Siyasetçilerin sesine ambargo: Sosyal medya engelleri neden?

Türkiye’de son yıllarda sosyal medya, sadece bireylerin değil, aynı zamanda siyasetçilerin de en önemli iletişim araçlarından biri hâline geldi.

Ancak bu dijital mecra, ifade özgürlüğü ile sansür arasındaki savaşın yeni cephesine dönüştü. Yüzlerce vatandaşın ve özellikle muhalif siyasetçilerin sosyal medya hesaplarına getirilen kısıtlamalar, bu savaşın en net örneklerinden biri olarak karşımızda duruyor.

Peki, bu engellemelerin asıl sebebi nedir? Sosyal medya devleri kendi politikalarını mı işletiyor, yoksa Türkiye’deki siyasal iklim bu baskıya zemin mi hazırlıyor?

HESAPLARIN ENGELLENMESİNİN GÖRÜNEN VE GÖRÜNMEYEN NEDENLERİ

Sosyal medya platformlarında hesapların kapatılması ya da içeriklerin kaldırılması iki temel sebebe dayanıyor: Kullanıcı sözleşmelerine aykırılık ve yerel yasalara uyum baskısı.

Ancak Türkiye örneğinde bu iki başlık oldukça muğlak şekilde uygulanıyor. Özellikle muhalif siyasetçilerin hesaplarının kısıtlanması, sadece "topluluk kurallarının ihlali" gerekçesiyle açıklanamıyor. Çünkü aynı türde söylemleri iktidar yanlısı hesaplar kullandığında herhangi bir yaptırımla karşılaşmıyorlar. Bu da kamuoyunun zihninde “çifte standart” izlenimini perçinliyor.

Uluslararası sosyal medya şirketlerinin Türkiye’de temsilcilik açmaya zorlanmalarıyla başlayan süreç, artık içerik kaldırma emirlerinin hızla uygulanmasına, hesap kapatmaların artmasına ve özellikle seçim dönemlerinde muhalif seslerin görünmez hâle getirilmesine kadar vardı.

SİYASİ BİR ARAÇ HALİNE GELEN SANSÜR

Bugün artık sosyal medya sansürü, sadece bir platform politikası değil; doğrudan siyasi manipülasyon aracı olarak kullanılıyor. Hangi siyasetçinin konuşacağına, hangisinin konuşamayacağına karar veren algoritmalar değil, siyasal baskı grupları.

Bu baskının en büyük mağdurları ise halkla doğrudan iletişim kurmaya çalışan siyasetçiler oluyor. Televizyon ekranları kapalı, gazetelerin manşetleri tek sesli. Geriye kalan tek nefes borusu olan sosyal medya ise her geçen gün daha dar bir tünele dönüşüyor.

KORKU, KONTROL VE KAPATMA POLİTİKASI

İktidarların sosyal medya üzerindeki baskısının altında yatan temel motivasyon ise korkudur. Gerçeklerin yayılma hızından, yanlışların teşhir edilmesinden, halkın kendi arasında örgütlenmesinden duyulan korku. Bu korkunun neticesinde ise kontrol ihtiyacı doğuyor.

Kontrol edilemeyen her mecraya yasak, engel ve sansür politikası uygulanıyor. Ama şunu unutmamak gerekir: Susturulan her ses, bir başka yoldan yankılanır. Engellenen her hakikat, daha güçlü biçimde gün yüzüne çıkar.

SONUÇ

Sosyal medya artık bir lüks değil, demokrasi için bir zorunluluktur. Siyasetçinin halka ulaşabildiği, vatandaşın fikir beyan edebildiği bu alanlar kısıtlandıkça, sadece bireysel özgürlükler değil, toplumun ortak vicdanı da boğuluyor.

Bugün hesaplar kapatılıyor, yarın belki kelimeler yasaklanacak. Bu gidişata sessiz kalmak, sadece dijital değil, toplumsal karanlığa da göz yummak demektir.

OKUYUCUYA SORULAR

  • Sosyal medya platformlarında sizce gerçekten bağımsız bir denetim mekanizması var mı?
  • Muhalefet partileri bu engellemelere karşı ortak bir duruş sergileyebiliyor mu?
  • Türkiye’de ifade özgürlüğünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Pamuk Arşivi