Timur Satrancı 2.Bölüm 'ABD: Şah mı, Piyon mu?'

ABD: Şah mı, Piyon mu?

Timur’un 110 karelik satranç tahtası, küresel güçlerin dans ettiği bir arena. Bu tahtada, Amerika Birleşik Devletleri, vezir gibi hareket ediyor: Güçlü, çok yönlü, ama her hamlesi hem zafer hem kırılganlık taşıyor. 2025’te, Rusya-Ukrayna çatışmasının gölgesi altında, ABD liderlik iddiasını NATO’nun askeri gücü, LNG ihracatı ve Çin’le rekabet üzerinden sürdürüyor. Ancak bu liderlik, bir şahın mutlak zaferi mi, yoksa bir piyonun fedası mı? Türk strateji geleneğinin “Düşmanı düşmanla vur” öğüdü ışığında, bu makale, ABD’nin tahtadaki rolünü, enerji savaşlarını, diplomatik manevraları ve insanî bedeli derinlemesine inceliyor. NATO, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) ve BM Mülteci Ajansı (UNHCR) verileriyle desteklenen bu çalışma, ABD’nin hamlelerinin yeni dünya düzenini nasıl şekillendirdiğini ve barışın nihai zafer olduğunu sorguluyor.

Vezirin Dansı: Güç ve Kırılganlık

Timur’un satrancında, her kare bir hikâye anlatır. ABD, bu 110 karelik devasa tahtada vezir gibi hareket ediyor: Çok yönlü, stratejik ve tahtayı sarsan bir güç. Ancak vezirler bile risk altındadır; her hamle, hem zafer hem yenilgi taşır. 2025’te, Rusya-Ukrayna çatışması, ABD’nin liderlik iddiasını test ediyor. NATO’nun askeri desteği, LNG ihracatı ve Çin’le derinleşen rekabet, Amerika’nın hem gücünü hem kırılganlığını ortaya koyuyor. Türk strateji geleneği, “Düşmanı düşmanla vur” der; peki, ABD bu tahtada kimi hedef alıyor? Rusya’nın enerji kalelerini mi, Çin’in sessiz hamlelerini mi, yoksa kendi iç çelişkilerini mi? Örneğin, ABD’nin Ukrayna’ya sağladığı silahlar, savaşın seyrini değiştirirken, aynı zamanda diplomatik çözüm arayışlarını zorlaştırıyor mu? [3]. Bu sorular, sadece Amerika’nın değil, tüm dünyanın geleceğini şekillendiriyor. Timur’un satrancı, sırlarla dolu; her hamle, yeni bir hikâyeyi açığa çıkarıyor.

NATO: Gücün Kılıcı

ABD, Rusya-Ukrayna çatışmasında sahneye NATO ile çıkıyor. 2025’te, Ukrayna’ya sağlanan askeri destek, milyarlarca dolarlık bir hacme ulaştı. HIMARS roket sistemleri, F-16 savaş uçakları, insansız hava araçları ve gelişmiş savunma sistemleri, Ukrayna’nın direncini güçlendiriyor [4]. NATO’nun genişlemesi, Finlandiya ve İsveç’in 2024’te üyeliğiyle yeni bir ivme kazandı; bu, Moskova’da bir kırmızı çizgi olarak algılanıyor [5]. 2024’te NATO’nun savunma harcamaları 2 trilyon doları aştı; ABD, bu bütçenin %70’ini omuzluyor [6]. Ancak bu güç gösterisi, barışa mı hizmet ediyor, yoksa çatışmayı mı uzatıyor?

Türk strateji geleneği, “Güç, dengeyle anlam kazanır” der. NATO’nun kılıcı keskin, ama bu keskinlik, tahtada denge mi kuruyor, yoksa yeni gerilimler mi doğuruyor? Örneğin, 2025’te Ukrayna’ya yapılan 50 milyar dolarlık silah sevkiyatı, savaşın seyrini değiştirse de, barış görüşmelerine olan güveni sarsıyor mu? [7]. NATO’nun genişlemesi, Avrupa’nın güvenliğini artırsa da, Rusya ile gerilimi tırmandırıyor; bu, ABD’nin liderlik iddiasının hem gücünü hem sınırlarını gösteriyor.

