Muzaffer Özdağ’ın 1993 yılında Atatürk'ün göç politikası hakkında gerçekleştirdiği konuşma;

“Aziz aydınlarımız; sevgili Atatürk, devletimizin kurucusu, Doğu Türklüğünün, Türk yurdu niteliğinde kalan bölümünden göçmesini arzu etmedi. Yani Azerbaycan'dan göç arzu etmedi, İran Türklüğünün göçmesini, Türkistan Türklüğünün göçmesini arzu etmedi. “Oralar ebedi Türk yurdu kalacaktır.” diyordu.  

Eski Osmanlı coğrafyasından. Türk vatanı niteliğini taşımayan bölgelerde. Azınlık durumunda kalan ağır tazyike maruz bulunan kaybolacak olanlara kucağını açtı. Romanya'dan, Sırbistan'dan göç kabul etti ama ‘Bulgaristan'dan göç almayacaksınız.’ diye vasiyet etti.  

1877-78 savaşında Tuna vilayetinin (henüz Bulgaristan yoktu) nüfusunun %55’i Türktü. General Gurko ve Rus orduları katliam yaptılar. Devrin padişahı 2.Abdülhamit Rus çarına manevi iltica da bulundu ‘Ekselansları bu kan akmayı durdurun’ diye. Çar ‘muharebe meydanında yetki bölge kumandanınındır.’ dedi. Şefkat göstermedi. Göç kafilelerine de Saldırdılar. Bir milyondan fazla Türk öldü. Bir milyonu da göçe zorlandı. Buna rağmen doğan yeni Bulgaristan içinde Türklük önemli bir varlıktı. 

Atatürk, 1907’de bir kurmay subay iken milli devlete geçme lüzumu görüyor ‘Korunması lazım gelen en önemli varlık Türk kanıdır’ diyor ve Avrupa Türkiye'sinin yeni hudutlarını Batı Trakya, Makedonya Şarkı Rumeli ve Doğu Trakya olarak belirliyor. 

Rumeli'nin bütün Türklüğünün bu bölgede toplanmasını istiyor ama o tarihte sözünü ve düşüncesini kabul ettirecek makamda değil. Rumeli’yi feci şekilde kaybettik, Balkan Türklüğü de büyük zayiata uğradı. Atatürk buna rağmen Bulgaristan'da Türk varlığını, Trakya'nın ve İstanbul'un korunması için elzem görüyor ve Bulgaristan'dan kendi hayat döneminde göçmen kabul etmiyor.  

1951 iktidar değişikliği ile kapımıza yüzbinlerce Türkü döktüler, Sayın Demirel’in İktidar döneminde parçalanmış ailelerin birleştirilmesi diye yeni bir göç oldu.  

Sevgili aydınlarımız; Aziz Atatürk ‘25 milyona varmazsak nüfusumuz milletçe yok edilme tehlikesinden kurtulmuş olamaz, 50 milyona gelmeden hudut tashihi riskine girmeyelim’ diyordu. 

Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 1955 nüfus sayımının neticelerini İstatistik Genel Müdürüne, Devlet bakanına, Başbakanına bırakmadı, Türk milletine kendisi müjdeledi ‘Nüfusumuz 25 milyona varmıştır’ diyerek. 

Eğer Bulgaristan Türklüğü yerinde bırakılsaydı bir Türk-Bulgar Federe Devletine geçiş olacaktı ancak bu daha sonraki hükümetlerin, Atatürk çizgisinde olmaması dolayısıyla İstanbul'u da Doğu Trakya'yı da tehlikede bırakan bir çizgiyle bozuldu. 

Sayın Kalafat seçkin bir bilim adamıdır bu noktaya değiniyorum. Sinop-İskenderun hattı değerli paşamın gösterdiği Büyük Ermenistan hayalinin batı çizgisidir. Bizim devlet reisimiz bu hakkın doğusu diyor. Ertesi gün gazetelerde bu haber çıkacak. Dünya basını riyansları onu değerlendirecekler. Zihniyet aynı zihniyettir. Ben bunu bilgisizlik olarak mütalaa ediyorum. Savcı olmadığım için iddianame çizmiyorum, yazmıyorum. Geleceğin tarihçileri değerlendirecekler.

Bir diğer noktayı dikkatinizi arz etmek isterim; 

Orda Akdamar Adası'nı gördünüz. Her sene on binlerce Ermeni turisti geliyor. Yahudilerin, İsrailoğulları'nın ağlama duvarı gibi. Ordularının geçici hükümetlerinin karargâhı olan Kiliseyi ziyaret ediyor, gidiyor. 

Muhterem bakanımızdan, değerli Genelkurmay Başkanımız Doğan paşamızdan, burada bulunan milletvekillerimizden, Akdamlar adasındaki kilisenin önüne Van gölüne atlayarak intihar eden hemşirelerimizin künyeleri konsun. 

Binlerce Türk Müslüman kadını, Ermenilerin ve Rusların kirli emelleri için kullanılmak üzere toplanmıştı. İffetlerini ve ismetlerini korumak için göle atlayarak intihar ettiler ama bugüne kadar hatıralarına bir levha konmadı. Oraya gelen ve Türklere kinlenen turistler, o hanımların, o aziz hanımların isimlerini görsünler, utançla başlarını eğerek defolsunlar. 

Nahçıvan için Türkiye Cumhuriyeti'nin garantör olduğu bilindiğine göre, Ermenilerin Nahçıvan’ın bir köyünü işgal ettikleri bilinmektedir. Garantör devlet görevimiz. Huzurunuzda bazı şeyleri düşünürken, bazı şeyleri dile getirirken hem utanç duyuyorum hem midem sancılanıyor. Azerbaycan Türk Cumhuriyeti, Ermeni işgal altındadır kılımız kıpırdamıyor. Ermeniler doğuya doğru genişlediler. Bundan cüret ve cesaret alarak Batı'ya genişlemek istiyorlar.  

Kimseyi üzmek istemiyorum ama şunu söyleyeyim. Rahmetli Yahya Kemal Beyatlı’ya bir uluslararası toplantıda Türkiye'nin nüfusu soruluyor ‘67 milyon ama yükselemez’ diyor. ‘Son suni nüfus sayımı, 17 milyondu bu 67 milyon nerede?’ sorusuna ‘50 milyonda şehidimiz var’ diyor.  

Bu topraklar bu Cumhuriyet, bu milletin hayatı milyonlarca şehidin varlığıyla ayakta. Yıllarca öncesinden kulağıma bir ses geliyor ‘Selam! Selam ordu 'ya Selam bütün millete! Kardeşliğe bin selam. Güller açan koynunda düşenlere bin selam’ diyor. Göğsünde güller açan birçok evlatlarımız toprağa düştüler, mehmetler hala düşüyor. Emir makamındakiler karar makamındakiler mehmetlere layık olmalılar.  

Hepinizi saygı ile selamlıyorum.” 

Editör: Buse Ceren Balta