Bir ekonominin büyüklüğünün rakamsal ifadesi olan GSYH, "gayri safi yurt içi hasıla" kelimelerinin kısaltılmış şeklidir. Gayri safi kelimesi, eskimeyi dikkate almamayı; yurt içi ise ülke sınırlarını vurgulamakta, hasıla kelimesi ise sonuç anlamına gelmektedir.

Tüm bunları toparladığımızda ortaya çıkan anlam: Bir ülke sınırları içinde belli bir dönem -yıllık- içerisinde, o ülkenin ekonomik birimi ya da yabancı ekonomik biriminde üretimi tamamlanmış olan tüm mal ve hizmetlerin parasal karşılığıdır.

Aynı şekilde bir ekonominin büyüklüğünü ve yıllara göre gelişim çizgisini ölçebilmek için, o ülkede yaşayan insanların ne kadarının "iş sahibi" olduğu ve kamu hizmetleri vasıtasıyla o topluma ne kadar refah sağladığını anlayabilmek için de, ne kadar "vergi" üretebildiğine bakmamız gerekmektedir.

Bizce GSYİH büyüklüğü çok soyut bir rakamsal ölçü olduğundan, o ülkede "iş ve ekmek" sahibi olmanın tanımını gösteren "İSTİHDAM" rakamları ve kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi için üretilen "VERGİ" miktarları çok daha iyi anlayacağımız göstergelerdir.

Aynı zamanda bu göstergeler, GSYH hesaplamalarında olduğu gibi, farklı gerekçelerle "güncellemelerle" malul olmadığından daha mutlak göstergelerdir...

Bu anlamda Türkiye'nin GSYH hesaplamalarının 2006 yılından sonra birincisinde %31 ve ikincisinde %18 olmak üzere ve toplam olarak GSYH'nın 265 milyar $ kağıt üzerinde artırılmış olduğunu da hatırlatmamız gerekiyor.

Bu kısa açıklamalardan sonra yazımızın konusuna dönecek olur ve önce Türk ekonomisinin son 17 yılda ürettiği VERGİ miktarlarının GSYİH'ya oranına bakarsak;

ÜRETTİĞİ VERGİ BAKIMINDAN TÜRK EKONOMİSİNİN SON 17 YILI:

AKP İktidarı 2002 yılı 18 Kasım tarihinde kurulduğunda, yıl sonu gelmiş olduğundan, yazımıza konu VERGİ GELİRLERİ/GSYH mukayesesini 2003 yılı Bütçe rakamları üzerinden yapmak zorundayız.

* 2003 yılında Türkiye'nin Merkezi Hükümet Bütçesi 146,9 milyar TL'dır.
* ABD doları ($) cinsinden toplam bütçe 98,6 milyar $
* Toplam Vergi gelirleri; 86,8 milyar TL.
* ABD doları ($) cinsinden vergi gelirleri 58,4 milyar TL
* Vergi gelirlerinin toplam bütçeye oranı; %60
* $/TL kuru 1,49 TL
* Türkiye'nin nüfusu 66,4 milyon kişi.
* (Aşağıdaki sabit ve resmi verilerden hareketle, 2003 yılı GSYH miktarının 398 milyar $ olarak hesaplanması gerekmektedir.)

* Türkiye'nin 2019 yılı GSYH toplamı 752 milyar $
* 2019 yılında Türkiye'nin Hükümet Bütçe harcamaları 1 trilyon 20 milyar TL.
* ABD doları ($) cinsinden toplam bütçe 165,5 milyar $
* Toplam Vergi gelirleri 640 milyar TL.
* ABD doları ($) cinsinden toplam vergiler 110,3 milyar $
* Vergi gelirlerinin GSYH'ya oranı: %14,67
* Vergi gelirlerinin toplam bütçeye oranı: % 64
* $/TL kuru 5,80
* Türkiye'nin nüfusu 82,3 milyon kişi.

Yukarıda Türkiye'nin Merkezi Hükümet Bütçesi ve toplanan vergiler üzerinden 2003 ve 2019 yılları için yaptığımız karşılaştırmanın ABD doları cinsinden olmasını dikkate aldığımızda, 2003 ile 2019 arasında ABD'nde 17 yıllık "enflasyonunu" da hesaplamak zorunda olduğumuza herhalde kuşku bulunmamaktadır.

