
Serpil Güleçyüz
Görmek mi? Sadece bakmak mı?
Hiç buzdolabının kapağını açıp, gözünüzün önündeki bir şeyi dakikalarca aradığınız oldu mu?
Ya da başınızda olan yakın gözlüğünüzü bulmak için evi altüst ettiğiniz?
Benim oldu.
Aslında bakıyoruz ama görmüyoruz.
Mevlânâ'nın dediği gibi:
Körlük gözde değil, gönüldedir.
Çünkü çoğu zaman göremeyen, gözümüz değil, göremeyen zihnimizdir.
Hayatımız boyunca karşımıza pek çok fırsat çıkar, bizi seven insanlar hayatımıza girer...
Ama biz fark etmeyiz.
Her şey gözümüzün önündedir, ama biz yine de göremeyiz.
Zihnimiz görmek istemediğine kördür.
Sadece görmek istediğimizi görürüz.
Beynimiz binlerce uyarıyı süzer ve yalnızca "bizim gerçekliğimize" hizmet eden kısmını bize sunar.
Bu duruma psikolojide "seçici algı" denir.
Seçici algı, çevremizdeki bilgi ve uyaranların sadece belirli kısımlarını fark etme ve diğerlerini bilinçli ya da bilinçsizce görmezden gelme sürecidir.
Beyin, yalnızca komutlara uyar; diğerlerini yok sayar.
Günlük hayatın telaşı içinde çoğu zaman “otomatik pilotta” yaşıyoruz.
Yani düşünmeden, alışkanlıkların bizi yönlendirdiği bir yaşam biçimi.
Aynı yoldan işe gidiyoruz, aynı haber kaynaklarını dinliyor, aynı kişilerle aynı şeyleri konuşuyoruz.
İşte bu rutinler, zihinsel körlüğün en büyük sebebi.
Farkındalık, bu otomatik akışa "dur" diyebilme cesaretidir ayni zamanda.
İşte bu yüzden bazen hayatın sunduğu fırsatları, çıkış yollarını, bize dokunan insanların değerini göremeyiz.
Fark edemeden geçip gideriz.
Bazen de...
Bizi yönetenlerin bugün söyledikleriyle, dün söylediklerinin çeliştiğini,
Halka verilen sözlerin yerine getirilmediğini,
Bilginin ve ilmin önemsenmediğini,
Yalakalığın makbul, liyakatin ikinci planda tutulduğunu göremeyiz.
Peki, çözüm ne?
Arada bir kendimize dönüp sormalıyız:
“Bu konuda nerede hata yapıyorum? Neyi göremiyorum?”
Çünkü bakan kişi anlatır, gören kişi sorgular.
İnsan olan, gözüyle bakmalı, aklıyla anlamalı, kalbiyle görmelidir.
Belki de görmek sadece gözle değil, vicdanla da mümkündür.
Kalbimizin aynası kirlenmişse, en berrak gerçek bile bulanık görünür.
Bugün kendimize şöyle bir bakalım:
Etrafımda olup bitenlerden neyin farkına varamıyorum?
Çünkü gerçek tehlike, bir şeyin olması ya da olmaması değil, olanların farkında olmamaktır.
Bugün sadece görmek için değil, fark etmek için de bakalım.
Hz. Ali şöyle der:
Dünyanın en sağır edici sessizliği, acı çeken bir mazlumun sessizliğidir.
Peki ya siz?
Sadece bakıyor musunuz?
Yoksa gerçekten görebiliyor musunuz?
Dileğim;
Sadece bilen değil, anlayan…
Sadece duyan değil, hisseden…
Sadece yaşayan değil, gerçekten fark eden…
Gafletten uyanmış, başkalarının acısına duyarlı,
Odaklanabilen,
Empati kurabilen, Araştıran, soran, sorgulayan, anlayışı ve kavrayışı yüksek insanlar olmamızdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.