
Av. Dr. İrfan Sönmez
AMACA ULAŞMAK İÇİN HERŞEY MÜBAH MI?
CHP’nin Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, partisinden istifa ederek AKP’ye geçti.
Bu geçişin açılan dava ve soruşturmalarla alakası olmadığını söylemek için kör ve sağır olmak lazım.
Erdoğan, büyüyen CHP’yi yolsuzluk,rüşvet ve bu tip transferlerle durdurmak istiyor. Yargı üzerinden CHP’yi ezmeye çalışıyor. Onun üzerinden diğer partilere de mesaj veriyor.
Ancak bu tip operasyonların başarısı o ülke siyasetçisinin kalitesi ile doğrudan ilgili. Bir fikrin ahlakına bürünmüş insanlara kolay baş eğdiremezsiniz. Ne yazık ki öyle bir insan tipi artık yok.
AKP,yirmi üç yıllık iktidarı boyunca en büyük darbeyi insana vurdu, onu metalaştırıp, bir ticari mal haline getirdi. Ahlaklı siyaset vaadiyle gelip,Cumhuriyet tarihinin en yoz siyasetine imza attı.
1977 yılında Adalet partisinden milletvekili seçilen 11 kişi CHP’ye geçmiş, Ecevit’in hükümet kurması sağlanmıştı. Tarihe ‘Güneş Motel Olayı’olarak geçen olay büyük tepki görmüştü.
Aradan neredeyse yarım asır geçti, şimdi benzer transferleri Erdoğan yapıyor. Dünle bugün arasındaki en büyük fark, dün büyük tepki alan milletvekili transferlerinin bugün alkışla karşılanması.
İnsanlar fikir değiştirebilir, partisi ile duygusal kopuş yaşayabilir, bu gibi durumlarda istifa anlaşılabilir bir durumdur.
Ama soruşturmalardan kurtulmak, parti değiştirmeyi ticari kazanç aracı yapmak en hafif tabirle seçmene ihanettir.
Daha kötüsü de şudur; bir partiye oy veriyorsunuz, ama oyunuzu biri alıp rakip partinin sandığına döküyor. Bu durumda seçimin bir anlamı kalır mı? Hangi partiye oy verirseniz verin o oylar sonunda başka bir partinin sepetine gidiyor.Sandıkta kazandığınızı yolda kaybediyorsunuz .
Demokrasi çoğulculuktur, iktidar kadar muhalefetin de söz hak ve hürriyetinin olmasıdır! Muhalefetin yargı yoluyla susturulduğu, işlevsizleştirildiği bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Türkiye uzun zamandan beri ‘ yalandan’ bir demokrasidir.
Çerçi’nin katılımda yaptığı konuşma ve daha önce görevden alınan bakanların kullandığı üslup bunun açık bir göstergesidir. Çerçioğlu “Cumhurbaşkanı’nın himayesi ile hizmet etmeye devam edeceğini söyledi. İstifa eden bakanlar için ise hep ‘affını istedi’i’ ifadesi kullanılıyor. Ne demek CB’nin himayesi yahut affını istemek? Ülkede krallık mı ilan edildi? Bu ifadeler bir eşitler nizamı olan demokrasilerde asla telafuz edilemez. Kimse şu veya bu faninin himayesi altında değildir, herkes kanunların koruması altındadır. Bu ifadeler ancak hukukun yerini kişi iradesinin aldığı tek adam rejimlerinde konuşulur. Af, bir kusur veya yanlıştan dolayı muhatabından dilenen özürdür. Görevden ayrılırken bu kelimeyi kullanmak; “ senin gibi yüce bir şahsiyetin riyaseti altında çalışıp sana layık olamadığım için affet demektir. Kişinin kendini ezmesi, muhatabının egosunu şişirmesidir. O ego şişirildikçe zararını millet görüyor.
Parti değiştirmelerin bir vechesi de şudur:bu tip operasyonlar en büyük zararı muhalefete verdi vermeye devam ediyor.
Erdoğan, son on yılda neredeyse tüm muhalefet liderlerini yanına çekti. Süleyman Soylu öyle esip gürlüyordu ki, herkes “zinhar bunun yolu asla Erdoğan’la kesişmez” diye düşünüyordu. Bir gün baktık ki,kanat takıp AKP’ye uçmuş. Numan Kurtulmuş, “Harun olacağız diye geldiler Karun oldular”diyordu. O da bir gece ansızın Erdoğan’a biat etti. Destici’yi ise hiç söylemiyorum.Bir milletvekilliği için rahmetli Yazıcıoğlu’nun partisini nefsine alet etti. Şimdi bir o tarafa bir bu tarafa sallanıp duruyor.
Bahçeli ise öyle şeyler söylüyordu ki, kimsenin aklına bu da gider ihtimali gelmiyordu. O da gitti hem de öyle bir gitti ki,Erdoğan’la yapışık ikiz oldular. Son tüccar Sinan Ogan’dı. Erdoğan CB olmasın diye kendisine verilen oyları altın tepsi içinde Erdoğan’a sundu. Ancak tepside sadece milliyetçilerin oyları yoktu, kendi şahsiyeti, itibarı da vardı, onları da aynı tepsi içinde Erdoğan’ın ayakları dibine attı. Muhalefetin en büyük çıkmazı budur. Vatandaş gidenlere bakarak “ya bu kalanlar da bizi aldatıp giderse” diye muhalefete güvenip bağlanamıyor. Erdoğan’ın asıl hedefinin de bu olduğunu, böyle bir algı oluşturmak olduğunu düşünüyorum. Muhalefete güveni ne kadar sarsarsa vatandaşı o kadar kendine mecbur eder.Muhalif seçmende gittikçe pekişen ‘oy verecek parti ve lider mi var’ güvensizliği bu parti değiştirmelerden besleniyor. Sonuçta iktidar sandıkta kazanamadığını kazanıyor, muhalefet sandıkta kazandığını kaybediyor. Bir ülkede siyasi ahlak bitmişse her şey mübah olur. Hele bir de buna İslami bir kılıf bulunmuşsa… Her şeyi çürüttüler bir gün gidecekler ama arkalarında nesiller boyu temizlenemeyecek maddi ve manevi enkazlar bırakarak…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.