Bu durumda ABD'nin yıllık ortalama %2 enflasyon oranını dikkate aldığımızda, 17 yıllık toplam enflasyon oranı yaklaşık %37,5 olmaktadır. Türkiye'de 2019 yılında topladığımız 110,3 milyar $'lık verginin 2003 yılındaki vergiyle eş değer dolar cinsi üzerinden karşılaştırılması halinde ise; toplam 80,3 milyar $'lık vergi miktarına ulaştığımızı kolaylıkla hesaplayabiliriz.

Yani 2001 yılı ağır krizinden çıkmış Türkiye ekonomisi 2003 yılında toplam olarak 58,4 milyar $ VERGİ üretebilmiş iken, 2019 yılına geldiğimizde üretebildiğimiz eş değer ABD doları cinsinden ancak 80,3 milyar $'lık toplam vergi üretebilmiştir.

Dikkat edileceği üzere, 2003 yılına ait bölümde Türkiye'nin toplam GSYH rakamlarını bilerek vermedim ama aşağıdaki hesaplamalar sonrası parantez içinde verdim. Çünkü GSYİH hesaplarının 2006 yılı sonrasında, hesaplama yöntemi değiştirilerek "güncellemeye" tabi tutulduğu ve bir ekonomide esas olanın ise yarattığı İSTİHDAM miktarı ve topladığı VERGİ miktarı olduğunu vurgulamıştık.

Yukarıda vermiş olduğumuz VERGİ TAHSİLATLARI mutlak değerler olduğuna göre; Cumhuriyet tarihinin en büyük krizinden çıkmış olan ve 66,4 milyonluk nüfusa sahip TÜRKİYE EKONOMİSİ 2003 yılında 58,4 milyar $'lık vergi üretmiş iken, "üç buçuk kat büyüttük" diye övündüğünüz 2019 yılı TÜRKİYE EKONOMİSİ 82,3 milyon nüfusla ancak ve ancak 80,3 milyar $'lık toplam VERGİ üretebilmektedir.

Bu durumda Türk ekonomisi VERGİ ÜRETME kriterine göre 17 yılda nüfus artışına rağmen sadece mutlak anlamda %37 oranında büyüyebilmiştir.

Rakamlar ortada, aksini iddia eden bilimsel verileriyle birlikte ortaya çıksın; hadi bakalım bu ekonomiyi 3,5 kat nasıl büyüttünüz ?

ÜRETTİĞİ "İSTİHDAM" BAKIMINDAN TÜRK EKONOMİSİNİN SON 17 YILI:

Yaşı uygun olanların hatırlayacağı üzere 2000-2001 krizi sonrasında çok sayıda insan işini kaybetmiş, Türk ekonomisinin o yıllarda "istihdam oranı" düşmüştü.

Yine hiç bir tartışmaya meydan vermemek üzere, en son açıklanan Ağustos 2019 yılı işsizlik verileri arasında bulunan %36,1 gibi çok yüksek "kayıt dışı işsizlik" verilerini bile istihdam rakam ve oranları arasında sayarak, 2002-2003 yılı istihdam rakamlarını yine devletin "resmi verilerine" dayalı olarak verelim;

* 2002 yılı Türkiye nüfusu 66,4 milyon kişi.
* 2002 yıl sonu iş gücüne katılım oranı; %49,6
* 2002 yıl sonu toplam istihdam oranı; % 43,8
* 2002 Aralık ayı itibariyle toplam istihdam; 20 milyon 584 bin kişi
* 2002 Aralık itibariyle işsizlik oran ve miktarı; %10,34 ve 2 milyon 464 bin
* 2002 yılı Toplam kamudaki istihdam miktarı; 2 milyon 175 bin


* 2019 yılı Türkiye nüfusu; 83,3 milyon kişi.
* 2019 Ağustos, işgücüne katılım oranı; %53,9
* 2019 yılı Ağustos itibariyle istihdam oranı; %46,3
* 2019 Ağustos ayı toplam istihdam; 28 milyon 529 bin kişi.
* 2019 Ağustos ayı itibariyle işsizlik oran ve miktarı; %14 ve 4 milyon 650 bin kişi
* 2019 yılı Toplam kamudaki istihdam miktarı; 4 milyon 612 bin kişi
* (Son bir yılda kamuya alınan yeni personel sayısı 341.288 kişi)

* Kamu teşvikli çalışan miktarı; 1 milyon 660 bin kişi.
* 2019 Ağustos itibariyle genç işsizlik oranı; %27,4

Mukayeseye konu her iki yıl içinde tartışmaya yol açmamak için İSTİHDAM konusunda "geniş tanımlı" işsizlik rakam ve oranlarını vermiyoruz.

