CHP ve Fenerbahçe tarihinden günümüzdeki yöneticilerine dersler

Yazımın başlığı çok ilginç değil mi? CHP, başta Genel Başkanları olmak üzere yöneticilerinin hemen her fırsatta “Atatürk’ün partisiyiz” diye övündükleri bir siyasi parti, Fenerbahçe de siyasetle uzaktan yakından ilgisi olmaması gereken bir Spor Kulübü. Öyle de bu başlık nereden çıktı? Bu yazı sonuna kadar okunur ve taraftarlıktan, partizanlıktan, ideolojik saplantılardan sıyrılarak düşünülürse ne demek istediğim anlaşılabilir ya da herkes kendine göre bazı ipuçları yakalayabilir.

CHP yani Cumhuriyet Halk Fırkası/Partisi Atatürk’ün liderliğinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde kurulan ilk siyasi parti Bir süre tek siyasi parti olarak devlet yönetiminde etkili oldu. Atatürk, Hayattaki en büyük övünç kaynağının “Türk olarak dünyaya gelmiş olması” olduğunu gururla söyleyen bir liderdi. “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” diyerek de bu görüşünü, bu anlayışını taçlandırmış, başta CHP’liler olmak üzere Türk Milleti’ne bu anlayışı, bu şuuru vermeye çalışmıştı. Çünkü millet olmak, kederde, tasada ve kıvançta bir olabilmek bunu gerektiriyordu.

1934 yılında, Atatürk’ün emriyle hazırlatılıp askerlere dağıtılan Askerin Ders Kitabı’nda yer alan Milli Kimlik Bildiriminde, “SEN TÜRK’SÜN” hitapları altında tarihin ilk yıllarından başlayarak Türklüğün büyüklüğü, erdemleri anlatılıyor, ilgili bölüm şu cümlelerle bitiyordu:

“SEN TÜRKSÜN!

Yeryüzünün her zaman var ve var olacak en yüce milletinin eğilmez, bükülmez, aslan yürekli oğlusun! Senin kolunu bükecek, başını eğdirecek başka bir millet yoktur. İlk önce bunu böyle bil ve milletinin anlatacağımız alnı açık tarihini belleyerek başını dik, yüreğini pek tut.

Türk yurdunun, Türk benliğinin düşmanlarına kıl kadar boyun eğme.

Ne Mutlu Türk’üm Diyene!”

Atatürk devri CHP’si bu anlayışta idi. Atatürk, milli birlik ve beraberliği sağlamış, 1924 Anayasası ile, (Madde 88) “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk ıtlak olunur (adlandırılır)” hükmü konulmuştur. Bugünkü Anayasamızda da (Madde 66) “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” hükmü vardır. Burada Türk bir ırkın adı değil tıpkı Alman, Fransız, Rus, İngiliz Milleti gibi milletin adıdır ve Türk Ocaklarının çok güzel sloganlaştırdığı üzere “Biz hep birlikte Türk Milleti’yiz.”

Gelin görün ki günümüz CHP’sinin yöneticileri tıpkı Siyasal İslamcı gruplar gibi Türk Milleti demekten çekinir hale gelerek Atatürk’e ihanet ediyor, buna rağmen hemen her fırsatta O’nun adını öne sürmekten çekinmiyorlar. Siyasal İslamcıların İslamiyet’e zarar verdikleri gibi onlar da Atatürk anlayışına zarar veriyorlar.

DEM’den çok DEM’li kesilen, onların avukatlığına soyunan CHP yöneticileri, ayrıca yandaş gazetecileri, TV kanalları, sanatçıları daha önce denenip milletimize ve devletimize çok pahalıya mal olan ve “Terörsüz Türkiye” kılıfı içinde sunulan İkinci Çözüm Süreci’ne karşı çıkma cesareti gösteremediği gibi TBMM Başkanı’nın daveti üzerine oluşturulmaya çalışılan Komisyon’a da üye verip meşruluk kazandırma yolunu seçti.

PKK sözde silah bırakmayı kabul etmiş, Irak’ın kuzeyinde bir de “Silah Yakma Tiyatrosu” oynanıp “Herhangi bir pazarlık olmadığı” ifade edilmesine rağmen DEM’lilerle Kandil’de yuvalanan teröristlerin açıklamalarından durumun hiç de öyle olmadığı anlaşılmakta, PKK’nın asıl gücünün kaydırıldığı Suriye’deki SDG nerede ise Suriye’ye tamamen hâkim olma planları yapmakta, İran’daki kolu PEJAK yerli yerinde durmaktadır. MHP, DEM ve AKP, kurulan Komisyon’a CHP’yi de çekerek amacına ulaşmıştır. Bu Komisyon ve başlatılan süreçle ilgili Türk Milliyetçilerinin fark ettikleri tuzağı CHP yöneticilerinin görememiş olması ne kadar acıdır.

