Serpil Güleçyüz

Serpil Güleçyüz

Yeniden Doğmak İçin Umut Varsa, Yol da Vardır

Dünya aldı başını gidiyor.

Nereye gidiyor?

Bunu tam olarak bilmek mümkün değil.

Hiç kuşkusuz, öncelikle demokrasimizi, onu ortadan kaldırmak isteyen her türlü tehlikeye karşı korumalıyız.

Çağdaş bir devlet; din, mezhep, ırk, milliyet, cinsiyet, yaş, coğrafya ya da kültür farkı gözetmeden, kendisine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkese eşit davranmalı, güvenlik, sağlık, eğitim gibi hizmetleri adil bir şekilde sunmalıdır.

Mustafa Kemal Atatürk, ileri görüşlü bir lider ve büyük bir komutan olarak milletine güvenmiş, onlarla birlikte laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletinin temellerini atmış, Kurtuluş Savaşı'nı başlatmış ve bu savaşı milletçe birlikte kazanmıştır. Bugün hâlâ tüm dünyanın kabul etmekte zorlandığı büyük bir kültürel dönüşümü de gerçekleştirmiştir.

Türkiye, çağdaş ve demokratik devlet olma niteliğini taşıyan tek İslâm ülkesi olması nedeniyle tüm dünyanın dikkatle izlediği de bir ülkedir.

Ancak ne yazık ki, şu aşamada içi boşaltılarak saptırılan kavramlardan biri de "laiklik"tir.

Devletin bütün inançlara saygılı ve eşit mesafede olması, vatandaşların vicdan özgürlüğünü koruması gereken laiklik; sadece din ve ö işlerinin ayrılması şeklinde yüzeysel bir biçimde yorumlanmaktadır.

Oysa laiklik, bireylere baskı kurulmamasını da içerir.

Demokrasiyi tanımlarken temel hak ve özgürlüklerin güvencede olduğu çoğulcu bir yönetimden söz etmeliyiz. Ancak bugün geldiğimiz noktada, çoğunluğun azınlık üzerinde baskı kurduğu, özgürlüklerin hiçe sayıldığı bir yapı söz konusudur.

Ahlakın olmadığı yerde yasa, sadece güçlü olanın sopasıdır.

Albert Camus

Köşe dönücülük almış yürümüş; bireylerin yasal yollarla, çalışarak kazanç elde etme umudu git gide azalmıştır. Halkın liderlere olan güveni sarsılmış, etik değerlerimiz ve hukuk kuralları yerini şiddete, kuralsızlığa, zorbalığa bırakmıştır. İnsanlar artık birbirine saygı, sevgi ve güven duymamaktadır.

Bireylerde özgüven eksikliği, boşluk hissi, yılgınlık, adam sendecilik ve geleceğe dair güvensizlik yaygınlaşmıştır.

Kamu kadrolarında yetenek değil, siyasi tercih ve bağlılık ön plandadır. Bu durum, toplumda adaletsizlik ve eşitsizlik duygusunu derinleştirmiştir.

Eğitim, adalet, güvenlik, sağlık, siyaset gibi temel kurumlarımız çağın gerisinde kalmıştır.

Bu Eğitim sistemimiz, çocuklarımızı çağdaş dünyaya hazırlamak bir yana, aileleri özel ve yabancı okullara mecbur bırakmaktadır.

Yasalar ve uygulayıcılar yetersiz kalmış; adli ve idari yargı öyle yavaş işlemiştir ki artık mahkemeye gitmek vatandaş için bir çözüm değil, zaman kaybı olarak görülmektedir.

Bunu 9.Daire Başkanı Sn.Abdurrahman Gençbay "Bugün yargıya güven yüzde 20 ler seviyesine indi"diye ifade etmiştir.

Rüşvet, siyasi baskı ve çıkar ilişkileri yargının önüne geçmiştir. İnsanlar adaleti artık mahkeme salonlarında değil, televizyon kanallarında ve gazete manşetlerinde arar hâle gelmiştir.

Oysa bu güzel memleketi ileriye taşımak isteyen çağdaş öğretmenler, yargıçlar, dürüst polisler ve namuslu siyasetçiler yok mu?

Elbette vardır.

Ancak sistemin yozlaştırıcı yapısı karşısında kimileri emekli olmuş, kimileri köşesine çekilmiş, kimileri de Bu memleketi kurtaracak bir ben mi kaldım? diyerek düzene ayak uydurmuştur.

Osmanlı’nın yıkımıyla tarihten silinmek istenen bir halk, Atatürk’ün önderliğinde yeniden küllerinden doğmuş, başını her zaman dik tutan bir millet yaratılmıştır. Bugün de aynısı mümkündür.

Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır

Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.

Mustafa Kemal Atatürk

Bu yılgınlığı, rehaveti, uyurgezerliği aşmamız gerekir. Umutsuzluğu umuda dönüştürmenin yolu, eğitimde ve adalette köklü reformlardır.

Eğitimde, adalette köklü reformlar yaparken, siyaseti de gerçek anlamda halka hizmet etmenin bir aracı haline de getirmek gerekiyor, yani dürüst siyaset, halk için siyaset olmazsa olmazımız olmalı

Türkiye, tarih boyunca birlik ve beraberlik içinde tüm zorlukları, bunalımları bütün dünyayı şaşırtan çözümler üreterek aşmayı başarmıştır; yine başaracaktır.

Yeter ki iktidarlar, adalet sisteminin verdiği cezaları geçersiz kılacak ideolojik nedenlerle af tasarıları yerine gerçek reformlara yönelsinler.

Şimdi yaraları sarma zamanı...

Şimdi dostluk ve kardeşlik zamanı...

Şimdi birlik ve beraberlik zamanı...

Ve şimdi geleceğe umutla bakma zamanı.

Ne demiş Mevlânâ

En karanlık gecenin sabahı parlak güneştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serpil Güleçyüz Arşivi

Alevler arasında kalan vicdanımız

26 Temmuz 2025 Cumartesi 16:22

Görmek mi? Sadece bakmak mı?

21 Temmuz 2025 Pazartesi 12:25

Gazeteci olmak, cesaretin adı

13 Temmuz 2025 Pazar 02:49

Giden 12 canımızın ardından

08 Temmuz 2025 Salı 19:33

Haksızlığa Uğramak Mazeret Olabilir mi?

05 Temmuz 2025 Cumartesi 02:25

Eğitim mi? Cehalet mi?

12 Haziran 2025 Perşembe 02:38

Neden başarılı olamıyoruz?

26 Mayıs 2025 Pazartesi 09:23

Barışa evet, ya bizim acılarımız

14 Mayıs 2025 Çarşamba 10:14