emir eri olduğu, o cübbelere düğmelerin dikildiği bir döneme hiç rastlamadım. Demek ki neymiş, kazanmak zorundayız" diyen Akşener, İmamoğlu'na bakarak, "Söz olsun gümbürtüye gitmeyeceksin. Altılı masanın tamamı arkanda. Seni verirsek muhittin Böcek’i de vermiş oluruz, seni verirsek Ankara’yı da vermiş oluruz. Seni verirsek bunlara Türkiye’nin geleceğini vermiş oluruz. Atatürk’ümüzün dediği gibi geldikleri gibi gidecekler" diye konuştu.

Akşener, şunları söyledi:

"Bugün buradan bir açılış için beraberiz ama sıradan değil. Birilerini gıcık edeyim mi biraz? İşte bu açılışlara gıcık olunduğu için arkadaşımıza, belediye başkanımıza yasak geliyor. Biz irademizle bu işi değiştireceğiz. Sandıkta değiştireceğiz, helal oylarımızla değiştireceğiz. Onun için korkuyorlar, korkutmaya da devam edeceğiz.

‘İstanbul gibi bir şehri nasıl alırlar’ dendi, ‘çok enteresan hiçbir şey olmamışsa bir şey olmuştur’ dendi. Ve bir şey olmuş oldu. Ama bu arada hem başkanımıza hem Canan Hanım'a hem Buğra başkana çok teşekkür ediyorum. O sandıklara o insanları koymasaydınız, ıslak imzaları almasaydınız hakikaten bir şey olmuş olacaktı. Ama neymiş bu abidik gubidiklere hazır olmalıymışız ama tedbirini almalıymışız. Tedbir alınca ne oluyormuş abiler gıcık oluyormuş, yere yapışıyormuş. Birincisi bu. İkincisi; 13 bin 500 oy farkını halledemediler, seçimi iptal ettiler. Sonra ne oldu? Güzelim İstanbul kadınıyla erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla 23 Haziran’da 828 bin oy farkıyla yeniden seçti başkanı. Yahu ahmaklığa bakın ahmaklığa! 13 bin 500 oy farkıyla seçilmiş bir belediye başkanıyla, 805 bin farkla seçilmiş bir belediye başkanının gücü arasındaki farkı fark etmeyen ahmaklara bakın. Ondan sonra da ahmaklıklara ‘ahmaklık’ deyince kızıyorlar. Hadi ben de dedim. Dokunulmazlığım falan yok. Bekleriz, buyur birader.

"Atatürk’ümüzün dediği gibi geldikleri gibi gidecekler"

Bu ülkemizde yıllarca yanlışlıklarla karşılaştık. Darbelerle karşılaştık vesayetlerle sopalarla işkencelerle karşılaştık. Ama darbe dönemlerinde dahi, darbe dönemlerinin sonrasında dahi yargının bu derece emir eri olduğu, o cübbelere düğmelerin dikildiği bir döneme hiç rastlamadım. Demek ki neymiş, kazanmak zorundayız.  Demek ki neymiş, yargının bağımsız, korkusuz, objektif, tarafsız olabilmesi için kazanmak zorundaymışız. Elbette kazanacağız. Birincisi Ekrem İmamoğlu üzerinden hepimizin iradesi test ediliyor. Buradaki duruşumuza, tavrımıza göre sonrasına bir yolculuk başlayacak. Biz eğer İmamoğlu’nu verirsek, eğer biz bu haksız, hukuksuz kararla mücadele etmezsek, eğer bu hizmetlere duyulan öfkenin neticesinde bu belediye başkanlarımızın çalışmalarının önüne geçmek için her türlü haksızlığı, hukuksuzluğu yapanların karşısında dimdik duramazsak yuh olsun bize, yuh olsun hepimize. Biz hukuksuzlukları birebir yaşamış, işkenceleri görmüş bir nesiliz. Dolayısıyla öncelikle Ekrem İmamoğlu’nun arkasında görüşümüz ne olursa olsun duracağız. Gelelim, niçin İmamoğlu üzerinden diğer belediye başkanlarımıza bir yolculuk başlatacaklar eminim, niçin bu oldu? Bunun niye olduğunu 150 günde 190 projenin hayata geçmesinde görün.

Söz olsun gümbürtüye gitmeyeceksin. Altılı masanın tamamı arkanda. Seni verirsek muhittin Böcek’i de vermiş oluruz, seni verirsek Ankara’yı da vermiş oluruz. Seni verirsek bunlara Türkiye’nin geleceğini vermiş oluruz. Atatürk’ümüzün dediği gibi geldikleri gibi gidecekler."

Editör: Merve Kankan