Enerji: Yeni Bağımlılıklar ve Güç Oyunu

Timur’un satrancında, enerji bir kale; sağlam, stratejik ve kontrol edenin elinde bir koz. ABD, bu kaleyi ele geçirmek için LNG ihracatı ile hamle yapıyor. 2022’de Avrupa, enerji ihtiyacının %40’ını Rus gazından karşılarken, 2025’te bu oran %15’e geriledi; ABD’den gelen LNG, kıtanın enerji talebinin %20’sini dolduruyor [8]. Teksas ve Louisiana’daki LNG terminallerinden yola çıkan gemiler, Almanya, Polonya ve Fransa gibi ülkelerde liman buluyor. Ancak bu, Avrupa için özgürlük mü, yoksa yeni bir bağımlılık mı? 2024’te, ABD’nin LNG ihracatı 100 milyar dolarlık bir hacme ulaştı; bu, hem ekonomik hem siyasi bir güç gösterisi [9]. Ama Avrupa’da enerji faturaları hâlâ yükseliyor. Varşova’da bir fabrika işçisi, “Rus gazı gitti, ama faturalar hâlâ cebimizi yakıyor” demişti. Almanya’da enerji maliyetleri yüzünden kapanma riskiyle karşı karşıya olan fabrikalar, bu yeni denklemin sancılarını yansıtıyor [10]. Türk strateji geleneği, “Bağımsızlığın bedeli, yeni zincirler olmamalı” der. ABD, Avrupa’yı Rus gazından koparırken, yeni bir satranç oyunu mu başlatıyor? Örneğin, Avrupa’nın LNG’ye bağımlılığı, uzun vadede enerji güvenliğini artıracak mı, yoksa yeni ekonomik baskılar mı yaratacak? Enerji hatları, sadece yakıt değil, güç, kontrol ve rekabet taşıyor.

Bağlantı: Küresel Satrançta Rekabetin Gölgesi

ABD’nin NATO ve enerji hamleleri, tahtada yalnız değil; her hareket, Çin’in sessiz gölgesiyle çarpışıyor. Timur’un satrancında, bir karenin yankısı diğerini sarsar. Ukrayna’ya yapılan askeri destek, Avrupa’daki enerji oyunu, hepsi Çin’le rekabetin bir parçası. 2025’te, Çin’in Kuşak-Yol Girişimi, 140 ülkeyi kapsayan bir ekonomik ağ kurdu; bu, ABD’nin küresel liderliğine doğrudan bir meydan okuma [11]. Bu rekabet, sadece devletler arasında değil, toplumların ve bireylerin hayatlarında da derin izler bırakıyor. Örneğin, Avrupa’daki yüksek enerji fiyatları, sıradan insanların geçim mücadelesini zorlaştırırken, Çin’in ucuz enerjiye erişimi, küresel ticarette avantaj sağlıyor. ABD’nin vezir hamleleri, tahtada hem güç hem kırılganlık yaratıyor; bu kırılganlık, barışın yolunu bulmada en büyük sınav.

Çin: Sessiz Rakip

ABD’nin asıl rakibi, tahtanın köşesinde sessizce bekleyen Çin. Pekin, Rusya-Ukrayna çatışmasında tarafsız kalarak kazanıyor; Rusya’dan ucuz enerji alıyor, Avrupa’yla ticaretini koruyor. 2025’te, Çin’in Kuşak-Yol Girişimi, 140 ülkeyi kapsayan dev bir ekonomik ağ kurdu; bu, ABD’nin küresel liderliğine açık bir meydan okuma [12]. Washington, Çin’in teknoloji ve ticaret hamlelerini sınırlamak için yaptırımlar uyguluyor; örneğin, 2024’te Huawei ve diğer Çinli teknoloji firmalarına yeni kısıtlamalar getirdi [13]. Ancak Pekin’in sessiz stratejisi, tahtayı yeniden şekillendiriyor. Örneğin, Çin’in Rusya’dan aldığı petrol ve gaz, 2024’te %30 arttı; bu, hem ekonomik hem jeopolitik bir kazanım [14]. Türk strateji geleneği, “Rakibin hamlesini öngör, ama kendi yolunu unutma” der. ABD, Çin’i hedef alırken, kendi taşlarını riske mi atıyor? Örneğin, Çin’in Afrika ve Asya’daki altyapı projeleri, ABD’nin ekonomik etkisini gölgeliyor; bu, tahtada yeni bir denge mi yaratıyor, yoksa mevcut düzeni mi tehdit ediyor? Bu rekabet, sadece ekonomi değil, diplomasi ve barışın geleceğini de etkiliyor.

