Taraflarından birisi "KAMU" olan sözleşmeleri hiç kimse "ticarî sır" gerekçesiyle, milletten saklayamaz ! Çünkü kamu kaynaklarının tamamı millete aittir.

Milletin verdiği yetkiyle hukuki meşruiyet kazanan kamu görevlileri ve siyasiler, kamu kaynakları üzerinden yaptıkları her türlü iş ve işlemlerden kamuoyunu haberdâr etmekle yükümlüdürler.

Ticari sır kavramı özel mülkiyete, teşebbüs hürriyetine ve şahsi tasarruf niteliğindeki sözleşmelere mahsus olması gereken bir kavramdır.

Takip ediyor musunuz bilmem ama Kamu adına YİD ve KÖİ modeliyle imzalanan ve içeriği hakkında bilgi sahibi olmadığımız bir takım sözleşmelerin uygulanmasında, "kur artışı" gibi "masum" sebeplerle ortaya çıkan aksaklıkları gidermek gerekçesiyle, TBMM'de görüşülen "torba yasa teklifi" içinde bu tür sözleşmelerde bir takım değişiklikler yapılması öngörülüyor.

Yani başından beri "ticarî sır" gerekçesiyle kamuoyundan saklanan bu sözleşmeler üzerinde herhangi bir değişiklik ihtiyacı ortaya çıkmamış olsa, hiç bir şeyden haberdâr olmamaya devam edeceğiz.

Ayrıca hukuken anlamakta zorlandığım bir husus ise, imzalanmış bu sözleşmeler üzerinde kanun yoluyla değişiklik yapılmasının ne kadar mümkün olacağıdır.

Belli ki, sözleşmelerin karşı tarafları ile de mutabakata varılmış !

Torba yasa teklifi ile yükümlülüklerini yerine getirmekte zorlanan, KENT HASTANELERİ müteahhitleri için; taahhütlerinden vazgeçmelerine veya Hastaneleri "Adliyeye" çevirmeye uygun olacak düzenlemeler de bulunacak mı acaba ?

Kanunla bu işler yapılabiliyorsa, kamuoyunun bilgisiyle paylaşılmaksızın, "ticarî sır" diyerek daha önce imzalanan 146 milyar $'lık sözleşmelerin tamamı da elden geçirilmelidir.

Mesela TÜRK TELEKOM'a sadece 1,4 milyar $ ödeme yapan HARİRİ ailesine temettü olarak ödenen 7 milyar 262 milyon $'lık miktarın yurtdışına transferine nasıl izin verildi? Bu konuyu da TBMM'nin incelemesi veya gerekli yasal düzenleme yapması gerekmiyor mu ?

TELEKOM özelleştirmesi; Ne güzel bir ticaret değil mi? 1,4 koyup, 7;262 milyar $ alıp gidiyorsun !

İşte böylesine bir sürü sorunun cevapları hâlâ havada maalesef ! Muhalefete soru sorduğumuz da ise, "biz yazılı soru önergemizi verdik ama genel kurulda reddedildi" diye, görevlerini yapmış olmalarının "huzurlu" cevaplarını alıyorsunuz... OH NE GÜZEL BİR DÜNYA !

ÖZETLE; BİR TARAFI KAMU OLAN SÖZLEŞMELERDE "TİCARİ SIR" OLAMAZ !

Bu vesileyle bir KUTSAL İNEK HİKAYESİ anlatmış olayım !

İngilizler Hindistan gibi koca bir ülkeyi sömürgeleştirdiklerinde, muhatapları olan bazı devlet adamları sormuşlar, "bu kadar büyük ve kalabalık bir ülkeyi nasıl kontrol altında tutuyorsunuz?"

EL CEVAP; "Bir Müslüman'a kalabalık bir pazar meydanında bir "kutsal ineği" öldürtüyoruz ve sonrasında Hindularla Müslümanların kan gölüne döndürdükleri iç savaşta, savaşan taraflara "hem hakemlik hem de efendilik" yaparak" demişler...

Senelerdir, "türban, din-iman, laiklik, ümmet, şeriat, cumhuriyet, bekâ" vb kavramları da bizim "kutsal ineğimiz" yaptıklarının farkında mıyız acaba?