VeryansınTV yazarı Erdem Atay’ın bugün ki yazısı şöyle; Ruzi Nazar’ın evine giden, CIA ile anlaşan siyasetçi kim?

Yine bir ‘tesadüfe’ hazır mısınız?

Bence hazırsınız ve yine şaşırmayacaksınız.

Konuya gireceğim fakat öncesinde sorulması gereken bazı sorular var.

Cevap bekleniyor ama ses çıkmıyor.

İyi Parti’de yaşanan gelişmelerden bahsediyorum.

***

Olay patlak verdikten sonra herkes bir şeyler söyledi. Kafaları karıştıran açıklamalar ve yazılar da yazıldı.

Bunlardan bir tanesi İsmail Saymaz’ın yazısıydı.

İyi Parti’nin bir genel başkan yardımcısıyla konuşmuş, o anlatmış.

Ümit Özdağ, 26 Temmuz’daki kongreden önce Meral Akşener’in yanına gitmiş ve Buğra Kavuncu’nun FETÖ’cü olduğunu söylemiş.

Akşener de ‘Bağlantıların var, belge bul ve getir’ demiş. Özdağ da getirememiş, bunun üzerine Akşener MİT Başkanı Hakan Fidan’ı ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı aramış. ‘Sizin elinizde bilgi varsa bildirin’ deyince, ikisi de böyle bir bilgi olmadığını söylemiş.

Buraya kadarını herkes biliyor zaten, konuşuldu yazıldı. Ama şeytan ayrıntıda gizli.

Akşener, Buğra Kavuncu ile ilgili ‘Devletin elinde bilgi yok’ sözünden sonra Özdağ şu çarpıcı sözü söylemiş:

“Devlet bir FETÖ’cüyü bir FETÖ şüphelisine söylemez.”

Kimse bu söze dikkat çekmedi, Akşener ve kurmayları da bu sözü yalanlamadı. Ki zaten olayı aktaran partinin bir genel başkan yardımcısı.

İddiaya göre Özdağ ne diyor? “Akşener bir FETÖ şüphelisidir”.

Kıyametin kopması lazım.

Kopmuyor.

İkinci olarak şunu soralım.

Haydi Akşener, Hakan Fidan’ı arayıp soruyor. Ancak Fidan'ın böyle bir bilgi verme yetkisi var mı? Devlet işleyişinin neresinde?

Bir de Hulusi Akar’a neden sordu?

Akar istihbaratçı mı? Ya da Buğra Kavuncu TSK mensubu mu?

Yine kimse garipsemiyor?

Hem Akar iktidar partisinin bakanı.

Bir parti lideri kendi partisini iktidar partisinin bakanından aldığı istihbaratla mı yönetecek? Bu olacak iş mi? Oldu olacak, partisinin İstanbul İl Başkanı olmasını istediği kişiyi, devletin başına yani Erdoğan’a sorsaydı Akşener!

İyi Parti’yi AKP mi dizayn edecek?

Yoksa iki parti anlaşmalılar da bizim mi haberimiz yok!

Şimdi Buğra Kavuncu FETÖ’cü çıkarsa Fidan ve Akar ‘FETÖ’cüyü gizleyen’ konuma mı gelecek?

Ya da soruyu şöyle soralım. Hakkında bu kadar derin şüphe barındıran birine Akar ve Fidan’ın nasıl referans olduğu insanların aklına gelmeyecek mi?

***

Bir arkadaş uyardı, “Ümit Özdağ tvitır’da birinin paylaşımını RT yapmış. Ona bak” deyince, baktım.

Mete Aksoy adında birinin paylaşımları…

Diyor ki Aksoy, İyi Parti’deki kavga küreselcilerle ulus devletçiler arasında… Özdağ da İyi Parti’de küreselcilerin güç kazanmasından sonra bu hamleyi yaptı…

Aksoy devamında şöyle diyor:

“En başından beri İyi Parti’nin devletimiz içindeki bir klik tarafından kurulduğunu, AKP-MHP koalisyonu zayıflarsa İyi Parti’yi AKP-MHP koalisyonuna getirerek, küreselcilere karşı bu ulus-devlet koalisyonunu ayakta tutmak için kurulduğunu yazıyorum zaten.”

… ve ekliyor: Ümit Özdağ’ın çıkışı da partiyi ulus-devlet çizgisine çekmek!

Bu sözleri de Ümit Özdağ paylaşıyor. Bu paylaşım, bu sözleri kabul ettiği anlamına gelirse, ki öyle görünüyor, İyi Parti AKP’yi en zor zamanda kurtarmak için mi kuruldu, sorusu akıllara geliyor.

***

İyi Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu yakın çevresine şöyle demiş: “Ümit Özdağ, Grup Başkanvekilliği vermezseniz, konuşurum demişti, vermeyince konuşmaya başladı.”

Özdağ da, “Bana Genel Başkan Yardımcılığı teklif edildi kabul etmedim” diyor.

