Türkgün okur, Habererk’te yazarım

Dün gece www.habererk.com’da kaleme aldığım köşe yazılarıma dair bazı yorumları okudum. Düşen yorumlar umimiyetle eleştirel cümleler barındırıyor ki gayet anlaşılır buluyorum. Bilhassa MHP’ye temas eden, Lider Bahçeli’yi olumlayan yazılarım az; ama kızgın salvolardan nasibini almış görülüyor. Nasıl ki eleştiriyorum ve düşünceler savunuyorum, keza demokratik olgunlukta da eleştiriye açık olmak lazım geliyor; ölçüt ise hakarete kaçmamak, tek şart.

Yaptıklarımızı yazar-okur bağlamında değerli görmeli, ciddiye almalıyız. Haddizatında demokratik kültür ve tenkit hürriyeti olmaz ise şu aziz memleketin huzura eremeyeceğini bilen bir Türk milliyetçisiyim. Daha önemlisi ve değerli olanı aslen şu: yazarlık köşesini tuttuğum ve 10 yıldır ünsiyet kurduğum www.habererk.com, iş bu kültür ve çoğulcu yaklaşımın milliyetçi medya zemininde elan numunesidir. Bu hakta yıllardır tanıdığım, layıken İsmail Türk hem ağabey-kardeşlik hukuku hem düşünce paradigmasındaki olgunluğuyla takdiri şayan. İYİ Parti macerasını (bir talihsizlik) doğru bulmasam da İsmail ağabey, biz Türk milliyetçilerinin iletişim uzayında yaptıklarının sağlam medya örneklemini eser etmiştir; hatasıyla savabıyla...

Devlet Bahçeli’nin cümlesi: Yıldıray Çiçek’in cevabı” başlıklı bir köşe yazım var; on gün önce yazmıştım. O yazıma Alp Demir isimli/rumuzlu okurum, yorum getirmiş; şöyle: “Sizin makale yazmanız gereken yer Türkgün gazetesi. Burası sizin yeriniz değil. Eğer devam ederse bu siteyi bırakacağız, başka platformlar var.” Alp Beğ sağ olsun, bana bir önerme ile yazacak yer tayin ederken bu arada Habererk’e gözdağı vermek istemiş. Önce Türkgün konusuna değineyim. Bana öyle bir “gel, yaz” teklifi olmadı; beklentim hiç doğmadı. Oranın yazar kadrosu kendine yeterlidir ve ben de kâri hâlimle o gazateye kâfiyim. Umarım okuyucusu çok olur.

Gelelim diğer konuya ki bu, nazarımda ziyadesi ile önemli. Hiç birimiz Alp Demir gibi düşünmek zorunda değiliz. Yine Alp Demir’e “gel, benim gibi mutlak düşüneceksin” cümlesi de muhaldir. Birbirimiz gibi düşünmek, birbirimizi kopyalamak matah sayılmasa gerek... 30 yıl önce, üniversite çağında Che Guevara baskılı tişört giyen bir çocuğu darp etmiştik, hatırlıyorum. Bizim gibi düşünmüyordu akran arkadaşımız, tek sebep bu... Hani “ya hu sen neden bu tişörtü giydin” suali aklımızdan bile geçmezdi. Yıllar sonra “MAHİR”, “DENİZ”, “İBO” üçlemesini yazan Turhan Feyizoğlu gerçek dostlarımdan biri olmuştur. Daraldığımda B.Çekmece’de evine gidip, muhabbet ettiğim, türküler çığırdığımız Feyizoğlu, gitar resitalini dinlediğim oğlu Deniz...

Felaket olan, tahammülsüz olandır. Türk yurdunu, kavmini ve onların bekasını düşünen hiç kimseye Yunan Askeri muamelesi yapmayalım. Elbette MHP’liyim; İsmail Türk, bu siyasi kisve ile zaten beni tanıyor. N’olursa olsun onun muvaffak olması yahut benim muvaffak olmam, birbirimizin hayat sahasını sabote etmeyecektir. 23 yıl önce “Devlet Bahçeli istifa ederse Genel Merkez önünde kendimi yakarım” diyen Alişan Satılmış, bugün nerede? Yahut dün MHP’yi eleştirerek bugün hizmet etmeye çalışmak, ne anlama gelir? Olabilir, unsur insan ve hiç birimiz muayyen zamanda revizyona giren dökümhane fırını değiliz. An, duygu, çevre; hırs, hesap ve beklentilerin bileşkesi biz, nihayetinde fıtrat ile insanız.

Bugünkü mesele düşünmenin kıymeti ve özgürlüğüdür; yani fikrî hayatta serbestiyet, inanın sizi daha güvenli bir topluma doğurur. Ben, partim MHP’den hiçbir şahsî hesabı tevil etmeksizin aidiyet besliyor; ama kendimi daha özgür hissediyorum. Beni rahatsız eden protokol davranışları elbet tenkit ediyorum. Politik aidiyet, asla eleştiri kâbiliyetimi elimden alamaz ve Ülkücü câmia fikir üreten insanına husumet besleyemez. Arıza, öz nitelikleri deforme edilerek bünyemize intibak etmeye çalıştığımız, çarpık demokrasi kültürümde aranırsa iyi ederiz. O çarpıklık, siyasete sirayet etmekte ve sorun böylece fasit bir sarmal içinde tedavisiz kalmakta.

Ben, sizi dinleyeceğim ve okuyacağım. Siz de beni bu mantıkla düşünürseniz iletişim ve anlam temeli, bizi oksijensiz bırakmayacaktır. Görüyorsunuz, her yer ahvâl-i kıyâmet; cayır cayır ateşte kaybettiğimiz bir doğa var. Bu vatanın milliyetçiliği hep dedik, börtü böceğine, ağacına yeşiline sahip çıkmadan olur mu? Zaten onca sorun musallat iken bir de gelip birbirimizin boğazını sıkmayalım; yazık ederiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Murat Taşdan Arşivi

Eurofighter Typhoon ve bir eleştiri

25 Temmuz 2025 Cuma 05:27

852 rakımda 12 Şehit!

08 Temmuz 2025 Salı 03:47

Ya devlet olunur ya da kuzguna leş

02 Temmuz 2025 Çarşamba 04:38

Coğrafyamızda devşirilen hegemonya: İsrail

25 Haziran 2025 Çarşamba 12:14

İsrail’e saldıralım mı?

20 Haziran 2025 Cuma 17:01