Alparslan Güler

Alparslan Güler

Putin’in Azerbaycan ile derdi ne?

SSCB, ABD ile birlikte İkinci Cihan Harbinin iki mutlak galibinden biriydi. Savaştan sonra Baltıklar, Doğu Avrupa ve Balkanlar Sovyetlerin payına düştü. Sovyetlerin genişlemesi savaştan sonrada devam etti. 1949 yılında Çin akabinde Kore’nin kuzeyi komünist oldu. Mısır, Irak, Suriye, Libya ve Yemen gibi Arap ülkelerindeki Batı yanlısı rejimler devrildi, Sovyet dostu rejimler kuruldu. Fransa’nın çekildiği Çin-Hindi ülkelerinin hepsinde komünistler iktidara geldi. Bağımsızlıklarını kazanan Afrika devletlerinin ekseriyetinde sosyalist rejimler tesis edildi. Latin Amerika’da da sosyalizm popülerdi öyle ki Amerika’nın dibindeki Küba bile komünist oldu.

Sosyalizmi benimseyen son devlet olan Afganistan’ı işgal etmesi SSCB’nin yıkılmasını hızlandırdı. 1991 yılında SSCB yıkıldığında Rusya Kaleningrad dışında cihan harbinden sonra kazandığı toprakların tamamını kaybettiği gibi çarlıktan beri Rusya’ya bağlı olan 14 cumhuriyette bağımsız oldu. Böylece Rusya hem batıdan hem de güneyden küçüldü. Öyle ki üzerinde otuzdan fazla devletin kurulduğu kaybedilen toprakların yüzölçümü, 10 milyon kilometre kareden fazlaydı. Rusya’nın sınırları 2000 kilometre kuzeye ve 1000 km doğuya çekildi.

Bu mutlak mağlubiyet 1400’lerden beri sürekli genişleyen Ruslar için büyük bir travmaydı. Ruslar şoku atlatamadan Kızıl Ordunun bir türlü bastıramadığı Çeçen isyanı başladı. Tataristan’da yapılan referandum da Tatarların azınlıkta olmalarına rağmen ahalinin %62’si bağımsızlıktan yana oy kullandı. İkinci bölünmeye doğru dolu dizgin yol alındığından Rus derin devleti vaziyete el koydu. Yeltsin emekli, Putin başkan oldu.

Putin peş peşe Rusya’nın gerileme sürecini durduracak adımları attı. Çeçenleri ezdi. Arka bahçe olarak tanımladığı eski SSCB ve doğu bloku ülkelerinde daha aktif siyaset takip etti. Batıya yönelen Moldova, Gürcistan ve Ukrayna’yı böldü. Kırım’ı işgal etti. İşbirliği örgütleri kurdu ve/veya var olanları aktife etti. Dünyanın her yerinde aktif dış politika takip etti. Suriye ve Libya’da hem Rusya’nın sıcak denizlere ulaşma siyasetini taçlandıran askeri üslere sahip oldu hem de Akdeniz’i kontrol altına aldı. Kremlin, Çin ve İran ile Avrasya blokunu oluşturarak Amerika’nın tek süper güç olduğu dünyadan çok kutuplu dünyaya geçişi hedefledi. Bu yolda da epey mesafe alındı.

Her şey yolunda gidiyorken Putin bir hesap hatası yaptı. Bir haftada dize getireceğini düşündüğü Ukrayna’ya saldırdı. Bu saldırı Rusya için düşüşün başlangıcı oldu. Peki Rusya neden Ukrayna’ya saldırdı? Çünkü Batı yavaş yavaş ama sistemli bir şekilde Rusya’yı kuşatıyordu. Kremlin’in iddialarına göre, SSCB; Doğu Avrupa, Baltıklar ve Balkanlardan çekilmeden önce Batı bu topraklarda NATO üssü açmamaya ve asker konuşlandırmamaya söz vermişti. Bu söz tutulmadı. Özellikle son on yılda Rusya’ya komşu ve/veya yakın olan ülkelerde askeri üsler açıldı, füzeler yerleştirildi. Doğu Avrupa ve Baltık üyelerinin tamamı ve Balkan ülkelerinin büyük kısmı NATO ve AB’ye üye oldu. Sırbistan dışında henüz üye olmayan devletler prosedürü tamamlıyorlar.

NATO ve AB bu kadar genişlemeyle yetinmedi. Gürcistan, Moldova ve Ukrayna vatandaşlarına serbest dolaşım hakkı verildi. Bu devletlerin NATO ve AB üyeliği tartışılmaya başlandı. Moldova ile Romanya’nın birleşmesi gerektiğini savunan güçlü bir akım var. Bu olursa Moldova doğrudan AB ve NATO üyesi oluyor.

