Türk milletinin kimliği etnik pazarlıkla değil: Tarihsel bütünlüğüyle tanımlıdır

GİRİŞ: ETNİK KİMLİKLERİN PAZARLIĞI MI, MİLLİ BİRLİK Mİ?

Cumhurbaşkanlığı makamı, etnik kimliklerin temsil yeri değil, Türk milletinin tamamını temsil eden anayasal bir makamdır. Ancak Türkiye’de son yıllarda yönetim anlayışı, etnik ve mezhebi kimliklerin “temsili” üzerinden bir bölüşüm sistemine çevrilmek istenmektedir. “Alevi bir yardımcım olacak”, “Kürt bir danışman atayacağım” gibi ifadeler, ilk bakışta kapsayıcı gibi görünse de aslında ayrıştırıcı bir zihniyetin ürünüdür.

Hiç kimse Türk devletinin en üst makamlarını, etnik ve mezhebi kimliklerin pazarlık alanına çeviremez. Bu milletin evladı olmak için etnik kimlik aramak da, bunu yönetim formülüne dönüştürmek de bölücülüktür. Alevi de, Kürt de, Boşnak da, Türkmen de bu milletin onurlu fertleridir. Ancak bu kimlikler bir “koalisyon şifresi” gibi değil; tarihi bütünlüğün ve birlikte yaşama kültürünün parçası olarak görülmelidir.

OLUMLU YANLAR: KAPSAYICI SÖYLEM ARAYIŞI

  • Türkiye'de uzun yıllar görmezden gelinen bazı toplumsal kimliklerin kamusal alanda görünürlük kazanması, devletin her bireye ulaşma çabası açısından değerlidir.
  • Devlet yönetiminde farklı kesimlerden isimlerin yer alması, temsil adaleti açısından umut verici bir potansiyel taşıyabilir.
  • Etnik ve mezhebi ayrışmaların inkâr edilmeden, kardeşlik temelinde konuşulması bazı faydalı tartışmaların da önünü açabilir.

OLUMSUZ YANLAR: KİMLİK PAZARLIĞI ÜZERİNDEN SİYASET

  • Yönetim kadrolarının “Alevi”, “Kürt”, “Laz” gibi sıfatlarla anılması, liyakat yerine kimlik vurgusunu ön plana çıkarır.
  • Bu yaklaşım, halk arasında “kimlik kotası” algısı yaratarak toplumsal birlikteliğe değil, karşıtlık üretimine neden olur.
  • Devleti birleştirici değil; kimlik eksenli bölüştürücü bir yapıya çeker. Bu da Türk milletinin bin yıllık siyasi ve sosyal birlikteliğine zarar verir.
  • Mezhebi veya etnik referansla göreve getirilen kişiler, hem kendi toplumları hem de genel kamuoyu nezdinde adaletli görünmeyebilir.
  • Etnik temelli söylemler, dış güçler tarafından da kolayca istismar edilebilir bir zemin yaratır.

SONUÇ: MİLLETİ AYRIŞTIRARAK DEĞİL, BÜTÜNLEŞTİREREK YÖNETİN

Kimlik siyaseti, kısa vadeli sempati kazandırabilir; fakat uzun vadede milletin ortak hafızasını ve güven duygusunu zedeler. Türk milleti, tarih boyunca farklı etnik ve mezhebi aidiyetleri kardeşlik potasında eriterek bir arada yaşadı. Bugün ihtiyaç duyulan şey, kimlik kotası değil; liyakatle, adaletle ve şeffaflıkla yönetilen bir sistemdir.

Devletin makamları; etnik, mezhebi ya da siyasi aidiyetlerin değil, ehliyetin ve sadakatin adresi olmalıdır. Milletin devlete güveni, yöneticinin kimliğinden değil; ne yaptığı, nasıl davrandığı ve ne kadar adil olduğu üzerinden kurulmalıdır.

OKUYUCUYA SORULAR

  1. Cumhurbaşkanlığı ya da bakanlık gibi üst makamlara getirilen kişiler, etnik ya da mezhebi kimlik üzerinden mi, yoksa liyakat esaslı mı belirlenmelidir?
  2. Etnik temsiliyet söylemi, uzun vadede birliği mi sağlar, ayrışmayı mı körükler?
  3. Alevi ya da Kürt kimliğine sahip bir yurttaş, etiketlenmeden, sadece bilgisi ve başarılarıyla devlet kademesinde yükselebiliyor mu?
  4. Kimlik üzerinden pazarlık yapılmadan, herkese adalet sağlayan bir yönetim modeli nasıl inşa edilebilir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Mehmet Pamuk Arşivi