Dalkavukluk her devrin en geçerli mesleğidir derler. Günümüzde ve özellikle siyasi arenada da dalkavukluk en büyük sanat haline geldi. Güç ve rant merkezi haline gelen partiler ve liderlerin etrafındaki dalkavuklar o kadar çoğaldı ki, bir dalkavukluk yarışması yapılsa eminim dünya birincisi bu tipler arasından çıkar.

Dalkavukluktan her zaman şikâyetçi oldum. Dalkavuklarla hep mücadele ettim. Bugün de ediyorum. Kendi partisinin, şeyhinin, liderinin yanlışı doğru diye savunan o kadar dalkavuk var ki, hepsine cevap yetiştiremez oldum. Bunun için yıllar önce dalkavuklukla ilgili kaleme aldığım iki makaleyi yeniden sizlerle paylaşma ihtiyaç duydum.

Dalkavukluk / Dalkavuklar 1

“Asrın bir umdesi var, hak kapanındır.

Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.

Geçmez ele bir paye, kavuk sallamayınca,

Kürsi-i liyakat pezevenk ve puşt olanındır!”

Neyzen Tevfik

Nedendir bilmiyorum; ne zaman bir mecliste politikacılardan söz açılsa aklıma hemen dalkavuklar ve bazı dalkavuk fıkraları geliyor.

Bunun sebebi, politik arenada dalkavukluğun el üstünde tutuluyor olmasının payı var mı bilmiyorum. Bununla ilgili araştırma yapanlar zahmet edipte bu konuya bir el atarsa benim gibi meraklıların merakını gidermiş olurlar.

Toplumumuzda dalkavukluk birini aşağılayıcı bir kavram olarak kullanılır. Ancak günümüzde politik arenada bu hiçte öyle değil. Liderlerin yanlarına baktığımızda en yakınlarının en iyi dalkavuklar arasından çıktığını görüyoruz. Uzaktan dalkavukluk yapıp liderlerinin yanına gitmek isteyen dalkavuklar da yok değil elbette. "Liderime dokunmak ibadettir” diyen bir dalkavuğun herhâlde niyeti ibadet yapmak değil, liderin yanında yer almaktır diye düşünüyorum.

Dalkavuklar genelde çıkar sağlamak gayesiyle başkalarına saygı ve hayranlık gösterisini aşırıya kaçırmak, yağın en alasını yakmak, dalkavukluk yaptığı kişide olmayan özellikleri varmış gibi ona yamamak dalkavukluğun en açık göstergelerindendir.

Dalkavukluk eskiden meslek olarak kabul ediliyordu. Osmanlıda da bu böyleydi. Dalkavukların saraydaki görevi hükümdarın hoşuna giden soytarılıklar yaparak onu eğlendirmekti.

Şimdi böyle bir meslek yok ama bu mesleği icra edenler çok fazla. Hem dalkavukluk değişim geçirmiş. Şimdiki dalkavukların liderlerini eğlendirmek gibi bir görevleri yok. Onların işi gücü yaptığı şaklabanlıklarla liderinin gözüne girip yanlışını bile alkışlayarak yanında yer almak.

Dalkavukların en önemli özelliklerinden birisi çıkarcı olmalarıdır. Çıkarları elverdiği müddetçe dalkavukluk yaparlar. Çıkarları bittiği an satmayacakları kimse yoktur. Politik arenada bu tür dalkavuklara örnek göstersem birkaç cilt kitap olur.

Dalkavuklarda, onur, şeref, haysiyet gibi yüce değerler yoktur. Onların tek değerleri kendilerine yer edinmektir.

Öğle vakti Atina sokaklarında elinde fenerle dolaşarak, dürüst, onurlu, şerefli, haysiyetli adam aradığı söylenen Diyojen’e bir yakını “Eğer krala biraz yakınlık gösterseydin, bu kuru yerlerde yatıp kuru ekmek yemek zorunda kalmazdın” deyince Diyojen ona şu tarihi cevabı verir:

“Sen de kuru ekmek yiyip kuru yerlerde yatmayı göze alsaydın alçak adamlara dalkavukluk ve yalakalık yapmak zorunda kalmazdın.”

