
Murat Taşdan
Ya devlet olunur ya da kuzguna leş
Bu köşede, kimliğimizi ve fikrimizi açıkça beyan ederek yazmaktayız. Dibine kadar tarafım ve MHP’li bir Türk milliyetçisiyim. Elbette taraf olmak, yılların imbiğinden geçen tecrübe ve okumaları elimizin tersiyle itmek anlamını doğurmaz. Böyle bir talihsizlik, ipti özümüze de mefkureye de haksızlık olurdu. Hele gerçeklik karşısında kör kör parmağım gözüne diyerek, apaçık, aşikâr olanı görmezden gelecek tıynetsizlerden ne sanılalım ne de sayılalım; zinhar!.. Nihaide Türkçüyüz, bu milletin asil evladıyız ki bizde mayası bozuk, ekşi yoğdur.
Düşüncede fukara ve üslupta sittin sene teskere alamaz densizler, yazdıkça bazen, mecburi denk geliyor. Denk gelse de bu altı kaval üstü şeşhane, desteksiz ve yivsiz atıcılara takılmadan, evelallah www.habererk.com vasıtasıyla köşe tutuyor, hasbihal eyliyoruz. Bu minvalde kaidemiz belli, amaç sarih, şiar Türklük ise gayrısı beyhude…
Ülkeyi de dünyayı da sancıyla düşünüyoruz, etraf yangın yeri. Huzura özlem, say ki Kafdağı’ndaki Zümrüdüanka… Hâl nazarda ülke ve dünya şartlarına olabildiğince nazar edip tefekkür etmek, saptamalar yapmak ise bize amir. Medya eşiğinde ortaya düşenleri dinleyip okuduğunuzda, yazılı-görsel metin analizi yapmaya çalıştığınızda şu manzara çıkıyor: bir tarafı umut dolu memleket-dünya, diğer tarafı kurum bağlamış bir memleket-dünya. Hasan Hüseyin Korkmazgil demiş ya Yaprak döker bir yanımız / Bir yanımız bahar bahçe…
Heyhat, yerkürede karamsarlık, umuttan daha fazladır, hele bu coğrafyada... Düşünüyorum hani; fert başına 135 bin dolar nominal değeri olan bir Germen soylu Lüksemburg sakini ile hanesine 315 dolar yazılan Burundili, esmer vatandaş Bantu Ndadaye, dünyaya aynı pencereden nasıl baksın? Keza Suriyelisi, Afgan’ı açılan pencereden baharı mı görüyor. Gelin, size United Nations Development Programme (UNDP) ve Oxford Poverty and Human Development Initiative (OPHI) ortaklığında hazırlanan Küresel Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi (2014) raporunu aktarayım. Raporda 6,3 milyar insandan 1,1 milyarının akut çok boyutlu yoksulluk içinde yaşadığını ve bunların yarısından fazlasının çocuk olduğunu görürsünüz. Savaşlar veya iç çatışmalar sebebiyle kötüleşen yaşam şartları, kuraklıklar, yoğun göç, salgın hastalıklar; neye baksanız insanlığın başına bela, özellikle malum coğrafyalarda. UNDP Başkanı Achim Steiner, bunları tek tek raporda vurguladıklarını söylüyor. Ha… Belirtmekte fayda var: veri eksikliği nedeniyle Türkiye hesaplanamadığından 2024 Küresel Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi raporuna dahil edilmemiş. Pekiyi, endekse dahil edilmeyen Türkiye, bunlardan müstağni mi?
Etrafı faklar ve bataklıkla çevrili bir Türkiye’den bahsediyorum. “Üstüne üstlük kronik sorunlarıyla elan cebelleş bir ülkeden…” Belimizi ekonomik kriz çok büktü. İngilizce middle income trap denilen cenderenin içinde, orta gelir tuzağında yıllarca sıkışıp kaldık. AK Parti’nin kimi politikaları da bu soruna neşter olamadı. PKK terörü, Gezi, FETÖ, 15 Temmuz, Suriye İç Savaşı, göç dalgası ve Maraş Deprem’i derken yaşadıklarımız mustarip eyledi, felâh aradık. Biraz bakayım dedim, ilginç mukayeseler çıktı karşıma. Örneğin 2010 yılında bizimle aynı gelir seviyesinde olan Bulgaristan’ın fert başı geliri, bugün Türkiye’den 1400 dolar daha fazla. Sebep, bihakkın ülkenin başına gelenler, getirilenlerdir, biliyorum. Adalar Denizi’nin karşısında, AB’yi arkasına alıp kafa tutan Yunanistan, bize 8000 dolar fark atıyorsa yine aynı... Sorumlu ayırmıyorum, bu vebali herkes taşır. Lakin şunu da fark ettim ki 2022 yılı dahil, öncesi ve keza 2023’te GSYİH, dünya ortalamasının altında kalan Türkiye, şimdi sıkıntılara rağmen ayağa kalkmaya çalışıyor gibi... Bu kolay mıdır? Elbette değil, politik, ekonomik doğru ve uzun soluklu kararlara muhtacız. Haddizatında başımıza beklenmedik musibetler de gelmemeli; yine bir deprem yahut istenmeyen savaş, kapatmaya çalıştığımız yaraları ilhab eder.