Ancak ne var ki, olmayan bir sorunu varmış gibi göstererek hemen her fırsatta “Kürtler var dediği müddetçe bir Kürt sorunu vardır” diyen ve benim, “Adı Özgür ama kafası tutuklu” olarak nitelendirdiğim Özgür Özel, CHP tarihinden habersiz görünüyor. Atatürk’ün söylemlerini dikkate almadığı gibi CHP’nin önemli Genel Başkanlarından Bülent Ecevit’in bir “Kürt Sorunu olmadığına” dair beyanlarından da habersiz. Keşke merak etse de o konuda Sayın Ecevit’le yapılan röportajın ve “CHP, sırf Güneydoğu’da biraz daha fazla oy alabilmek uğruna Türkiye’yi bölmek istediklerini açıkça dile getirenleri sırtında meclise taşımaz” diyen beyanatlarının kayıtlarını göndersem. Gerçi CHP’nin arşivinde buna benzer daha neler vardır da okuyan kim, dinleyen kim, anlayan kim?

Gelelim Fenerbahçe meselesine…

Türkiye’de tam bunlar olurken Fenerbahçe Spor Kulübü’nün imzaladığı bir sponsorluk/destek alma anlaşması ve bu anlaşmaya dayalı olarak Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı’na asılan yeni tabela dikkat çekti: “CHOBANİ STADYUMU/Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Spor Kompleksi”

Hamdi Ulukaya, ABD’de iş yapan Kürt asıllı bir Türk vatandaşı. Orada, “Chobani” markasını verdiği yoğurt fabrikası var. Yoğurt malum, bütün dünyada Türk buluşu olarak bilinir ve her ülkede, her dilde de adı yoğurttur. Ancak bu Hamdi Ulukaya denen vatandaş her ne hikmetse Chobani markası altında sattığı yoğurda “Greek Yogurt” yani “Yunan Yoğurdu” demiş ve öyle tescillendirmiş. Yoğurt kaplarında da böyle yazıyor.

Bu işin bir yönü… Öbür yönü ise bir başka garabet, bir başka sorumsuzluk, bir başka duyarsızlık. Kobani malum, Suriye’nin kuzeyinde Arapların Aynel Arap olarak isimlendirdikleri ama PKK/PYD/SDG militanlarının Kobani/Chobani adını vererek yuvalandıkları yer. Yani sınırımızın dibindeki çıban başı. Kısacası, Chobani, Kürt asıllı sponsorun özellikle verdiği mesaj yüklü bir isim. Milyon avroların hışırtısı gelince bu da dikkate alınmıyor.

Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç’la Chobani yoğurtları sahibi Hamdi Ulukaya sponsorluk anlaşmasının imza töreninde oldukça neşeli idiler ve milyonlar geleceği için Ali Koç’un ağzı kulaklarına varıyordu. Hamdi Ulukaya konuşması sırasında, “Sayın Başkan, değerli Yönetim Kurulu Üyeleri, kıymetli Fenerbahçe ailesi, TÜM TÜRKİYELİLER VE HALKIMIZ” ifadelerini kullanırken de Ali Koç galiba “Türkiyeliler” lafından hiç rahatsız olmadı.

Ürettiği yoğurda “Greece Yogurt/Yunanistan Yoğurdu” değil de “Greek Yogurt/Yunan Yoğurdu” adını veren kişi, tıpkı içimizdeki hainler gibi Türk Milleti demiyor, diyemiyor ve “Türkiyeliler” diye hitap ediyor. Çünkü faaliyet gösterdiği ABD ve Yunanistan’da “Greece Yogurt/Yunanistan Yoğurdu” dese tuhaf kaçacak, dalga geçecekler ama burada oluşturulan atmosfere göre konuşabiliyor.

