CHP Atatürk’ün, MHP Türkeş’in çizgisinden çıkmamalı, AKP ve DEM çok dikkatli olmalıdır!

Başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel olmak üzere CHP’lilerin ağızlarından düşürmedikleri bir cümle var: “Biz Atatürk’ün partisiyiz!” Bu söz çok güzel; insana heyecan veriyor, duygulandırıyor da peki gerçekten öyle mi?

Bugünkü CHP zihniyeti Atatürk’ün millet anlayışının neresinde? Milli ve dini hassasiyetler, Türk Milliyetçiliği, Türk tarihine bağlılık konularında Atatürk’ün konuşmaları, icraatları ortada. “Az zamanda büyük işler başaran” Atatürk’ün CHP’sinden günümüzde bol bol laf üreten ama milletimizin içine düştüğü zor zamanlarda bile bir çıkış yolu bulamayıp muhalefete mahkum olan CHP’ye kalmak ne kadar acı.

CHP, Atatürk’ten sonra sağ iktidarlar karşısında hep eziklik yaşadı. Çünkü CHP Genel Merkezi ve destekçileri genelde milletten kopuk olarak sürekli karşı tarafın tepe tepe kullanacağı malzemeler verdiler. Bu konuda pek çok yazı yazıp paylaşımlar yaptım. Onun için bu yazımda tıpkı CHP gibi özünden kopup bambaşka bir yola girdiği anlaşılan MHP’ye ağırlık vermek istiyorum. Bağlantı cümlemiz de şu olsun:

“CHP Atatürk çizgisinden ayrılmasaydı MHP olmazdı!..”

İnternet ortamında dolaşıp bazı yerlerde de dile getirilen bu ve benzeri sözler Alparslan Türkeş’e atfedilse de bizzat Başbuğ Türkeş tarafından söylenmiş değildir. Ancak bu ifade yüklendiği anlam bakımından doğrudur. En azından CHP Türk tarihine, mitolojisine bağlı kalıp Bozkurt Atatürk’ün Bozkurtlarını terk etmeseydi MHP’nin çevresindeki Ülkücü Gençlik kendisine başka bir sembol bulurdu; öyle değil mi?

CHP Atatürk’ün vefatından sonra giderek Atatürk yolundan uzaklaştırılmış, Marksist bir işgal altına girmiştir. İsmet Paşa çevresinde oluşan gruplar, “Karaoğlan” Ecevit’in parlatılıp ortaya çıkması bir sol/sosyalist rüzgâr estirmişti. Ecevit, özellikle Başbakanlık döneminde devleti ve milleti yakından tanıdıktan sonra öze dönme, Atatürk çizgisine girme gayreti göstermişse de artık olan olmuştu. Bugünkü CHP yönetiminin Ecevit’in Kıbrıs politikası, ABD yaptırımlarına karşı dik duruşu konusunda alacağı büyük dersler var. Hele de onun, gençlere verdiği bir röportajda Doğu ve Güneydoğu Anadolu hakkında, bugün azdırılmaya çalışılan Kürt meselesi ile ilgili görüşleri CHP ve hatta MHP ve diğer siyasi partilerin okullarında/akademilerinde ders olarak okutulmalıdır.

CHP, Atatürk hatta Ecevit’in son dönemlerindeki çizgisinden çıkmamış olsa idi günümüz CHP’si DEM’den çok DEM’li olup onların avukatlığına soyunamazdı. Keza MHP de Türkeş çizgisini terk etmeseydi, Genel Başkan Bahçeli -sürçü lisanla da olsa- DEM sözcüsüne “Abdullah Bahçeli” dedirtecek duruma düşmez, Terörist Başı, Bebek katili Apo da “Atatürk’ten sonra ikinci devlet adamı Bahçelidir” ifadesini kullanmazdı. MHP’nin adeta kayıtsız şartsız AKP’nin peşine takılması işte böylesine raydan çıkmasına sebep oldu.

Hani insanın, “Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkâr” diye isyan edesi geliyor da sesimizi kime duyuracağız?