İnsanların Yükü: Oyunun Görünmez Bedeli

Timur’un satrancında, devletler taşları hareket ettirirken, bedeli insanlar öder. ABD’nin Ukrayna’ya askeri desteği, savaş alanlarını güçlendiriyor, ancak mülteci kamplarında hayatlar değişiyor. 2025’te, Ukrayna’da 10 milyondan fazla insan evini terk etti; Avrupa’da mülteci akını, toplumsal gerilimleri artırıyor [15]. Polonya’da bir gönüllü, “Ukraynalı aileler için yardım topluyoruz, ama herkes yorgun” demişti.

Avrupa’daki yüksek enerji fiyatları, sıradan insanların geçim mücadelesini zorlaştırıyor; Almanya’da enerji maliyetleri, hane halkı bütçelerinin %10’unu aşmış durumda [16]. ABD’nin LNG ihracatı, Avrupa’da fiyatları düşürmüyor; bu, oyunun insanî maliyetini gözler önüne seriyor. Örneğin, Polonya’da enerji faturaları, asgari ücretin %15’ini yutuyor; bu, toplumların üzerindeki yükü artırıyor [17]. Türk strateji geleneği, “İnsanın gücü, devletin gücüdür” der. Ancak bu tahtada, insanların sesi ne kadar duyuluyor? Mülteci kamplarından yükselen hikâyeler, bu oyunun asıl yükünü taşıyanların kimler olduğunu fısıldıyor; bu fısıltılar, barışın yolunu aydınlatıyor.

Barışın Gölgesinde Liderlik

Timur’un satrancında, en büyük zafer, oyunu berabere bitirmektir. Barış, bu tahtanın nihai hamlesi. ABD, liderlik iddiasıyla vezir gibi hareket ediyor, ancak barış için ne kadar ileri gidebilir? Türkiye’nin 2022’de İstanbul’da düzenlediği görüşmeler ve tahıl koridoru, iş birliğinin mümkün olduğunu kanıtladı; 2025’te, bu girişimler hâlâ umut ışığı [18]. Tahıl koridoru, milyonlarca insana gıda ulaştırırken, devletlerin ortak bir hedef için bir araya gelebileceğini gösterdi.

Ancak ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı askeri destek, farklı bir hikâye anlatıyor. 2025’te, NATO üzerinden sağlanan 50 milyar dolarlık silah sevkiyatı, Ukrayna’nın savaş alanındaki direncini güçlendirse de, diplomatik çözüm umutlarını gölgeliyor mu? [19]. Türk strateji geleneği, “Zafer, uyumla gelir” der. ABD, bu tahtada uyumu mu arıyor, yoksa sadece kendi taşlarını mı koruyor? Örneğin, tahıl koridoruna verdiği destek, barışçıl bir hamle olarak alkışlanırken, HIMARS roketleri ve F-16’lar çatışmanın süresini uzatıyor mu?

Bir anekdot bu soruya ışık tutuyor: Polonya’da bir yardım gönüllüsü, Ukraynalı bir ailenin “Barış için dua ediyoruz, ama savaş her şeyi yutuyor” dediğini aktarmıştı. ABD’nin hamleleri, bu tahtada barışın yolunu mu açıyor, yoksa yeni bir satranç oyununun taşlarını mı diziyor? Barış, ekonomik anlaşmalarla, diplomatik masalarla ya da toplumların dayanışmasıyla mı inşa edilecek? Bu sorunun cevabı, sadece devletlerin değil, insanların da geleceğini şekillendirecek.

