Av. Dr. İrfan  Sönmez

Av. Dr. İrfan Sönmez

Devlet deneme tahtası değildir!

Etnik meselelerin çözümü, çok dikkat gerektiren bir iş.
Soğuk savaşın bitiminden sonra birçok ülke etnik kalkışmalara sahne oldu.
Bunların bazıları silahla, bazıları müzakere ile çözüldü. Ama çözülmeyen daha birçok etnik çatışma ve uyuşmazlık var.

Çatışmaların bir kısmı geçmişte verilen bazı hak veya tavizlerin geri alınmasından kaynaklanıyordu. Buna iki örnek; Kuzey İrlanda ile İspanya’da Bask ve Katalan ayrılıkçılığıdır.

Birinci dünya savaşından sonra İrlanda, Britanya’dan ayrılarak İrlanda Cumhuriyeti kuruldu. İrlanda milliyetçilerinin İrlanda’nın parçası saydığı 6 vilayetten oluşan Kuzey İrlanda bu ayrışmanın dışında kaldı.

Çünkü kuzeyde Katoliklerin nüfusuna yakın birlikçi Protestanlar vardı. Bu bölgeye de geniş bir özerklik verildi. Ancak İrlanda milliyetçileri bununla yetinmediler. İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmeyi savunmaya devam ettiler. Çatışma ve eylemler üzerine bu özerklik geri alındı. IRA bu özerkliği kazanılmış/ müktesep bir hak olarak gördü. “Bize ait olan elimizden alındı” diye mücadele etti. Buna İngiliz hükümeti ve bölgeye gönderilen güvenlik güçlerinin yanlışları da yardım etti.

Büyük Britanya yıllarca IRA terörü ile uğraşmak zorunda kaldı. Sonunda ‘Hayırlı Cuma’ anlaşması ile özerklik geri verildi, geniş oranda yetki devri yapıldı.

Benzer bir durum İspanya’da yaşandı. 1930’lu yılların başında Bask ve Katalan bölgelerine özerklik verildi. İspanya iç savaşında galip gelen Franko bu özerklikleri kaldırdı. Ancak artık özerklik bu topluluklar için kazanılmış bir hak halini almıştı.
ETA yarım asır bunun için savaştı. Katalonlar ellerinden hakları alınmış gibi yıllarca bu haksızlığa uğramışlık duygusu üzerinden toplumlarını motive ettiler. Öyle ki, bu bölgelerde özerklik, merkezi hükümet tarafından verilen ve geri alınması mümkün olan bir düzenleme olarak değil, bu toplulukların tabii bir hakkı olarak görüldü. Geri alınabilir olmadığı düşünüldü. Geri alındığında da - kendilerine ait- bir şey alınıyormuş gibi hareket edildi. Toplum kışkırtıldı.

İspanya, 1978 anayasası ile bu özerklikleri geri getirmek zorunda kaldı. Başta yapılan yanlış, sonradan izale edilemez hale gelmişti.
Şimdi ülkenin nereye gittiğini göremeyen bazı İspanyol yazarlar “ İspanya’yı kendi elimizle mahvettik” diyorlar.

Erdoğan’ın önceki gün şehit ailelerine mektup yazdığı, onları incitecek bir şey yapmayacaklarını söylediği basına yansıdı. Aynı Erdoğan, birkaç ay önce de,” Terör örgütü ile konuşacak kadar cibilliyetsiz değiliz” demişti. Genel seçimlerde iktidar, PKK ile işbirliği yapanlar yapmayanlar üzerine seçim propagandasını oturtmuş ve kazanmıştı. Şimdi bunu diyenler PKK ile aynı masada. Bu defa da masa üzerinden toplumsal destek kazanılmaya çalışılıyor.

Örgüt adına öyle konuşmalar yapılıyor ki, bunlardan bir tanesinin kabul edilmesi bile üniter ve milli devletin tabutuna çivi çakılması demek. Devlet deneme tahtası değildir. Şunu verelim, bunu verelim olmazsa geri alırız diye birşey yoktur. Verdiğiniz şey alanlar için bir hak olur, bir daha geri alamazsınız.

Apo’nun talebiyle bir komisyonun kurulması bile sn CB’nin dediğinin aksine yeterince incitici ve rahatsız edicidir. İsteyenler Kayıp Barış isimli kitabımda Apo’nun birinci yıkım sürecinde ne istediğine bakabilir.

Kaldı ki, masada terörü sonlandırmak değil, Kürt sorunu başlıklı konular konuşuluyor. Kürt sorunu dediğiniz zaman, bu sorunu gündeme getiren Apo ve PKK’yı Kürtlerin meşru temsilcisi haline getirmiş olursunuz. Bu Öcalan’ın örgüt liderliğinden Kürtlerin liderliğine terfi ettirilmesidir. Terör örgütleri ile silah bırakma konuşulur, bir topluluğun meseleleri konuşulmaz. Kaldı ki bu ülkede şu veya etnik kökenden gelmiş olduğu için ayrımcılığa uğradığını söyleyen yalan söylüyor.

DEMP’lilere bakın meclisteler, çeyrek milyon maaş alıyorlar, çocukları en iyi okullarda okuyor, her konuşmada Türk milletine hakaret ediyorlar, ama hala bize ayrımcılık yapılıyor diyorlar. Başka bir ülkede olsa bu kişiler meclisin kapısından içeri giremez. Bu ülke yıllardır bu kişilerin hakaretlerine, aşağılamalarına bile tahammül ediyor.

Devlet hayatında ‘bugün verir, yarın geri alırız’ diye birşey yoktur. Onun için ülkenin dilinden, siyasi ve idari bütünlüğünden asla taviz verilemez, bunlar eli kanlı teröristler ve onların siyasi uzantıları ile konuşulamaz.

Türkiye ne Erdoğan, ne Bahçeli ne de DEMP demektir. Bunlardan çok daha büyüktür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Av. Dr. İrfan Sönmez Arşivi

Bu bir çürümedir

06 Ağustos 2025 Çarşamba 20:25

Cumhur’un masasına meze olmak!

01 Ağustos 2025 Cuma 01:53

Düşünmeden konuşmak

28 Temmuz 2025 Pazartesi 20:46

Komisyon tuzağı

26 Temmuz 2025 Cumartesi 16:35

Hasta mahkumlar ve vicdanı kaybetmek

25 Temmuz 2025 Cuma 05:30

Bu yol, yol değil!

22 Temmuz 2025 Salı 01:58

Lübnanlaşma ve kota siyaseti

20 Temmuz 2025 Pazar 11:20