Türkiye’de siyaseten tam bir liderler sultası var. Öyle olmasaydı Devlet Bahçeli TBMM kürsüsünden “Abdullah Öcalan gelsin, DEM grubuna konuşsun” dediği zaman onu dinleyen Milletvekilleri ayağa kalkıp alkışlamaz, “Ne diyor bu” diye protesto ederlerdi. Aynı milletvekilleri o konuşmadan kısa bir süre önce de “DEM kapatılsın” diye Yargıtay’ı, Anayasa Mahkemesi’ni göreve davet eden aynı kişiyi elleri patlarcasına ve ayakta alkışlamışlardı. Ne yazık ki Türkiye’de böylesine omurgasız bir siyaset anlayışı hüküm sürüyor. Bütün siyasi partilerde durum aynı.

Nabız yoklandı, Milletvekillerinden ve parti teşkilatlarından bir tepki yok ya devamı geldi: “PKK’nın kurucu önderi!..” Ardından “Sayın Öcalan…” Bir de güzel kılıf bulunmuştu: “Terörsüz Türkiye!”

Güya PKK feshedildi, bir de göstermelik törenle inlerinden çıkıp gelen teröristler Irak’ın kuzeyinde bir yere kondurulan kazan içinde kim bilir kaç vatan evladını şehit eden suç makinelerini ateşe verip dünya alemin gözleri önünde delil kararttılar, sonra da güle oynaya çekilip gittiler.

Oysa iş bu kadar basit değildi. PKK dallanıp budaklanmış, Suriye’de ayrı, İran’da ayrı teşkilatlanmış, üstelik hem ABD hem de Rusya’nın kanatları altında gelişip büyüyerek modern silahlara sahip olmuştu. Yapılan sözde anlaşma ya da silah bırakmanın/yakmanın asıl PKK güçlerinin kaydırıldığı ve başka adla anılan Suriye’dekileri ilgilendirmediğini herkes biliyor, söylüyordu. Ancak iktidar çevreleri ve tabii ki baş destekçi MHP bu durumu adeta yok sayarak geçiştirmeye çalıştılar.

Derken MHP lideri Bahçeli’nin, kendi milletvekilleri ile yaptığı bir toplantıda, “Cumhurbaşkanı Yardımcılığı ikiye çıkarılmalı ve bir Kürt, bir Alevi olmalı” dediğine dair bir iddia basına yansıdı. Ayrımcılık ve bölücülüğe çanak tutan bu son derece tehlikeli beyanın yalan olduğuna dair bir açıklama yapılmadığı gibi danışmanlarından Yıldıray Çiçek tarafından kaleme alınıp Türkgün Gazetesi’nde yayınlanan yazıda yer alan ifadelere göre de o ifadenin kullanıldığı anlaşılıyor:

“…Resmi bir açıklama yapılmamış olmasına rağmen, Sayın Devlet Bahçeli’nin ismi üzerinden, 'Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun; biri Kürt, diğeri Alevi olsun' şeklindeki tartışmalar, kulis bilgisi olarak gündemde yer bulmaya başlamıştır. Bu tartışmalara 'Devlet Bahçeli vizyonu' çerçevesinden baktığımızda sözün özünde vatanına, bayrağına ve ülke değerlerine bağlı Kürt ve Alevi kardeşlerimizin her türlü temsil makamında yer alabileceğine dair güçlü bir kardeşlik vurgusu yatmaktadır.

Ne var ki, bu birleştirici mesaj, bazı kesimler tarafından 'bölücülük' gibi çarpıtılarak ikiyüzlü bir algı operasyonuyla gölgelenmeye çalışılmaktadır. Hatta 'teröristbaşı Öcalan’ı öneriyor' diyecek kadar alçalanları gördük.”

Herhalde ben yanlış anlamıyorum değil mi? “Bu birleştirici mesaj bazı kesimler tarafından 'bölücülük' gibi çarpıtılarak ikiyüzlü bir algı operasyonuyla gölgelenmeye çalışılmaktadır” ifadesi o sözün kullanılmış olduğuna işaret etmiyor mu?