Şimdi devletin resmi verilerinde alınmış yukarıdaki verilere göre bazı hesaplamalar yapalım mı?

Türk ekonomisi nüfusu 66,4 milyon iken ve en ağır ekonomik krizden çıktığı 2002 yılı sonunda 20 milyon 584 bin kişiye istihdam sağlamış ve işsiz sayısı da 2 milyon 464 bin kişiymiş.

20 milyon 584 bin çalışanın sadece 2 milyon 175 bini kamuda çalışıyorken, 2019 yılının Ağustos ayı verilerine göre-aşağıdaki izah edilen yapay istihdama karşın- toplam çalışan sayısı 17 yılda sadece %38,5 oranında artarak 28 milyon 529 bin kişiye ulaşmış.

Bu rakamın içinde kamu çalışanlarının sayısında meydana gelen %112'lik artış da var. Aynı şekilde, sözde işsizliği azaltmak için, işverenlere "prim ve ücret teşviki" vermek suretiyle çalıştırılan 1 milyon 660 bin "stajyer, çırak, öğrenci" sıfatlı çalışanlarda bu toplamın içinde var.

Nitekim geçen haftalarda damat bakan şikayet ediyordu; "vergi gelirlerinin %88'i her türlü maaş ödemesine ancak yetiyor."

Kimse de, ekonomiyi büyütmek ve gerçek anlamda istihdam yaratmak yerine, 17 yılda %112 artışla büyük çoğunluğu "yandaş" 4 milyon 612 kamu çalışanı sayısını sizden başkaları mı artırdı demiyor.

Yazımıza konu olan Türk Ekonomisin 17 yılda "gerçek anlamda" ne kadar büyümüş olduğuna dair bu çalışmanın "resmi verilere" dayalı tespitinden anlaşılacağı üzere, AKP hükümetleri nüfus artışlarına karşın VERGİ ÜRETME kriterine göre %37 ve İSTİHDAM yaratma kriterine göre ise ancak %38,5 oranında Türkiye ekonomisini büyütebilmişlerdir.

Bu yazıyı okuyan bazılarının "elektrik üretim ve tüketim rakamlarının veya ihracat rakamlarının tersini söylediğini" ileri süreceklerini biliyorum. Ancak herkes de kabul etmek zorundadır ki, bir ekonominin gerçek anlamda büyümesi, o ülke insanlarının "iş ve ekmek" sahibi olmasıyla ve o ekonomin ürettiği "vergi" miktarıyla ölçülür.

İşte bu sebeple biz bu iki kriteri rakam oyunlarına uygun olmayan "mutlak ölçüler" olarak kabul ederiz. Çünkü çalışan sayısı da, toplanan vergi de hiç bir varsayıma dayanmayan, gerçekleşmiş rakamlardan oluşur.

Kaldı ki yukarıdaki verilerden anlaşılacağı üzere; AKP hükümetleri bu sınırlı büyümeyi de Türk ekonomisinin "kamu-özel" dahil olmak üzere toplam 2002 yıl sonundaki 128 milyar $'lık dış borcunu 456 milyar $'a çıkarmak pahasına gerçekleştirmişlerdir.

Yukarıda bilimsel gerekçeleriyle birlikte ortaya konulduğu üzere; 2002 yılında Türk ekonomisin dış borçlarının GSYH'ya oranı iddia edildiği gibi %53 değil, %33,6 iken, bu oran şimdi %62'e çıkmış bulunmaktadır.

Aynı 17 yıllık dönemde biz %37 oranında büyürken, bizim gibi "gelişmekte olan ülkeler" kategorisinde bulunan Çin 10 kat, Hindistan 6 kat, Polonya 3,5 Kat, G.Kore 3 kat, G.Afrika 2,5 kat büyümüştür.

Bu anlamda bulunduğumuz ligin en kötü iki takımı bizimle birlikte Meksika olmuştur maalesef...