
İsmail Türk
Barışın, Huzurun ve Hukukun Yeniden Tesisi: Türkiye İçin Tarihî Bir Fırsat
Türk milleti, köklerinde kavga, kin ve intikam duygusuyla değil; adalet, düzen ve huzur arayışıyla yoğrulmuş bir millettir. Tarihin hangi dönemine bakarsanız bakın, bu milletin yükseldiği anların arkasında iç barış, düşüşe geçtiği anların arkasında ise bitmeyen iç çekişmeler vardır. Bugün geldiğimiz noktada, yirmi beş yıla yaklaşan bir iktidar döneminin yarattığı yorgunluk, ülkenin bütün damarlarına işlemiş durumda. Siyasi kamplaşma, ekonomik kriz, kurumların çürümesi, liyakatin yok olması ve hukukun erozyona uğraması, toplumun her kesiminde “artık değişim” duygusunu kuvvetlendirmiştir.
Fakat değişimin şekli ve yöntemi, en az değişimin kendisi kadar önemlidir. Eğer bu değişim, geçmişin hesaplarını bir kan davasına dönüştüren, rövanşist bir anlayışla yola çıkarsa; sadece yeni bir kaos dalgası üretir. Oysa milletin ihtiyacı, yeniden adaleti tesis eden, hukuku üstün kılan, yaraları sararken geleceğe bakan bir siyasettir. İşte tam da bu noktada, “iktidarın sona yaklaştığı” gerçeğiyle birlikte, Türkiye’yi yumuşak bir geçiş sürecine sokabilecek bir uzlaşma formülü gündeme gelebilir.
Bu formülün özü şudur: Yeni oluşacak iktidar, mevcut yöneticilerle yapılacak açık ve şeffaf bir anlaşma ile, Türkiye’nin yeniden demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dönmesi karşılığında belirli bir “yargısal uzlaşma” mekanizması kurulabilir. Burada kast edilen, suçların üstünü örtmek değil; ülkeyi yeni bir çatışma döngüsüne sokmadan, adaleti hem toplumsal hem de siyasi anlamda tatmin edecek bir çözüm bulmaktır. Böyle bir anlaşmaya, Türk seçmeninin yüzde 80’inin “evet” diyeceğini öngörmek hiç de abartılı değildir; zira millet artık kavga değil, huzur istemektedir.
Bu yaklaşımın Türkiye’ye sağlayabileceği faydalar
1. Siyasi İstikrarın Korunması:
Sert bir rövanş süreci, hem içeride hem dışarıda istikrarsızlık yaratır. Uzlaşma ile iktidar değişimi, kurumların çökmeden, devlet mekanizmasının felce uğramadan yeni yönetime devredilmesini sağlar.
2. Ekonomik Güvenin Yeniden Tesisi:
Yabancı yatırımcıdan yerli esnafa kadar herkes, öngörülebilir bir yönetim ve hukuk sistemi görmek ister. Sert siyasi çatışmaların yaşanmadığı bir değişim, piyasalara güven verir, dövizin ateşini düşürür, yatırımları teşvik eder.
3. Hukukun Yeniden İnşası:
Bu süreç, anayasa ve yargı reformlarıyla desteklenirse, sadece iktidar değişimi değil, köklü bir hukuk devrimi başlatılabilir. Mahkemeler üzerindeki siyasi baskı kalkar, adalet duygusu güçlenir.
4. Toplumsal Barışın Sağlanması:
Kamplaşma dili yerine, ortak bir gelecek vurgusu öne çıkar. Farklı ideolojik gruplar, “birbirini tasfiye etme” hedefi yerine “birlikte yaşama” hedefini benimser.
5. Devletin Kurumsal Hafızasının Korunması:
Her iktidar değişiminde devletin hafızasının da “temizlenmesi” gibi bir alışkanlık oluştu. Bu, ülkenin sürekliliğini zedeliyor. Uzlaşmalı bir geçiş, devletin tecrübesini korurken, hatalı yapıların tasfiye edilmesini sağlar.
6. Uluslararası İtibarın Artması:
Demokratik geçişleri kavgasız, intikamsız yapabilen ülkeler, küresel arenada itibar kazanır. Türkiye, “kendi iç sorunlarını medenice çözen” bir ülke imajıyla yeniden güç toplar.
Sonuç
Türkiye, büyük bir yorgunluğun eşiğinde. Milletin çoğunluğu, artık kavgadan, gerilimden, kutuplaşmadan bıkmış durumda. Önümüzdeki dönemde, siyasi değişimin kaçınılmaz olduğu görülüyor. Bu değişim, ya sert bir hesaplaşma ile ülkeyi daha da bölecek ya da uzlaşma zemininde, huzur ve adalet temelinde yeniden inşa sürecine girecek.
Benim tercihim, tarihî bir fırsatı değerlendirip, kavgasız bir geçişle hukuka, demokrasiye ve toplumsal barışa dönmekten yana. Çünkü biliyorum ki, bu milletin ruhu intikamda değil, adalette huzur bulur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.