Kürt ve Alevi kardeşlerimiz zaten her türlü temsil hakkına sahip değiller mi? Bu konuda bir engel var mı? Bırakın yardımcılığı, Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı’na aday olurken “Sen Alevisin, aday olamazsın” diyen oldu mu? Seçilseydi kabul edilmeyecek miydi? Mesela ben bilmiyordum, merak da etmemiştim. AKP’li Şamil Tayyar yazınca öğrendim; Türk Ordusu’nun en üst kademesine kadar yükselen Orgeneral Cemal Gürsel Erzurum Hınıslı bir Kürt ve Alevi aileye mensupmuş. 27 Mayıs ihtilali onun liderliğinde yapıldı ve Cumhurbaşkanı oldu. Ordudaki komuta kademesi ve mesela daha sonra MHP Genel Başkanı olacak olan “İhtilalin Kudretli Albayı” Alpaslan Türkeş “Cemal Gürsel hem Kürt hem Alevi’dir, Cumhurbaşkanı olmaz” dedi mi? Orduda, bürokraside, TBMM’de, Bakanlıklarda hiç Kürt ve Alevi vatandaşımız yok mu? Bunu kimse merak etmiyor, kimseyi de ilgilendirmiyordu. Ama şimdi kaş yapayım derken göz çıkarıldı artık. Belli makamlara gelenler için şu mu bu mu araştırması başlayacak! Bahçeli, kaş yapayım derken göz çıkarmanın yanında arı kovanına da çomak sokmuş oldu. “Bilge lider” diye anılan kişi böyle uluorta konuşmamalı, söylediğine inanmayanlar da öyle savunmaya geçip gülünç duruma düşmemelidirler.

Söz konusu ifade açığa çıkınca akıllara hemen Lübnan geldi. Çünkü yıllardan beri bir türlü huzur bulmayan, defalarca yakılıp yıkılan, bombalar patlayan, ocaklar sönen Lübnan tam da Bahçeli’ye atfedilip gündem oluşturan düşüncenin canlı uygulaması olarak ortada duruyor. Orada Cumhurbaşkanı Hristiyan, Başbakan Sünni, Meclis Başkanı Şii, milletvekillikleri de cemaatler arasında paylaştırılmış durumda. Böyle bir yapıda huzur bulunması, istikrarın yakalanması mümkün değildir.

Türk Ocakları’nın çok güzel bir sloganı var: “Biz Hep Birlikte Türkiye’yiz!”

Evet, biz hep birlikte Türkiye’yiz, öyle olmalıyız. Zaten Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da bunu emrediyor. Vatandaşlık bağı esastır, din, dil, ırk, mezhep ayrımı yoktur.

Atatürk, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” diyerek herkesin bu şemsiye altında huzur ve güven içinde yaşayacağını, devletimizin ve milletimizin birlik ve beraberliğini çok güzel ifade etmiştir. Bölünüp parçalanırsak yok oluruz.

Alparslan Türkeş, “Türkiye bir mozaiktir” diye ayrımcılığa yol açacak ifadeler kullananlara “Ne mozaiği ulan” diye haykırmasını bilmiştir.

Oysa günümüzde Cumhurbaşkanlığı’na bağlı İletişim Başkanlığı tarafından yayınlanan bir “Strateji Belgesi”nde “Milletin Adı Türkiye Milleti” gibi saçma bir slogan dayatılmış, adı üstünde Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda sesiz kalmıştır. Gidişat kötüdür, milli birlik ve bütünlüğümüz siyasiler eliyle tehlikeye sokulmaktadır. Onun için diyoruz ki: CHP Atatürk’ün, MHP Türkeş’in Çizgisinden çıkmamalı, AKP ve DEM çok Dikkatli Olmalıdır.

Çünkü Biz Hep Birlikte Türkiye’yiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Osman Oktay Arşivi

Bu günah sahibini arıyor!..

30 Haziran 2025 Pazartesi 12:09

27 Haziran Cuma hutbesi ve diyanet!

27 Haziran 2025 Cuma 22:13