Sözün karartıldığı yerde, gerçek daha yüksek sesle konuşur

KORKUNUN KISA TARİHİ

Tarihin her döneminde, gerçekleri duymak istemeyenler susturmakla çözüm aradı. Hitabetin gücünden korkanlar, önce kürsüyü kaldırdı. Sonra mikrofonları susturdu, sonra kitapları yaktı. Şimdi ise ekranları karartıyorlar. Ama unuttukları bir şey var: Gerçek, ışığı karanlıkta daha çok parlayan bir kıvılcımdır.

SANSÜRÜN TARİHSEL SİLÜETİ

Orta Çağ’da aforozdu bu, 20. yüzyılda kitap yasaklarıydı, şimdi ekran karartması. Değişen sadece yöntem; aynı kalan, korkudur. Devletlerin veya iktidarların, halkın ne duyacağını seçmeye çalışması, ifade özgürlüğüne karşı bir tehdit değil, toplumun ortak aklına karşı bir darbedir.

Ekranların karartılması, yalnızca bir yayın organının kapatılması değil; aynı zamanda bir çağın ayıbıdır. Çünkü bir toplumun sesi, sadece meydanlarda değil, ekranlarda da duyulur. O sesi kısmak, halkın iradesine dolaylı bir sansürdür.

OLUMLU YANLAR: DİRENEN BİR HALKIN HAFIZASI

Baskı altında en çok gelişen şey, yaratıcılıktır. Bugün bir kanal susturulsa da, milyonlarca insan sosyal medya üzerinden bilgiye ulaşmayı sürdürüyor. Sansür, çoğu zaman geri teper; halkın ilgisini daha da artırır.

Sözünü kaybetmeyen toplumlar, baskıya karşı yeni yollar bulur. YouTube, sosyal medya, alternatif mecralar, karartılmış ekranların ardında yeni bir özgürlük coğrafyası yaratır. Ve her yeni yasak, aslında daha fazla duyulma arzusunun yolunu açar.

OLUMSUZ YANLAR: TOPLUMSAL KÖRLEŞME

Ancak bunun bir bedeli vardır. Sürekli olarak farklı düşünceleri bastıran toplumlar, giderek tek sesli hale gelir. Eleştiri kültürü yok olur. Gözlerin çevrildiği medya, propaganda aracına dönüşür. Ve en tehlikelisi: Halk, gerçek ile reklam arasındaki farkı ayırt edemez hale gelir.

Karartılan ekranlar, aslında yalnızca bir televizyon kanalını değil, toplumun düşünme refleksini de karartır. Eleştiren değil, itaat eden bireyler doğar. Ve bu, demokrasinin sessiz ölümüdür.

SONUÇ: GÖRMEK İSTEYENİ DURDURAMAZSIN

Bir halk, gerçekleri görmek istiyorsa, karartılan ekranlara değil; aydınlanan vicdanlara döner. Sansürle bir süreliğine sesleri bastırabilirsiniz, ama merakı susturamazsınız. İfade özgürlüğü, yalnızca basın mensuplarının değil; halkın nefesidir.

Yasaklar, bugün belki birkaç ekranı karartır. Ama yarın; o yasaklara karşı yükselen sesi, kimse susturamaz. Çünkü gerçeğin doğası böyledir: Er ya da geç duyulur.

OKUYUCUYA SORULAR

Sizin için ifade özgürlüğü nedir? Sadece konuşmak mı, yoksa duyabilmek mi?

Bir basın kuruluşunun susturulması, halkın bilgiye ulaşma hakkını nasıl etkiler?

Bugün karartılan bir ekran, yarın hangi haklarımızın da tehdit altında olduğunu gösterebilir?

Sessiz kaldığımız her sansür, sizce başka hangi alanları da susturabilir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Pamuk Arşivi