Rusya bu gelişmelere Moldova’dan Transdinyester’i, Gürcistan’dan Güney Osetya ve Abhazya’yı, Ukrayna’dan Donbass bölgesini ayırarak ve Kırım’ı işgal ederek cevap verdi. Bu operasyonlara askeri olarak mukabele edilmedi. Uygulanan ekonomik yaptırımlar son derece tesirsizdi. Öyle ki Avrupa sanki bu operasyonlar yapılmamış gibi doğalgaz alımını sürekli arttırdı. Yeni nakil hatları inşa edildi.

Elde ettiği kolay zaferler, uygulanan cılız yaptırımlar ve Ukrayna’nın zayıf olduğu istihbaratı Putin’in Ukrayna’ya saldırı emri vermesini sağladı. Hedef bir haftada Kiev’e girerek yönetimi değiştirmekti. Rusya dört yıldır süren savaşta çok az ilerleyebildi. Sonradan anlaşıldı ki İngiltere Ukrayna ordusunu donatmış ve eğitmiş.

Bu sefer, İngiltere liderliğindeki Batı hazırlıklıydı. Ukrayna’ya muazzam boyutlarda silah ve para yardımı yaptılar. Rusya’ya çok ağır ambargo uyguluyorlar. Ambargo gün geçtikçe daha da ağırlaştırılıyor. Savaşın ilk günlerinde bataklığa çekildiğini fark eden Rusya ile Ukrayna’nın İstanbul’da anlaşması üzerine İngiltere başbakanı Kiev’e geldi ve anlaşmanın bozulmasını sağladı.

İngiltere savaşın devamını istiyordu zira İngiltere ezeli düşmanını zayıflatmakta ve bölmekte kararlı. Londra’ya göre; ‘’Avrupa’nın bitişiğinde bu kadar kalabalık nüfusu ve ordusu olan, savunma sanayi gelişmiş ve zengin enerji kaynaklarına sahip Rusya büyük tehdit.’’

Savaş uzadıkça asker kaybı arttı ve ekonomi kötüleşti. Üç milyon Rus ülkeyi terk etti. Rusya asker ihtiyacını daha çok azınlıklardan temin etme yoluna gidince başta nüfusun %20’den fazlasını teşkil eden Türkler olmak üzere etnik gruplar Rusya’dan duygusal olarak koptular, uzaklaştılar.

Rusya Ukrayna operasyonunda başarısız olunca dış politikada güç kaybetti. Yurtdışından asker çekmek zorunda kaldığından kontrol ettiği ülkelerde askeri olarak ta zayıfladı. Bu zayıflamalar Rusya’ya Sudan, Suriye ve Libya’yı kaybettirdi. Bunların üstüne Ermenistan’dan ve Karabağ’dan askerlerini çekmek zorunda bırakıldı. Zangezur Koridorunun da Rus askerlerinin kontrolünde olmayacağı kesinleşti gibi.

Kafkasya, Rusya’nın ön bahçesi. Putin Ortadoğu’ya, İran, Körfez ve Türkiye’ye ulaşmasını sağlayan Kafkasya’yı kaybetmeyi kabullenemiyor. Bu gelişmelerden Azerbaycan’ı daha doğrusu Aliyev’i sorumlu tutuyor. Ona göre Aliyev, Rusya’nın Ukrayna ile cebelleşmesini fırsat bilerek Karabağ’ın tamamının kurtarıldığı operasyonu başlattı. Yani Rusya ile Azerbaycan’ın yaptığı anlaşmayı çiğnedi. Bu operasyonun neticesinde Rusya Kafkasya’yı terk etmek zorunda kalıyor.

Putin tarihe Rusya’yı ikinci kez bölünmekten kurtaran lider olarak geçecekken Rusya’yı felakete sürükleyen lider olarak geçebilir. Zira savaş sürdükçe kan kaybı devam edecek. Büyük devletler kısa sürede dağılmazlar ama Rusya daha önce kaleme aldığımız makalelerde ortaya koyduğumuz nedenler yüzünden ikinci dağılmanın eşiğinde. Ülkeyi Putin’in güçlü liderliği tutuyor.

Türkiye, Azerbaycan, Türkistan devletleri ve Rusya Türkleri bu süreçte rol almamalı. İngiltere’ye taşeron olmamalı. Dış politikada bugüne kadar yürüttüğümüz denge politikasını sürdürmeliyiz. Bu giderek daha zor olacak ama başka alternatifimiz yok. Rusya’dan çıkaracağımız iki çok önemli ders var. Savaştan kesinlikle uzak durmalıyız ve savunma sanayi dışındaki sektörlerde de güçlü olmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alparslan Güler Arşivi

Ortadoğu’da neler olacak?

02 Temmuz 2025 Çarşamba 09:51

Süleyman Demirel kimdir?

18 Haziran 2025 Çarşamba 09:26

Mansur Yavaş’ın önü açılıyor

03 Haziran 2025 Salı 10:58