Atatürk sevgisi: Halkın sessiz ama sapasağlam vicdanı

Bir Toplumun Ortak Hafızası ve Onurlu Duruşu

BİR DURUŞTAN FAZLASI

Toplumların en güçlü refleksi, tarih boyunca taşıdığı değerleri sözle değil, tavırla korumasıdır. Günümüz Türkiye’sinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e duyulan sevgi de böylesine derin, güçlü ve içselleştirilmiş bir değerdir. Bu sevgi; sadece geçmişe duyulan bir bağlılık değil, aynı zamanda geleceğe dair umutların, bağımsızlığın ve çağdaşlaşmanın sembolüdür.

Kimi zaman bu duygunun en sahici örnekleri, büyük nutuklarla değil, sade ama kararlı tavırlarla kendini gösterir. Tüm siyasi tartışmaların ötesinde, toplumun vicdanında karşılık bulan bu duygu; bir halkın varlık sebebine, bağımsızlık mücadelesine ve çağdaş değerlerine olan saygısını yansıtır.

TARİHSEL ARKA PLAN: BİR LİDERDEN FAZLASI

Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde verilen Kurtuluş Mücadelesi, sadece silahlı bir direniş değil, aynı zamanda kültürel ve fikri bir devrimdir.

1923’te Cumhuriyet’in ilanı, bireyin devlet karşısındaki konumunu değiştirmiştir.

Hukuk reformları, kadının toplumsal hayata katılması, eğitim devrimleri ve ekonomik bağımsızlık hamleleri; bu sevginin salt duygusal değil, rasyonel bir zemine de dayandığını gösterir.

Atatürk, Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesine çıkarma hedefiyle, halk egemenliğini esas alan bir sistem kurmuştur.

Dolayısıyla Atatürk’e duyulan sevgi, bir bireyi değil; milli iradeyi, ilerlemeyi ve özgürlüğü sahiplenmektir.

OLUMLU YANLAR: HALKIN KALBİNDEKİ ATATÜRK

Atatürk sevgisi, halkın her kesiminde farklı şekillerde ama aynı yoğunlukta yaşamaktadır.

Eğitimli bir yurttaş olmanın, özgürce düşünmenin ve eşit yurttaşlık hakkının temelinde onun reformlarının izi vardır.

Bu sevgi, sadece törenlerde değil; kriz anlarında, haksızlıklar karşısında, ortak bir vicdan sesi olarak kendini gösterir.

Sessiz ama kararlı bir çoğunluk, Atatürk’ün fikirlerini siyasi kavgaların ötesinde, bir devlet aklı ve toplum vicdanı olarak yaşatmaktadır.

OLUMSUZ YANLAR: DEĞERLERİ İDEOLOJİK KISKAÇTAN KURTARAMAMAK

Ne yazık ki Atatürk’ü ya kutsallaştırıp eleştirilemez hale getirenler ya da bütünüyle yok saymaya çalışanlar bulunmaktadır.

Bazı siyasi çevreler, Atatürk’ü yalnızca kendi ideolojik kalıpları içinde kullanmakta; bu da toplumsal uzlaşma yerine kutuplaşmayı beslemektedir.

Atatürk sevgisini yalnızca anma törenlerine, posterlere ve resmî günlere hapsetmek; onun fikirlerini gündelik yaşamdan uzaklaştırmaktadır.

En önemlisi, onun mirasını korumak yerine kullanmak isteyenler; topluma değil, kendi güç alanlarına hizmet etmektedir.

SONUÇ: BU TOPRAKLARDA ATATÜRK’Ü SEVMEK, AYDINLIK GELECEĞİ SEÇMEKTİR

Atatürk sevgisi; geçmişe saplanmak değil, geleceğe sağlam adımlarla yürümek için bir köktür. Bu sevgi; barış içinde, eşit, adil ve aydınlık bir Türkiye özlemidir.
Hiçbir ideolojik çerçeve, halkın gönlünde kök salmış bu sevgiyi gölgeleyemez.
Bu sevgi; gösterişli cümlelerde değil, basit ama kararlı duruşlarda kendini belli eder.
Bu sevgi; marşlarla değil, hukukun üstünlüğünde, bilimsel eğitimde, adil paylaşımda, özgür basında yaşar.

OKUYUCUYA SORULAR:

Atatürk sevgisini gerçek anlamda yaşamak, sadece anmakla mı mümkün olur?

Atatürk'ü siyasi kavgaların dışında birleştirici bir değer olarak görebiliyor muyuz?

Bugünün gençlerine Atatürk’ün fikirlerini nasıl anlatmalı, nasıl yaşatmalıyız?

Atatürk’ü sevmenin ötesine geçip, onun çağdaşlık vizyonunu hayata geçirmek için ne yapıyoruz?

Ortak değerlerimiz, kutuplaşmanın önüne geçebilir mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Pamuk Arşivi