Adı Özgür kafası tutuklu olan kişinin CHP tarihinden, Atatürk, İnönü ve Ecevit’in beyanlarından habersiz olduğu gibi Ali Koç da FB tarihinden habersiz. Eski Başbakanlardan (1942 - 1946) olup aynı zamanda Fenerbahçe’nin 1934 ve 1950 yılları arasında tam 16 yıl Başkanlığını yapan Şükrü Saraçoğlu’nu yeterince tanımadığı anlaşılıyor ki, Saraçoğlu’nun hatırasına yapılan stadın üst adını değiştirme töreninde Saraçoğlu’nun kemiklerini sızlattı. Anlaşma gereği bilmem kaç milyon avro geleceği için imza töreni sırasında “Türkiyeliler” lafına da binlerce yıllık Türk Yoğurduna “Yunan Yoğurdu” denmesine de aldırmadan pişmiş kelle gibi sırıtıyordu.

O Şükrü Saraçoğlu ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde Başbakanlık gibi önemli bir görevde bulunmuştu. 1942 yılında yine Başbakan’ken hanımı, oğulları ve kayınbiraderini maça götürmelerini söylüyor. Saraçoğlu onları aracına alıp stada kadar götürüyor ve cüzdanını çıkarıp “Hadi bakalım, biletinizi alıp girin” diyerek bilet paralarını veriyor.

Aradan yıllar geçiyor. Şükrü Saraçoğlu artık yaşlanmıştır ama uzun yıllar Başkanlığını yaptığı Fenerbahçe’nin maçlarını da kaçırmamaya çalışır. Fenerbahçe’nin önemli Başkanlarından Faruk Ilgaz bir maç için stada girerken gözleri bilet kuyruğunda bekleyen yaşlı birine takılır. O kişi Rüştü Saraçoğlu’dur.

Eski siyasi parti Genel Başkanları gibi eski Spor Kulübü Başkanları da prensip sahibi olan kişilerdi. En yakınlarını bilet almadan statlara aldırmıyorlar, emekli olduktan sonra da bilet kuyruğuna girmekten çekinmiyorlardı. Ali Koç tıpkı Şükrü Saraçoğlu gibi bir Başkan olsaydı, o para babasına “Türkiyeliler” lafını ettirmez, mesaj taşıdığı açık olan Chobani adından rahatsız olur, gerekirse anlaşmayı iptal ederdi. Ancak ne var ki tıpkı Ali Koç gibi, Fenerbahçe Camiası da durumu kabullenmiş görünüyor. Öyle ki Atatürkçülüğü kimseye bırakmayanlardan ünlü gazeteci ve FB Divan Kurulu Üyesi Uğur Dündar bile, Kobani Yoğurtlarının sahibinin ettiği “Türkiyeliler” lafını duymazdan gelip vereceği milyarlar için teşekkür eden teweet yayınladı.

Madem ki “CHP ve FB Tarihinden Günümüzdeki Yöneticilere Dersler” diye bir başlık atıp bazı konulara dikkat çekmeye çalıştık, aklımıza takılıp kafamızı karıştıran bir başka konuyu da hatırlatmadan geçmeyelim. 2000’li yılların başlarında Türkiye ile Suriye arasında sıkı, canlı bir ilişki vardı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Suriye Arap Cumhuriyeti lideri Beşar Esad’a “Kardeşim Esat” diye hitap etmekte, ailece ziyaretlerde bulunulup havuzlara girilmekte, ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yapılmaktadır. 2007 yılında bu dostluk havasını pekiştirmek için iktidarın önayak olmasıyla FB Futbol Kulübü Halep’e götürülür ve Suriye’nin El İttihad Kulübü ile bir dostluk maçı yapılır. O yıllarda FB’nin Başkanı Aziz Yıldırım’dır.

Gel zaman git zaman ABD politikalarının yansıması ile AKP iktidarı ile Suriye’nin arası açılır ve “Kardeşim Esat” bir anda “Diktatör Esed” oluverir. Ondan sonra yaşanan ve halen devam eden süreç malum…

Suriye ile orada yuvalanan teröristler Türkiye’miz için bir tehdit oldu, olmaya devam ediyor. Tehdit olan yuvaların başında militanların Kobani dedikleri Aynel Arap geliyor. FB, 2000’li yılların başında yaşanan dostluk döneminde olduğu gibi bu defa yine gündemde ve adeta iktidarın politikalarını uyguluyor. Fenerbahçe, halihazırda Türkiye için bir tehdit olarak orada durmakta olan Chobani adını kendi stadına verirken bütün olup bitenlerden rahatsızlık duyulmuyor. Kafama takıldı doğrusu.

Ne diyelim; hayret ki ne hayret!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Osman Oktay Arşivi

Bu günah sahibini arıyor!..

30 Haziran 2025 Pazartesi 12:09

27 Haziran Cuma hutbesi ve diyanet!

27 Haziran 2025 Cuma 22:13