Av. Dr. İrfan  Sönmez

Av. Dr. İrfan Sönmez

Hasta mahkumlar ve vicdanı kaybetmek

Pek hoşlanmasam da bir hatıramı naklederek başlamak istiyorum:

1983 yılıydı, İzmir Buca Cezaevinde bir idam mahkumu olarak hücredeydim.

Dişlerimden ikisi çürümüş, ağrılar dayanılmaz hal alınca cezaevi revirine çıktım.

Doktor, dolgu yapılması gerektiğini söyledi. O tarihlerde cezaevi revirlerinde bu işlemler pek yapılamıyordu. Sonraları revirler daha işlevsel hale getirildi, şimdi ufak tefek operasyonlar hastaneye gitmeden yapılabiliyor.

Doktor hastaneye sevkimi yaptı ama –idam mahkumunu- hastaneye götürüp getirmek büyük risk.

Diğer mahkumlar balık istifi rink aracına doldurulup götürülürken –idamlıklar- için aynı rahatlık söz konusu değildi. İdare, mecbur olmadıkça, bu tip mahkumları hele diş dolgusu gibi basit bir operasyon için hastaneye sevk edilmesini istemiyor, revir görevlilerine de bu yönde talimat veriliyordu.

Birkaç gün sonra hastane sıram geldi, olağanüstü bir tedbir, görevlilerin yüzünden düşen bin parça, bunu bakışlarından, davranışlarından hemen süzüyorsunuz. Yani nasıl olsa asılacaksın, mezarda dişlerinin sana ne faydası olacak gibi bir tavır. Rink aracında askerler arka bölümde ben mahkum bölümünde oturuyorum. En sonunda bir asker dayanamadı, “ya nasıl olsa asılacaksın, dolgu yapmaya ne gerek var? Ben, ölüm duygusunu aşmaya çalıştıkça –arada böyle densizlikler- sizi tekrar o duyguya hapsediyor.

Hastaneye varınca, önce sizi getiren komutan muayene odasına girip doktora bilgi veriyor, ne kadar tehlikeli bir mahkum olduğunuzu ve cezanızın ne olduğunu söylüyor. Ardından içeride tedbir alınıp sonra içeri alınıyorum. Doktor aldığı bilgilerden gayet mutsuz, rahatsızlığı yüzüne yansımış, gereksiz bir kişiyi tedavi ediyor, yahut kendisine işkence ediliyormuş gibi dolgu yapıyor. Ondaki bu rahatsızlığın biraz önce verilen bilgilerden dolayı olduğunu biliyorum. İçimden –“ulan ben daha ölmedim, bu ölü muamelesi yapmak da nesi- diye haykırmak geliyor, tutuyorum kendimi. Demek ki, idam mahkumunun önüne gittiği her yerde böyle ölüm çıkarılıyor diyorum. Her kötü davranış, her somurtma, her –öleceksin zaten- bakışı sizde derin izler bırakıyor.

Bunları niçin anlattım?

CHP’li belediye başkanı Murat Çalık daha önce ağır bir hastalık, lösemi geçirmiş. Yeni yeni iyi olmuş. Gazeteler tutuklandıktan sonra yirmi kilo kaybettiğini yazdılar. Biraz vicdanı olanlar “bırakın bu adamı evinde tedavisini olsun, hastane hastane dolaştırarak işkence yapmayın” diyor. Diğer bazıları ise onun hastalığı ve yaşlı annesinin hastane önünde verdiği resimle dalga geçiyor. Üstelik kullandıkları o İslami kimliğe hiç yakışmayacak tarzda “Çalık turp gibi, bundan sonra annesi hastaneye gelenleri tahliye edelim” diye akla vicdan sığmayan şeyler söylüyorlar. Bunu diyenler, bu kişinin birkaç haftada nasıl yirmi kilo düştüğünü, geçmişte geçirdiği amansız hastalığı görmüyor. Çünkü AKP 23 yıl boyunca bu ülke insanına vicdanı, insanlığı, merhameti kaybettirdi.

Acı çeken bir hastanın bedeni üzerinde tepinilmez. İnsan olmak merhamet duymak, acımak demektir. Hastanın ideolojisine, örgütüne, kimliğine bakılmaz. Kin ve nefret hukuku, günü gelir onu kullananları vurur. Eski raporları göz önünde olan biri için illa adli tıp raporu gerekmez. İsterse onu tutuklamaya sevk eden savcı veya onu tutuklayan hakim insiyatif kullanarak Çalık’ı ev hapsi tedbiri ile bırakabilir. Bunu yapmak için Müslüman olmaya gerek yok, biraz insan olun yeter. Müslümanlıksa, sizin için bir ahlak davası değil bir ikbal davasıdır. Yarın sizden en çok şikayetçi olacak olan da odur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Av. Dr. İrfan Sönmez Arşivi

Bu yol, yol değil!

22 Temmuz 2025 Salı 01:58

Lübnanlaşma ve kota siyaseti

20 Temmuz 2025 Pazar 11:20

Onlar ne yaptı biz ne yapıyoruz?

13 Temmuz 2025 Pazar 03:03

Kahrolsun metan gazı!

09 Temmuz 2025 Çarşamba 22:14

Değişen Öcalan değil…

08 Temmuz 2025 Salı 03:54

Başbağlar’da…

06 Temmuz 2025 Pazar 14:25

Bunların hesabını kim soracak?

05 Temmuz 2025 Cumartesi 12:55

Demografik yapı, İran ve Türkiye

03 Temmuz 2025 Perşembe 15:55