Tahtanın Sırrı: ABD’nin Geleceği

Timur’un satrancında, ABD’nin vezir hamleleri tahtayı sarsıyor, ama her hareket bir kırılganlık da barındırıyor. NATO’nun gücü, LNG ihracatı, Çin’le rekabet… Hepsi, bu 110 karelik oyunda birleşiyor. Türk strateji geleneği, “Geleceği inşa eden, geçmişi anlayandır” der. ABD, bu tahtada geçmişi mi okuyor, yoksa geleceği mi yazıyor? 2025’te, yeni dünya düzeni şekilleniyor; ama bu düzen, barış mı getirecek, yoksa yeni çatışmalar mı doğuracak?

Örneğin, ABD’nin Çin’e karşı yaptırımları, küresel ticareti yeniden şekillendirirken, barışçıl bir dünya düzenine katkı sağlıyor mu, yoksa yeni gerilimler mi yaratıyor? Serinin devamında, Avrupa’nın bölünmüş kareleri, Çin’in sessiz hamleleri, Türkiye’nin denge oyunu, Ortadoğu’nun yeni sınırları ve barışın nihai zaferi aydınlanacak. Her kare, yeni bir hikâye anlatıyor; her hamle, tahtanın sırrını bir adım daha açığa çıkarıyor.

ah-mi-piyon-mu.jpg

ABD: Şah mı, Piyon mu?

Timur’un 110 karelik satranç tahtası, küresel güçlerin dans ettiği bir arena. Bu tahtada, Amerika Birleşik Devletleri, vezir gibi hareket ediyor: Güçlü, çok yönlü, ama her hamlesi hem zafer hem kırılganlık taşıyor. 2025’te, Rusya-Ukrayna çatışmasının gölgesi altında, ABD liderlik iddiasını NATO’nun askeri gücü, LNG ihracatı ve Çin’le rekabet üzerinden sürdürüyor.

Ancak bu liderlik, bir şahın mutlak zaferi mi, yoksa bir piyonun fedası mı? Türk strateji geleneğinin “Düşmanı düşmanla vur” öğüdü ışığında, bu makale, ABD’nin tahtadaki rolünü, enerji savaşlarını, diplomatik manevraları ve insanî bedeli derinlemesine inceliyor. NATO, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) ve BM Mülteci Ajansı (UNHCR) verileriyle desteklenen bu çalışma, ABD’nin hamlelerinin yeni dünya düzenini nasıl şekillendirdiğini ve barışın nihai zafer olduğunu sorguluyor.

Kaynakça

1. NATO, “Support to Ukraine: Military Assistance Report,” Brussels, 2025.
2. NATO, “Enlargement and Article 5,” Brussels, 2024.
3. NATO, “Defence Expenditure of NATO Countries (2024),” Brussels, 2024.
4. NATO, “Support to Ukraine: Military Assistance Report,” Brussels, 2025.
5. NATO, “Enlargement and Article 5,” Brussels, 2024.
6. NATO, “Defence Expenditure of NATO Countries (2024),” Brussels, 2024.
7. NATO, “Support to Ukraine: Military Assistance Report,” Brussels, 2025.
8. International Energy Agency (IEA), “Gas Market Report, Q1-2025,” Paris, 2025.
9. IEA, “World Energy Outlook 2024,” Paris, 2024.
10. Eurostat, “Energy Prices and Costs in Europe,” 2025.
11. World Bank, “Belt and Road Initiative: Economic Impacts,” Washington, 2025.
12. World Bank, “Belt and Road Initiative: Economic Impacts,” Washington, 2025.
13. U.S. Department of Commerce, “Export Controls on Chinese Technology Firms,” Washington, 2024.
14. IEA, “World Energy Outlook 2024,” Paris, 2024.
15. UNHCR, “Ukraine Refugee Situation,” Geneva, 2025.
16. Eurostat, “Energy Prices and Costs in Europe,” 2025.
17. Eurostat, “Energy Prices and Costs in Europe,” 2025.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Burhan Uçaner Arşivi