
Alparslan Türkoğlu
Zangezur ve Nahcivan’la İlgili Gerçekler (İTTİHATÇILAR-ATATÜRK-TÜRKEŞ-BAHÇELİ)
Kafkasya’nın kaderi, İtilaf Devletlerinin altı Osmanlı eyaletinde (Erzurum, Diyarbakır, Van, Bitlis, Sivas ve El-Aziz) bağımsız Ermeni devleti kurmak için harekete geçmesinden sonra değişti. Bugün aynı adı taşıyan şehirlerden çok daha büyük olan bu eyaletler Doğu Anadolu’nun tamamını, Güneydoğu’nun genelini ve İç Anadolu’nun bir kısmını kapsıyordu.
İtilaf Devletlerinin desteklediği ve finanse ettiği Taşnak, Hınçak ve Armenagan gibi çeteler Türk ve Kürt köylerini basarak katliamlar yapmaya ve Ruslarla savaşan Türk ordusunu arkadan vurmaya başlayınca, İstanbul hiç beklenmeyen ve dolayısıyla İtilafçıların planlarını bozan bir hamle yaparak, altı eyalette yaşayan Ermenilerin tehcire yani zorunlu göçe tabi tutulmasına karar verdi.
İtilaf Devletlerinin planları basitti: Ermeniler silahlandırılacak, eğitilecek ve katliam yaparak korku salacaklardı. Katliamlar duyulunca Türkler ve Kürtler göçecekler ve dolayısıyla altı eyalette Ermeniler ekseriyet olacaktı. Çeteler Türk ordusunu arkadan vuracak ve vur-kaç eylemleri yapacaktı ki Rus ordusunun altı eyaleti işgal etmesi kolaylaşsın.
Tehcire tabi tutulan Ermenilerin önemli kısmının kötü koşullar ve çete baskınları nedenleriyle yollarda vefat ettiği duyulunca yola çıkmak için sıralarını bekleyen Ermeniler bugün Ermenistan dediğimiz, o tarihte Rus Çarlığının parçası olan topraklara göçmeye başladılar. Göçmenlerin Batum, Nahcivan ve Ahıska’ya gitmeleri zorlaştırılırken Erivan ve Gümrü civarına yerleşilmeleri teşvik edildi.
İttihatçılar bu politikayla Osmanlı topraklarında bir Ermeni devleti kurulmasını engellediler. İlle bir Ermeni devleti kurulacaksa Rusya’da kurulmasını sağladılar. (Bu politika nedeniyle tehcir sırasında vefat eden Ermenilerin sayısı gerçek rakamdan çok yüksek çıkıyor. Zira Ermeni akademisyenler, altı eyaletteki göçten evvelki Ermeni nüfusla, tehcir bölgelerine yerleşen nüfus arasındaki farkı vefat etmiş kabul ediyorlar. Oysa bu farkın büyük kısmı bugünkü Ermenistan ve civarına göç etti.)
1917’de kurulan SSCB’nin bünyesinde Kafkasya’dan üç cumhuriyet vardı: Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan. 1921’de imzalanan Moskova Anlaşmasıyla Türkiye-SSCB sınırı çizildi. İhtilaflı olan Kars, Ardahan ve Iğdır Türkiye’de, Batum Gürcistan’da kaldı. SSCB’nin Ankara’ya gönderdiği silah ve altın Batum’un karşılığıdır.
Ankara bu anlaşma ile iki bölgede garantörlük hakkı elde eder: Batum ve Nahcivan. Atatürk, 1920 senesinde Sovyetlerde birçok platformda gündeme gelen Nahcivan’ın Ermenistan’a bağlanması tartışmaları üzerine, olağan olmayan hem kendi arkadaşlarına hem de karşı tarafa garip gelen bir hamle yaparak anlaşmanın imzalanması için Batum merkezli Acaristan’ın ve Nahcivan’ın özerk cumhuriyet olmalarını şart koşar.
Gazi, Ali Fuat Paşa’nın başkanlığındaki müzakere heyetine ‘’NAHCİVAN TÜRK KAPISIDIR. BU HUSUSU NAZARI İTİBARA ALARAK ELİNİZDEN GELENİ YAPINIZ’’ talimatını verir. Bu konuda taviz verilmez. İlginçtir anlaşmanın imzalandığı tarihte Türk-İran sınırı netleşmediğinden Nahcivan’la sınırımız olup olmayacağı da belli değildir.
Moskova anlaşmasıyla özerk cumhuriyetler bağlı oldukları devletlerden koparılırlarsa bağımsızlıklarını ilan etme, Türkiye’ye katılma ve Türkiye’de oralara müdahale etme, haklarına sahip olurlar. Bu hakların elde edilmesinin çok önemli sonuçları olur. Moskova Nahcivan’ı Azerbaycan’dan koparamaz. Yani Nahcivan Zengezur’un akıbetini yaşamaz. Hem de Zengezur Ermenistan’a bağlandıktan sonra Azerbaycan’la bağlantısı kalmamasına rağmen.