Dalkavukların önemli bir vasfı da (buna vasıf denilir mi bilmiyorum?) şahsiyetlerinin oluşmamasıdır. Dalkavuğun iradesi dalkavukluk yapanın tavır ve davranışlarıyla şekillenir. Bunun için dalkavukların toplum arasındaki adı şaklabandır, soytarıdır, kişiliksizliktir. Ünlü İngiliz edebiyatçısı Shakspeare’in politik arenadaki dalkavuklukla ilgili çok güzel bir sözü vardır: “İktidar dalkavukluktan hazzetmeye başladığı zaman, şeref daima ayaklar altında ezilmiştir.”

Eskiden dalkavuklukta ustalaşanların çıraklarına, “Dalkavukluğun püf noktası liderin duymak istediğini söylemek, dobra dobra konuşmaktan şiddetle kaçınmaktır.” diye öğüt verirlermiş.

Kişiliği oluşmamış ve hâdiselere göre yön tayin eden liderler dalkavuklardan hoşlanır. Liderlerin bu zaafını keşfeden dalkavuklar bunu tepe tepe kullanır ve oradan kendilerine çıkar sağlar. Ancak olan da o liderin yönettiği ülkeye olur. Bir ülkenin liderinin etrafında lidere dokunmayı ibadet sayacak kadar kişiliksiz dalkavuklar çoğalmışsa, o ülkenin geleceğine ümitle bakmak zordur.

Dalkavukluk maskeli bir baloya katılan maskeli kişilere benzer. Dalkavuklar daima dalkavukluk yaptıkları liderlere, “siz daha iyisini bilirsiniz efendim”, “İsabet buyurdunuz efendim” “Bu hususta sizin elinize su dökecek başka kimse yoktur” vb. dalkavukluk örnekleriyle yaranmak ister. Eğer lider de böyle dalkavukluklara aldanan biri ise, artık başkalarının fikrini almak gibi bir şeye tenezzül bile etmez. Ehh her şeyi bilen biri niye başkalarından fikir alsın ki?

Tarihin en büyük hainlerinin dalkavuklar arasından çıktığını söylerler. Bu doğru mu bilmiyorum ama dalkavukluk tıyneti taşıyan birinden de hainlikte beklenir, başka şey de beklenir.

Dalkavuklar dalkavukluk yaptıkları liderlere her zaman “En büyük sensin. Senden başka büyük yok, Sen halifesin, Mehdisin, Mesihsin, kurtarıcısın” gibi laflar ederek liderin enaniyetini okşar. Dalkavukların bu tür sözlerine, övgülerine muhatap olan liderin kişiliği zayıfsa bu onu ilâhlığını ilân etmeye kadar götürebilir.

Hülâsa dalkavukluk günümüz politik arenasında bir meslek olmaktan çıkmış, âdeta salgın halinde ortalıkta gezen bir çıkarcılar ordusuna dönüşmüş görünüyor.

Allah (cc) böyle dalkavuklardan ve dalkavuklara aldananlardan bizleri korusun.

Bugünlük yazımızı dalkavuk zihniyetini anlatan iki hikâyecikle bitirelim:

Birincisi:

Fransa Kralı 14. Louis bir gün dalkavuklarından birine sormuş:

"Kaç yaşındasın?"

Dalkavuk yerlere kadar eğilerek şu cevabı vermiş:

"Emrettiğiniz yaştayım Haşmetmeab. "

İkincisi:

Padişahın biri patlıcan yemeğini çok severmiş. Bir gün yemekte şöyle demiş:

- Şu patlıcan ne güzel sebzedir.

Padişahın dalkavuğu hemen atılıp patlıcana methiyeler dizmeye başlamış:

- Haklısınız Sultanım. Bu patlıcan öyle lezizdir ki, kırk çeşit yemeği olur, tatlısı olur, turşusu olur, yemeğe doyamazsınız.

Aradan birkaç gün geçtikten sonra yemekte yine patlıcan varmış. Padişah da o gün tersinden kalkmış olmalı ki bu sefer patlıcanı şöyle değerlendirmiş:

- Ne bu yahu, yine patlıcan. Bari bir şeye de benzese. Yenmiyor bile.

Padişahın dalkavuğu hemen atılıp bu sefer başlamış patlıcan hakkında ileri geri kötü konuşmaya:

- Yaa evet Sultanım. Zaten kara kuru bir şey, tadı yok, kekremsi, yemeği yemek değil, tatlısı tatlı, turşusu turşu değil.