İktidarıyla muhalefetiyle hata yapma marjımız sıfırdır. Malum belediye operasyonları neye varır bilmiyorum; ama gelinen vasat, çoktan o rahatlığı elimizden aldı. Ülkede en ufak rüzgârın fırtınaya dönüştüğünü borsa, dolar ve fiyat artışları hemen haber veriyor zati. Son 3-4 yılda onca sıkıntının ahlakî yozlaşma eşiğini tavan yaptığını nasıl da şahit olduk, değil mi? Siyaseten karpuz gibi bölünmüş bu ülkede sıkıntıyı çekenler, oysa ki garip gureba, emekçi, esnaf hepimiziz. İmanla ifade ediyorum, kesin eminim; demokrasi de hukuk da uzlaşı ve ahlâk da bu memlekette yetim bırakılmamalı. Yoksa yüzümüze gülüp çorlayana piyasa, düğün dernek oluyor. Bırakmayalım adamlığı, ahlakı, diğerkam olmayı… Ki çoluk çocuğa ümitvar bir ülke muştulasın hakkını veren.
Kısa kesmem bu mevzuyu; çünkü önemli. Nihal Atsız, bir ülkeyi fukaralık çökertmez, ahlaksızlık çökertir demiş. Bakalım şimdiye dek, mesela neler gördük? Sanırsınız ki zor günler, salt faiz-nas kararıyla tebelleş oldu, böyle miydi? Tamamdır, karar ve uygulama istenilen sonucu vermedi, itiraz yok. Yok da marketinden ev sahibine, ayakçısından rantçısına dek ensemize inen şamar sanki başkasının mı eliydi. Yanılmayalım, Allahsız fırsatçılığımızla birbirimizi dövmekten başka bir halt yapmadık; derslik, ibretlik işler eyledik. Milletin öyle nas ile falan derdi de ecri de yokmuş, bir iyi anladık.
Bir Türk milliyetçisi olarak Lider Bahçeli’nin her sözünü önemserim. Niye mi? Maksat Türkiye olunca, ülkeyi onun kadar düşünen ikinci bir siyaset adamı yoktur; ondan… MHP iktidar olsa da olmasa da kaide değişmemektedir; farkı budur Devlet Beğ’in. Hele Terörsüz Türkiye şiarı, istikbal adına, ülkenin huzuru ve ekonomik kalkınma adına menzili önemli yolların başlıcası.
Burundi olmak
Yukarda bir Burundi örneği vermiştim. Elbette benim ülkem Burundi değildir; ama konu refah ise Lüksemburg da değil. Ancak!.. Bu vatan Burundi olsun diye etrafımızda dolaşan akbabaları, hileli oyunları maalesef görmeyen kör, hain ve gafillerle doludur. Müstevlî hesaplara kethüda olmuş, coğrafyaya sanki misafir gelmiş, sakil ne tipler gördük. Azerbaycan, Karabağ’da cihatçı militanları savaştırıyor diyen Ünal Çeviköz gibi ne tipler… Etrafa ve evimizin içine ayan olalım, dikkat kesilelim. Türk ile Kürt, tıpkı 1993-2005 arası, Hutu ve Tutsi etnik grupları gibi birbirini boğazlasın; Burundi olsun, Suriye olsun diyenlere gün doğmadı, şimdi de doğmamalı. Kürt, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın onun için ne büyük kazanım ve istikbal teminatı olduğunu farkına varmalıdır. İşte, Terörsüz Türkiye hedefi hayat bulduğu gün defteri dürülüp, sükutu hayale uğrayacak olanları düşünüyorsam Kürt kökenli Türk vatandaşı da düşünmelidir. Fırsat kollayan Yunan var daha sırada… Bu hedefi Yunan istemiyor, Evanjelist-Siyonist ittifakı ABD-İsrail, istemiyor; Fars rejimi, Avrupa ve Rusya istemiyor. Milliyetçi partilerin başında olduklarını iddia eden Müsavat Dervişoğlu, Ümit Özdağ hiç istemiyor!
Türkiye yüz yılın eşiğinde, geri dönülmez hedefe doğru gitmek zorunda. Kalıplaşmış, politik emellerle istismar edilmiş gündem parazitinden kurtulmak lazım. İvedilikle ülke ortamının sükunete tevili gerekiyor. İpti sağlam bir ahlak ve vatan sevgisi, eğitim, kalkınma artık değişmez vizyon olsun. Bu, bize paradan puldan daha çok gerekli. Tarih ibret eder ki yaşadığın coğrafyanın ortası yoktur: ya devlet olunur ya da kuzguna leş!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.