Hazarlardan beri Türk yurdu olan Zengezur Stalin tarafından Azerbaycan’dan alınarak Ermenistan’a bağlanınca Zengezur Türkleri Azerbaycan’a sürülür. Böylece Nahcivan ile Azerbaycan toprak bütünlüğünü kaybederler. Ermenistan İran’la sınırdaş olur. Nahcivan Türkleri anlaşma sayesinde sürgün edilmekten de kurtulurlar. Stalin sınırlarda yaşayan Almanları, Lehleri, Korelileri, Ahıska Türklerini, Tatarları kısaca riskli gördüğü bütün halkları Türkistan ve Sibirya’ya sürer. Sürülmeyen iki halk vardır: Nahcivanlılar ve Acaralar.
Bir başka sonuç 2008 yılında Kızıl Ordunun müdahalesiyle sonuçlanan Gürcistan iç savaşında yaşanır. Abhazya, Güney Osetya ve Acaristan Gürcistan’a isyan ederler. Bu üç devletin en zengini, en kalabalık olanı ve Türkiye sınırında yer alanı yani en önemlisi Acaristan’dır. Rusya iki devletin bağımsızlık ilan etmelerini desteklerken Acaristan’ın bağımsızlık ilanına karşı çıkar. Zira Acaristan bağımsızlık ilan ettiğinde Türkiye’nin müdahale etme hakkı vardır. Müdahale olmasa bile Acaristan’ın Türkiye’ye iltihak etme hakkı vardır. Rusya bu riski alamaz. Bugün itibariyle Güney Osetya ve Abhazya Rusya’ya bağlı iki izole ve fakir bölge. Batum ise Bakü’den sonra Kafkasya’nın en zengin, modern ve kalkınmış kenti.
Ankara’nın sınırdaki iki bölge de özerklik alması bu bölgeleri korur. Demografilerinin bozulmasını önler. Bu anlaşmanın bir faydası da rahmetli Menderes’e ve Zorlu’ya ilham kaynağı olmasıdır. Türkiye Kıbrıs’ta garantörlük isterken ve diretirken Moskova anlaşmasından esinlendi. Garantörlük olmasaydı ne Kıbrıs çıkarması olurdu ne de KKTC.
Türkiye-İran sınır anlaşması 1932 yılında imzalandı. Bu gecikmenin nedeni, Türkiye’nin Nahcivan’la sınır olabilmek için Dilucu bölgesinin bedeli mukabilinde Türkiye’ye verilmesini talep etmesidir. İran bu talebe soğuk yaklaştığından anlaşma imzalanamaz. Ağrı isyanından sonra bu bölgenin Türkiye’ye verilmesi güvenlik açısından da önem kazanır. Atatürk konuyu Şaha bizzat iletir. Şah, para önerisini reddeder ama Dilucu Türkiye’ye iyi niyet göstergesi olarak verilir. Böylece Türkiye Nahcivan’la dolayısıyla Azerbaycan’la komşu olur. 1932 düzenlemesi olmasaydı Zengezur koridoru sadece Nahcivan’ı Azerbaycan’a bağlayacaktı. Türkiye’yi Azerbaycan ve Türkistan’a bağlamayacak dolayısıyla stratejik açıdan önemli olmayacaktı.
SSCB dağıldıktan sonra Zengezur’u ilk kez gündeme getiren rahmetli Türkeş’tir. O sırada Karabağ işgal altındadır. Türkeş Türk dünyasının bütünleşmesi için Zengezur koridorunun muhakkak açılması gerektiğini ifade eder. Hatta Zengezur karşılığında toprak takası yapılabileceğini söyler. Ilımlı Petrosyan’ın iktidarı kaybetmesi konuyu gündemden düşürür ta ki işgal altındaki Azerbaycan topraklarının ve Şuşa’nın kurtarıldığı vatan savaşına kadar.
Savaş esnasında Devlet Bahçeli unutulan, kimselerin hatırlamadığı Zengezur koridorunun önce ateşkes sonra barış anlaşmasında yer almasının şart olduğunu ifade ederek konuyu yeniden gündeme getirdi. Bu beyanat verildiğinde hiçbir strateji uzmanı bunun olabileceğine ihtimal vermiyordu. Zira Ermenistan’ın İran’la tek sınırı Zengezur bölgesiydi. Böyle bir koridor sınırı kesecekti.
Ama koridor ateşkes anlaşmasında yer buldu. Cuma günü imzalanan anlaşmada da Ermenistan’ın İran sınırına engel olmayacak bir formülle Zengezur koridoru Azerbaycan’ın müktesep hakkı haline getirildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.