Padişah dalkavuğun bu ikiyüzlülüğü karşısında dayanamayıp şöyle demiş:

- Sana ne oldu böyle? Daha bir kaç gün önce patlıcanı öve öve bitiremiyordun. Bugün ise yerin dibine batırıyorsun.

Dalkavuk hemen atılmış ve şöyle demiş:

- Aman Sultanım, ben sizin dalkavuğunuzum, patlıcanın değil.

Bir sonraki yazımızda dalkavuklara ve dalkavukluklarına devam edelim inşallah..

***

Dalkavukluk / Dalkavuklar 2

Reşat Ekrem Koçu dalkavuk kişiyi şöyle tarif eder:

"Dalkavuk, şerefsiz, köleden daha zelil bir tiptir. Dalkavuğu tokatlayıp kovabilmek çok zordur. Ülkeler fethetmiş serdarlar, cihangirler, tahtlar devirmiş ihtilalciler bile nabızlarına göre şerbet vermesini bilen dalkavukları beslemişlerdir."

Tarihten günümüze uzanan çizgide, güce tapan, menfaatini gücün ve güçlünün yanında gören bir takım dalkavuk ve mürai tipler vardır. Bunlar için, haklı-haksız, doğru-yanlış, siyah-beyaz fark etmez. Onlar için tek geçerli akçe yapacakları dalkavukluk sonunda kavuşacakları birkaç kuruştur.

Bunun için lügatler dalkavuk sözcüğünün tam karşılığını şöyle tarif ederler:

"Menfaati için bir zengine veya devlet kapısında bir yüksek mevki sahibine yağcılık, yalakalık ve yardakçılık yapmak için her türlü kılığa bürünen kişi."

Günümüzde özellikle politik arenalara bir göz gezdirirseniz bu tür dalkavukların çok bol olduğunu görebilirsiniz.

Ünlü düşünür Montesquıeu, “Bir ülkede dalkavukluğun sağladığı çıkar, dürüstlüğün sağladığı çıkardan daha geçerli ve verimli olursa o ülke uzun yaşamaz.” diyerek dalkavukluğun vereceği zararlara dikkat çeker.

Gerçekten de öyledir. Dalkavukluk, devlet adamlarının çevresini sarmış bir çember gibidir. Eğer devlet adamları bu dalkavuk çemberinden çıkamazlarsa ülkelerine büyük zararlar verebilirler.

Bizim ülkemizde de insanımız geçmişte çok büyük dalkavuklar ve onların yaptıkları dalkavukluklar yüzünden çok büyük badireler atlattı. Bu anlamda ülkemizde öyle dalkavukluklar gördük ki, insana bırakın küçük dilini büyük dilini bile yutturmuştur.

Dalkavuklar ve dalkavuklara zemin hazırlayanlar alçak olmaya gönüllü kişilerdir. Böylelerinden yılandan çıyandan kaçar gibi kaçmak gerekir. Rahmetli üstat Necip Fazıl bu gerçeği ifade ederken, “Bazı insanlar alçak gönüllüdür. Bazıları ise alçak olmaya gönüllüdür.” deme gereğini duymuştur.

Büyüklerimiz, “Eğer düşmanlarınızı gülünç gösterip mahvetmek isterseniz, etrafını dalkavuklarla doldurun.” diyerek dalkavukluğun düşmanı yenebilecek oyunlardan biri olduğunu bizlere öğütlemişlerdir.

Gerçekten de özellikle politik arenada büyük olmayan "büyük görünümlü ve büyük makamlarda olan adamlar" çevrelerini dalkavukluk yapacak küçük adamlarla doldururlar.

Geçmişteki dalkavukluklar gerçekten dalkavukluk yapar ve herkes onların dalkavuk olduğunu bilirdi. Ancak günümüzde dalkavukluk âdeta mutasyon geçirerek değişimlere uğradı. Bu değişim sonunda dalkavuklar, dalkavukluk ettikleri kişilere üzerlerinde olmayan makamları ve özellikleri verirken büyük ustalık sergileyerek gerçekten inandırıyorlar. Bunun için günümüzde dalkavukluk geçmişte olduğu gibi bir meslek olmaktan çıktı. Dalkavukluk artık politik arenada geleceğin teminatı olarak görülüyor ve bu teminatı elde etmek için her türlü alçaklık irtikâp ediliyor.