Olayın bu kadar basit olmadığı ortada ama kimse şu soruyu sormuyor: Buğra Kavuncu’nun bu önlenemez yükselişi nereye bağlı?

***

Yukarıda yazdıklarım sadece sorulardı, şimdi asıl yazmak istediğimize gelelim.

Ne demiştik, ‘tesadüfe’ hazır mısınız?

Başlayalım o zaman.

***

1979 yılına dönüyoruz.

SSCB’nin Afganistan’ı işgal ettiği yıla…

Afgan mücahitler SSCB’ye karşı haklı olarak vatanlarını savunuyorlardı. Bunu fırsata çevirmek isteyen bir ülke vardı: ABD.

Planını yaptı ve harekete geçti.

Önce ABD Başkanı Jimmy Carter Ocak 1980’de CIA Direktörü Amiral Turner’a mücahitlere silah ve para yardımı yapması talimatını verdi.

Carter’dan sonra Reagan da William Casey’i atadı CIA’nın başına.

Ve Afganistan’a bu kez de operasyonel destek verilmesi için talimat verildi CIA’ya.

CIA Başkanı Casey, Pakistan istasyon şefi olarak atanan Howard Hart’a, “Haydi git oralara ve öldürebildiğin kadar Sovyet askeri öldür” diyordu.

Gittiler ve mücahitlerin arasına sızdılar.

CIA ve mücahitler SSCB’yi zayıflatmak için var gücüyle savaştılar. Çok sayıda örgüt vardı savaşan. Bunlardan biri de Özbek, Türkmen ve Taciklerden oluşan Kuzey Afganistan Vilayetleri İslam Birliği örgütüydü.

Yeni kurulmuştu ve direnişe var gücüyle katılmıştı.

CIA tarafından gönderilen para ve silah bu örgüte de akıyordu. Onlar da SSCB’nin işgaline karşı direniyorlardı.

Örgütün başında ne tesadüftür ki, CIA ajanı Ruzi Nazar’ın omuz omuza mücadele ettiği arkadaşı Varis Kerim’in büyük oğlu Azad Bek Kerimi bulunuyordu.

Diğer örgütlerden dini olarak daha “ılımlı” olan bu örgüt, bir şekilde diğer mücahit örgütler tarafından dışlanmaya başlandı. Gulbettin Hikmetyar başta olmak üzere çok sayıda örgüt, CIA’ya bu örgüte olan desteğin çekilmesini istedi.

CIA da dengeleri gözeterek Azad Bek Kerimi’nin başında bulunduğu örgüte olan desteğini çekme kararı aldı.

Her şey terse dönmüştü.

Yapılması gereken çok şey kalmamıştı ama CIA’dan desteğin yeniden alınması için her türlü yolun denenmesi kararı alındı.

Son kapı Ruzi Nazar’dı.

Kerimi iki komutanını da alarak Türkiye’ye geldi. Niyetleri Washington’a gitmek ve ABD makamlarıyla görüşerek yardımların tekrar başlamasını sağlamaktı.

İstanbul’dan Ruzi’ye telefon ettiler. Ruzi onlara hemen Washington’a gelmelerini ve elinden gelen her türlü yardımı yapacağını söyledi.

Azad Bek Kerimi başkanlığındaki heyet önce Türkiye’de bir takım görüşmeleri yaptı ve yanlarına Türkiye’den bir kişiyi de alıp Washington’a gitti.

Türkiye’den Kerimi ile giden kişi kimdi dersiniz?

Geleceğiz…

Ruzi Nazar heyet gelmeden önce tüm ön görüşmeleri yapmıştı. Heyeti Pentagon’dan 6 Amerikalı general karşıladı.

Birtakım toplantılar yapıldı ve .

CIA bu örgütü tam olarak kontrolüne alarak yardımları tekrar vermeye karar verdi.

***

Şimdi bu konuyla bağlantılı başka bir konuya geçiyorum.

Güler Kömürcü.

Gazeteci.

5 yıl Washington’da gazetecilik yapmış.

Defalarca da Ruzi Nazar’la söyleşi yapmış.

Yine bir gün Güler Kömürcü söyleşi için Ruzi Nazar’ın evine gitmiş ve evde biri daha varmış. O kişi ise CIA’yla anlaşmak için Washington’a giden heyetteki biriymiş. Hani şu Türkiye’den katılan kişi…

Sohbet etmişler.

O kişi kim miymiş?

ANAP döneminde devlet bakanlığı yapan, daha sonra MHP’den milletvekili adayı olan bir kişi.

İyi Parti’nin ilk Grup Başkanı ve halihazırdaki İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Abdul Ahat Andican.

Peki ben bunu nereden öğrendim?

Enver Altaylı’dan…

Açıp bakarsanız kitabına, görürsünüz.

***

Son sorum şu: Bu İyi Parti’de Ruzi Nazar’ı tanıyan daha kaç kişi çıkacak acaba?

Editör: TE Bilişim