Türkiye tampon değil, tarih yazan bir devlettir

TARİHSEL ARKA PLAN

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türkiye’nin Jeopolitik Pozisyonu

Anadolu coğrafyası, tarih boyunca yalnızca doğunun ve batının değil; kuzeyin ve güneyin de kavşak noktası oldu. Roma’dan Bizans’a, Selçuklu’dan Osmanlı’ya uzanan binlerce yıllık medeniyet zinciri boyunca bu topraklar, savaşların değil, barış ve düzenin merkezi olarak tanımlandı.

  • Osmanlı Devleti, yüzyıllarca üç kıtada barışı sağlayan bir denge gücüydü.
  • Cumhuriyet döneminde, özellikle Soğuk Savaş yıllarında, Türkiye hem Batı'nın hem Doğu'nun gözünü diktiği stratejik bir aktör oldu.
  • Ancak 21. yüzyılda, küresel güçlerin çıkar çatışmaları giderek daha çok Türkiye'nin etrafında yoğunlaşmaya başladı.

Bu tarihsel derinlikte şu gerçek değişmedi: Türkiye başkalarının savaş planlarında figüran değil, kendi kaderini yazan bir millettir.


KONUNUN ÖZETİ

İran-İsrail Gerilimi ve Türkiye Üzerindeki Gölge

Son yıllarda, özellikle Ortadoğu’da yaşanan savaşlar, istihbarat operasyonları, suikastlar ve drone saldırıları, bölgeyi adeta barut fıçısına çevirdi. İran’ın üst düzey askeri kadrolarına yönelik saldırılar, yalnızca o ülkenin değil, bütün bölgenin istikrarını tehdit eden bir tabloyu ortaya koydu.

Ne yazık ki, bu gelişmelerde Türkiye çoğu zaman:

  • Krizin hedefi değilse bile seyircisi,
  • Hedef alınmasa bile güvenlik uyarısı yapılan ülke,
  • Karar alma süreçlerine değil, sonuçlara maruz kalan aktör haline getiriliyor.

Bu denklem, ne tarihimize ne milletimizin onuruna uygundur.


OLUMLU YANLAR

Türkiye’nin Dirayetli Duruşunun Kazandırdıkları

✅ Türkiye, stratejik sabır ve bağımsız dış politika ile krizleri fırsata çevirebilir.
✅ Uluslararası platformlarda dengeli ama kararlı duruş, ülkemizi barış için aranan aktör kılar.
✅ Güneydoğu gibi hassas bölgelerde alınan her önlem, sadece Türkiye'yi değil, bölgeyi de korur.
✅ Türkiye, tampon değil; arabulucu ve yapıcı güç olarak yeniden tanımlanabilir.


OLUMSUZ YANLAR

Pasif Dış Politikanın ve Tepkisizliğin Tehlikeleri

❌ Başkalarının savaşı üzerinden yürütülen uyarı listelerine girmek, Türkiye’yi kırılgan bir ülke gibi gösterir.
❌ Savaşın dışında kalmak isteyip, savaşın sonuçlarına maruz kalmak edilgen bir diplomasi göstergesidir.
❌ Sınır bölgelerindeki şehirler (Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır gibi) jeopolitik bedellerin ödeyicisi haline gelir.
❌ Halkta sürekli tedirginlik hissi yaratılır ve sosyal bütünlük zedelenir.


SONUÇ

YENİDEN TARİHİN ÖZNESİ OLMAK

Türkiye, binlerce yıllık devlet aklına ve toplumsal birikime sahiptir. Tarih boyunca krizleri yöneten, göçleri düzenleyen, barışa aracılık eden bir ülke olarak, kendi dış politikasını kendi belirleme gücünden asla taviz vermemelidir.

Başka ülkelerin saldırıları üzerinden yapılan hesaplar bizi bağlamaz. Ancak bu hesapların sonuçlarının bize fatura edilmesi de kabul edilemez. Türkiye ne tampon ülke ne de seyirci olabilir. Bu millet, hem geçmişiyle söz sahibidir, hem de geleceğiyle yön tayin edebilir.


OKUYUCUYA SORULAR

  1. Sizce Türkiye, çevresindeki savaşlara karşı yeterince bağımsız ve kararlı bir politika yürütebiliyor mu?
  2. Sınır kentlerimizin güvenliği için alınan önlemleri yeterli buluyor musunuz?
  3. Başkalarının kriz planlarında Türkiye'nin adı geçiyorsa, buna sadece dış politikayı mı suçlamalıyız, yoksa millet olarak daha fazlasını mı yapmalıyız?
  4. Türkiye’nin gelecekteki kuşaklarına bırakacağı dış politika mirası sizce nasıl bir miras olmalı?
  5. Türkiye, 21. yüzyılda hâlâ başkalarının savaşı için tampon olmayı kabul etmeli mi, yoksa kendi kaderini yeniden tanımlamalı mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Pamuk Arşivi