Evet, günümüzde dalkavukları ayırt etmek hiçte kolay bir şey değildir. Çünkü dalkavuklar takım elbise giyip kravat takıyorlar, klâsik ve spor giyimin en son modasını takip edip gayet şık bir şekilde aramıza karışıyorlar. O yüzden dalkavukların "dalkavuk" olduğunu ancak çok iyi dikkat edenler anlayabilir.

Dalkavuklar aldatarak ve alçakça iş görmeyi meslek edinmişlerdir. Bu tür alçakça dalkavukluğun en zirve misallerinden birini 27 Mayıs Darbesi sırasında tanınmış bazı hukukçular göstermişlerdir. Ülkedeki hukukî düzeni bir kenara atarak darbe yapan bir kısım generallerin karşısında âdeta el pençe durarak şaklabanlık yapan bazı Profesörler, generallere “Siz emredin paşam, biz emrettiğinizi hukuka uydururuz." diyecek kadar alçaklaşmışlardır. Bu dalkavuklar yaptıkları alçaklık ve dalkavukluğun sonunda bir ülkeye on yıl hizmet etmiş bir başbakanın ve iki bakanın asılmalarına bile fetva vermişlerdir.

Dalkavukların en önemli görevlerinden biri de efendilerini rahatlatmak, sıkıntıya sokmamaktır. Bunun için güç ve iktidarı elinde bulunduran liderlerin etrafı her zaman dalkavuklarla doludur. Eğer bir lider dalkavuklardan ve onların sergiledikleri dalkavukluklardan hoşlanmıyorsa ve bunun ülkesine zarar veren bir fiil olduğuna inanıyorsa, kimini anladıkları dille, kimini de anlamadıkları dille yanlarından uzaklaştırır.

Dalkavuklar şahsiyetsiz ve kişiliksiz kimselerdir. Onların varlığı dalkavukluk yaptıkları efendilerine bağlıdır. Efendileri ne derse dalkavuklar tasdik eder. Bu hususta şöyle bir hikâyecik anlatılır:

Bir filozof ile bir dalkavuk konuşuyormuş. Filozof ne derse dalkavuk onu tasdik ediyormuş. Nihayet sabrı tükenen filozof, “Birader, hiç olmazsa bir kez olsun dediğime itiraz et de iki kişi olduğumuzu anlayalım.” demek zorunda kalmış.

Yine önemli mevkide bulunan bir devlet adamı dalkavuğun birine, “Sıfır nedir?” diye sorunca dalkavuk şöyle cevap vermiş: “Sizin huzurunuzda benim efendim.”

Evet, dalkavukluk böyle alçakça, kişiliksiz, şahsiyetsiz bir fiildir. Günümüzde bu tür dalkavuklar ve sergiledikleri dalkavukluklar yüzünden özellikle politik arenada seviye namına hiçbir şey kalmadı dersek, herhâlde mübalâğa etmemiş oluruz.

Allah (cc) bizleri her türlü dalkavuktan ve dalkavukluktan korusun diyor ve yazımı bir dalkavukluk örneğiyle bitiriyorum:

Eskiden dalkavukluk bir meslek olduğu için konaklarda dalkavuk bulundurmak adetmiş. Bey’in biri de konağına bir dalkavuk almak için etrafa haber salmış ve birçok kişi dalkavuk olmak için konağa gelmiş.

Biri içeri alınmış ve Bey sormuş:

- Sen dalkavuk musun?

- Evet efendim.

- Ama sen dalkavuğa hiç benzemiyorsun.

- Olur mu efendim? Ben filân Bey'in yanında şu kadar, feşmekân Bey'in yanında da bu kadar sene dalkavuk olarak çalıştım.

Bey:

- Olmadı, sen çık, demiş. Derken ikinci, üçüncü adaylar gelmiş, konuşma hep aynı, cevaplar hep aynı. Bey, dalkavuğunu bulamayacağını düşünmeye başlamış ki, içeri biri girmiş.

Bey:

- Söyle bakalım sen dalkavuk musun?

- Evet efendim ben dalkavuğum.

- Ama sen dalkavuğa hiç benzemiyorsun.

- Evet efendim hiç benzemem.

- Dur bakayım, biraz da benziyorsun galiba.

- Evet efendim. Ben biraz dalkavuğa benzerim.

Bey hemen dışarı haber salmış:

- Tamam ben dalkavuğumu buldum.

[email protected]